Mücahit Gültekin Denizli AGD’de Konuştu, Kitaplarını İmzaladı

KÜLTÜR 19.01.2020 - 14:01, Güncelleme: 21.04.2021 - 10:52
 

Mücahit Gültekin Denizli AGD’de Konuştu, Kitaplarını İmzaladı

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dr. Öğr. Üyesi Uzman Psikolog ve Yazar Mücahit Gültekin tarafından Anadolu Gençlik Derneği Denizli Şubesi Şinasi Gökbel Eğitim ve Toplantı Salonunda “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” konulu konferans gerçekleştirildi.    Katılımın yoğun olduğu konferansta “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” konusunu ele alan Gültekin, algı yönetimi ve manipülasyonun tanımını yaptıktan sonra, algı yönetimi sürecinin dayandığı temel kurallar ve algı yönetimi ve manipülasyona yatkın kişiliğin özellikleri hakkında bilgi verdi. algı yönetimi ve manipülasyon kavramlarının kanma ya da kandırma kavramıyla açıklanabileceğini ifade eden Gültekin, Algı yönetimi ve manipülasyonun bir kişi, bir kurum, bir odak, bir merkez veya bazen bir devlet tarafından olabileceğini dile getirdi. “İşin özünde bir tarafın diğer tarafı kandırması var. Seçtiği hedef bir kitleye kendi amaçları doğrultusunda söylediği yalanlar var. Bazen çok önemli kişiler, bazen çok yetkin kişiler, statüsü olan, saygınlığı olan, mevkisi olan kişiler çok kritik konularda kandırılabiliyor. Hatta bazen bireysel değil, grup olarak da aldatılabiliyoruz. Kandırmanın en önemli kuralları; amacın gizlenmesi, tekrar edilmesi ve akla değil duygulara hitap edilmesidir. Bu kurallar işletilmediği sürece yalancı pek başarılı olamaz” diye konuştu.     ÖRNEKLER VERDİ   Konuşmasında Algı yönetimi ve manipülasyonla ilgili ilginç örnekler veren Gültekin, Amerika’da bir haberle Kadınlarda sigara tüketiminin nasıl attırıldığı yine insanları hasta olduklarına ikna edilerek ilaç tüketimine nasıl yönlendirildiğini örneklerle anlatı.   Daha sonra şunları söyledi:“Irak’ın işgalinde 2003 yılında dünyaya ne dedir Irak’ta kimyasal silah var, şuradan taşıyorlar, buradan götürüyorlar bütün dünyaya hikaye anlattılar. Sonra ne dediler Irak’ta kimyasal silah yokmuş kusura bakmayın falan dediler. Biz Bugün bunun yalan olduğunu biliyoruz ancak bunun hiçbir önemi yok bu gün algı yönetimi ve manipülasyon sürecinde inşa edilmiş bir süreci yaşıyoruz. Onun için algı ve yönetimi ve manipülasyonda yalanın zamanında fark edilip tepki konulması gerekiyor. Kur'an'da, 'şeytan sizi gelecekle korkutur' deniyor. 'Öfkeniz sizi adaletsizlik yapmaya yöneltmesin', 'Merhametiniz sizi hadleri uygulamaktan alıkoymasın' buyuruluyor. Yani duygularınızı; tefekkürle, akletmekle, muhasebeyle kontrol altında tutun, deniliyor. Duyguları, düşüncelerinin önünde giden kişi ve toplumlar kandırılmaya yatkın hale gelir. İnsanların sevmedikleri kişiler hakkındaki negatif haberlerin, sevdikleri kişilere ilişkin ise pozitif haberlerin doğruluğuna inanmaya daha yatkındır.”     Gültekin "Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz."  ayetini hatırlatarak, buradaki "tahkik edin, araştırın" ibaresinin kanıta/delile dayalı bir araştırma olduğunu vurguladı.     Mücahit Gültekin algı yönetimi ve manipülasyondan korunmak için eleştirel bir dikkate ihtiyacımız olduğunu söyledi ve özellikle politik çıktısı olan ve sonuçları itibariyle önemli olan haberlere/paylaşımlara ilişkin şu önerilerde bulundu: "Acaba doğru mu? Sorusunu sorun. “Tersi kanıtlar var mı?” “Diğer taraf ne diyor?” diye araştırın. Kaynağın güvenilirliğini araştırın. İlk kaynak belirli mi? Mantığa ters gelen bir şey var mı? “Doğru”ların da neye hizmet edebileceğini dikkate alın. " dedi.        “ALGI YÖNETİMİ SAVAŞA AİT BİR KAVRAMDIR”   "Algı yönetimi kavramı Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından tanımlanmıştır. Buna göre algı yönetimi; seçilmiş bir hedef kitlenin duygu ve motivasyonlarını etkileyerek, algı yönetimini uygulayanın hedefine uygun şekilde davranılmasını ve hareket edilmesini sağlamaktır.     Manipülasyonun kelime anlamı yönlendirme, seçme, ekleme ve çıkarma vb. yollarla bilgileri değiştirmektir. Bilgileri kendi çıkarı için kullanma, hile yaparak istediği şekilde değiştirme gibi anlamları da vardır.     İnsanlık tarihi boyunca iki tip savaştan bahsedilebilir. İlki klasik savaş, ikincisi ise psikolojik savaştır. Kur'an her iki savaş hakkında da bilgi vermekte, her iki savaş biçimine karşı da Müslümanların önlemler almasını istemektedir. Ne var ki tarih boyunca Müslümanlar klasik savaş karşısında daha başarılı olurken, aynı başarıyı psikolojik savaş karşısında gösterememiştir.     PSİKOLOJİK SAVAŞTA YENİLMİŞ BİR TOPLULUĞUN KÖLE OLARAK YAŞAMASI KAÇINILMAZDIR   Klasik/askeri savaş, tanklarla, tüfeklerle, kılıç ve mızraklarla yapılır ve bedenleri, toprakları hedefler. Psikolojik savaş ise zihinleri işgal etmeyi, kalpleri ve gönülleri çelmeyi amaçlar. Müstekbirler psikolojik savaşın sonuçlarının daha kalıcı ve kesin olduğunu bilmektedirler. Gerçekten de askeri bir savaşta yenilen bir topluluğun bu yenilgiden bir zafer çıkarması mümkündür ama psikolojik savaşta yenilmiş bir topluluğun köle olarak yaşaması kaçınılmazdır.     Algı yönetimi, 'olguları isimlendiren algıları da yönetir' gerçeğinden hareket eder. Bu yüzden algı yönetmenleri ve manipülatörler olayların ve olguları tanımlamaya büyük önem vermişlerdir. Günümüzde örneğin, Müslümanların sorunlarını ve çözümlerini seküler kavramsal sistemlere dayanarak tanımlamaya çalışması onları manipülasyona yatkın hale getirmektedir.     Algıları yönetilen kişiler, manipülasyona maruz kalmış toplumlar zamanla düşmanlarının referanslarıyla düşünmeye başlarlar. Bu toplumlar bir taraftan sorunları var eden referansları sahiplenirler, bir taraftan da meşruiyetini yine bu referanslardan alan sorunlardan şikâyet ederler. Bu durum efendisini seven ama zincirinden şikâyet eden kölenin durumuna benzer.   Peki, bu duruma nasıl geliyoruz? Müslümanlar bu paradoksla nasıl varlık iddiasında bulunabiliyor? Bunu algılayabilmek için algı yönetiminin dayandığı bazı kuralları bilmek gerekiyor.   İlk kural;  amacın gizlenmesi ve sahte amaç üretmektir. Algı yönetmenleri hedef kitlenin zihinlerini daha çok sebep merkezli düşünmeye yöneltmekte ve onlar için sahte bir amaç üretmektedir. Sebepler bizim zihnimizi olmuş/olacak olanın öncesine götürür; amaçlar ise sonrasına götürür. Çünkü algı yönetiminin birinci kuralı amacın gizlenmesidir. Algı yönetimi, bir kandırma sürecidir. Kandırılanın, kandıranının amacını fark etmemesi gerekir.   Mescid-i Dırar olayına baktığımızda münafıkların mescidin yapılma sebebine vurgu yaptıklarını ama amaçlarını gizlediklerini görüyoruz. Sebepler ve amaçlar arasındaki, algı yönetimi açısından en önemli fark, sebepler hak ve doğru olabilirken amaçlar batıl ve kerih olabilir. Münafıkların mescidi yapma sebebi, bazı sahabenin yağmur, sel vb. sebeplerle Peygamber Mescidine gelememesidir.  Sebepte bir sorun yoktur. Ama mescidin yapılma amacı fitne ve kaos çıkarmaktır. O yüzden ayetler mescidin yapılma amacını açıklamış, Peygamber efendimiz de mescidi yıktırıp yaktırmıştır.   İkinci kural algı yönetiminin gerçeklere yaslanmasıdır. Bir yalan eğer gerçeklere yaslanırsa inandırıcılığı artmaktadır. Örneğin ifk olayı, bu açıdan çok önemlidir. Bedir, Uhud ve Hendek savaşında müşriklere karşı dimdik duran Medine, bir çift sözle yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Bu olay Müslümanların psikolojik savaşa karşı donanımlı olmadıklarını ortaya çıkarması açısından da büyük öneme sahiptir.   İfk olayının Medine sokaklarında tutmasının ve hatta bazı sahabenin bu iftiraya ortak olmasının bir nedeni bu yalanın bir gerçeğe yaslanmasıdır. Hz. Aişe ve Saffan bin Muattal'ın ordunun gerisinden bir arada geldikleri doğrudur, gerçektir. Münafıkların lideri bu gerçeğin üzerine yalanını bina etmiştir.   Olay Kur'an tarafından 'ifk' olarak isimlendirilmiştir. İftira ya da yalan kavramı kullanılmamıştır. İfk sözlükte 'Bulunması gerektiği, kendi cihetinden, yönünden başka tarafa çevrilmiş her şey' anlamındadır. Bundan dolayı esiş yönünden sapan rüzgârlara da bu kökten türeyen bir kelime kullanılmaktadır. İfkin terim anlamı; eğrilik, sapma, gerçekleri olduğu gibi göstermeyip saptırma, gerçeği olduğundan başka bir şekilde gösterme gibi anlamlara gelir. O takdirde ifk, günümüzde manipülasyon kavramına çok yakın bir anlama sahiptir. Kur'an'ın Firavun'un sihirbazlarının yılanlarını da ifk olarak tanımlaması manidardır.   Algı yönetmenleri gerçekleri, olayları takip edip onların yönünü değiştirmek için çaba harcamaktadır. Suriye olayı bunu güzel örneklemektedir. Buna Suriye ifki de diyebiliriz. 2010 yılına gelinceye kadar, müslümanlar Şiisiyle Sünnisiyle İsrail'e karşı önemli zaferler kazanmışlardı. Müslümanların estirdiği rüzgâr Kudüs'e doğru esmeye başlamıştı. Müslümanlar arasında bir birlik ve beraberlik duygusu oluşmuştu. Mavi Marmara bunun son örneğiydi. Sonra birden Suriye olayları çıktı ve Müslümanların ilgi ve dikkatlerinin yönü değiştirildi. Tabi ki sonuç ortada. Müslümanlar İsrail'e yönelmesini gereken öfkelerini birbirlerine yöneltiyorlar. Darmadağınlar. Suriye İfk'inden en karlı çıkan kim olmuştur? Şüphesiz İsrail. İşte sihir budur; algı yönetimi ve manipülasyon budur. Algı yönetiminin amacı farkedilemediği takdirde kişi cennette ebedi kalmak için elmayı yer, ama bu davranış ona cenneti kaybettirir. Algı yönetimine maruz kalan kişilerin ortak kaderi, umdukları ile buldukları şeyin farklı olmasıdır.   Algı yönetiminin 3. kuralı, akla değil duygulara hitap etmektir. Algı yönetmenleri ve manipülatörler, hedef kitlenin özellikle korku, öfke, şehvet ve hased gibi duygularını sürekli provoke ederler. Çünkü kişi sadece alkolle sarhoş olmaz. İnsanlar duygularla da sarhoş olabilirler. Öfkeyle, korkuyla ya da hasedle sarhoş olabilirler. Sarhoş adamın ne yaptığını bilmez ve yönetilmeye yatkın hale gelir.   Algı yönetiminin 4. kuralı, tekasür kuralıdır. Ben tekasür diyorum, ama buna grup etkisi deniyor. Yani bir yalanı daha fazla kişi söylerse o yalan gerçek olmaz. Ama o yalana inanan kişilerin sayısı artar. Eğer yalanı söyleyen kişiler saygın ve rütbeli kişiler ise yalanının inandırıcılığı daha fazla artar.”   KİTAPLARINI İMZALADI   Mücahit Gültekin, Konferansın devamında kandırılmaya yatkın kişilerin 3 temel özelliğini anlattı. Bunların unutkanlık, duygusallık/nefsaniyet ve tefekkür zaafı olduğunu söyleyen Gültekin, her bir zaafa İslam tarihinden ve sosyal psikolojiden örnekler vererek açıklık getirdi. Konferans, konuya ilişkin soruların cevaplandırılmasıyla, Algı Yönetimi ve Manipülasyon adlı kitabını katılımcılara imzalamasıyla son buldu.    

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dr. Öğr. Üyesi Uzman Psikolog ve Yazar Mücahit Gültekin tarafından Anadolu Gençlik Derneği Denizli Şubesi Şinasi Gökbel Eğitim ve Toplantı Salonunda “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” konulu konferans gerçekleştirildi.

 

 Katılımın yoğun olduğu konferansta “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” konusunu ele alan Gültekin, algı yönetimi ve manipülasyonun tanımını yaptıktan sonra, algı yönetimi sürecinin dayandığı temel kurallar ve algı yönetimi ve manipülasyona yatkın kişiliğin özellikleri hakkında bilgi verdi. algı yönetimi ve manipülasyon kavramlarının kanma ya da kandırma kavramıyla açıklanabileceğini ifade eden Gültekin, Algı yönetimi ve manipülasyonun bir kişi, bir kurum, bir odak, bir merkez veya bazen bir devlet tarafından olabileceğini dile getirdi. “İşin özünde bir tarafın diğer tarafı kandırması var. Seçtiği hedef bir kitleye kendi amaçları doğrultusunda söylediği yalanlar var. Bazen çok önemli kişiler, bazen çok yetkin kişiler, statüsü olan, saygınlığı olan, mevkisi olan kişiler çok kritik konularda kandırılabiliyor. Hatta bazen bireysel değil, grup olarak da aldatılabiliyoruz. Kandırmanın en önemli kuralları; amacın gizlenmesi, tekrar edilmesi ve akla değil duygulara hitap edilmesidir. Bu kurallar işletilmediği sürece yalancı pek başarılı olamaz” diye konuştu.

 

 

ÖRNEKLER VERDİ

 

Konuşmasında Algı yönetimi ve manipülasyonla ilgili ilginç örnekler veren Gültekin, Amerika’da bir haberle Kadınlarda sigara tüketiminin nasıl attırıldığı yine insanları hasta olduklarına ikna edilerek ilaç tüketimine nasıl yönlendirildiğini örneklerle anlatı.

 

Daha sonra şunları söyledi:“Irak’ın işgalinde 2003 yılında dünyaya ne dedir Irak’ta kimyasal silah var, şuradan taşıyorlar, buradan götürüyorlar bütün dünyaya hikaye anlattılar. Sonra ne dediler Irak’ta kimyasal silah yokmuş kusura bakmayın falan dediler. Biz Bugün bunun yalan olduğunu biliyoruz ancak bunun hiçbir önemi yok bu gün algı yönetimi ve manipülasyon sürecinde inşa edilmiş bir süreci yaşıyoruz. Onun için algı ve yönetimi ve manipülasyonda yalanın zamanında fark edilip tepki konulması gerekiyor. Kur'an'da, 'şeytan sizi gelecekle korkutur' deniyor. 'Öfkeniz sizi adaletsizlik yapmaya yöneltmesin', 'Merhametiniz sizi hadleri uygulamaktan alıkoymasın' buyuruluyor. Yani duygularınızı; tefekkürle, akletmekle, muhasebeyle kontrol altında tutun, deniliyor. Duyguları, düşüncelerinin önünde giden kişi ve toplumlar kandırılmaya yatkın hale gelir. İnsanların sevmedikleri kişiler hakkındaki negatif haberlerin, sevdikleri kişilere ilişkin ise pozitif haberlerin doğruluğuna inanmaya daha yatkındır.”

 

 

Gültekin "Ey iman edenler, herhangi bir fâsık size bir haber getirecek olursa, onu iyice tahkik edin, doğruluğunu araştırın. Yoksa, gerçeği bilmeyerek, birtakım kimselere karşı fenalık edip sonra yaptığınıza pişman olursunuz."  ayetini hatırlatarak, buradaki "tahkik edin, araştırın" ibaresinin kanıta/delile dayalı bir araştırma olduğunu vurguladı.

 

 

Mücahit Gültekin algı yönetimi ve manipülasyondan korunmak için eleştirel bir dikkate ihtiyacımız olduğunu söyledi ve özellikle politik çıktısı olan ve sonuçları itibariyle önemli olan haberlere/paylaşımlara ilişkin şu önerilerde bulundu:

"Acaba doğru mu? Sorusunu sorun.

“Tersi kanıtlar var mı?” “Diğer taraf ne diyor?” diye araştırın.

Kaynağın güvenilirliğini araştırın. İlk kaynak belirli mi?

Mantığa ters gelen bir şey var mı?

“Doğru”ların da neye hizmet edebileceğini dikkate alın. " dedi. 

 

 

 

“ALGI YÖNETİMİ SAVAŞA AİT BİR KAVRAMDIR”

 

"Algı yönetimi kavramı Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından tanımlanmıştır. Buna göre algı yönetimi; seçilmiş bir hedef kitlenin duygu ve motivasyonlarını etkileyerek, algı yönetimini uygulayanın hedefine uygun şekilde davranılmasını ve hareket edilmesini sağlamaktır.

 

 

Manipülasyonun kelime anlamı yönlendirme, seçme, ekleme ve çıkarma vb. yollarla bilgileri değiştirmektir. Bilgileri kendi çıkarı için kullanma, hile yaparak istediği şekilde değiştirme gibi anlamları da vardır.

 

 

İnsanlık tarihi boyunca iki tip savaştan bahsedilebilir. İlki klasik savaş, ikincisi ise psikolojik savaştır. Kur'an her iki savaş hakkında da bilgi vermekte, her iki savaş biçimine karşı da Müslümanların önlemler almasını istemektedir. Ne var ki tarih boyunca Müslümanlar klasik savaş karşısında daha başarılı olurken, aynı başarıyı psikolojik savaş karşısında gösterememiştir.

 

 

PSİKOLOJİK SAVAŞTA YENİLMİŞ BİR TOPLULUĞUN KÖLE OLARAK YAŞAMASI KAÇINILMAZDIR

 

Klasik/askeri savaş, tanklarla, tüfeklerle, kılıç ve mızraklarla yapılır ve bedenleri, toprakları hedefler. Psikolojik savaş ise zihinleri işgal etmeyi, kalpleri ve gönülleri çelmeyi amaçlar. Müstekbirler psikolojik savaşın sonuçlarının daha kalıcı ve kesin olduğunu bilmektedirler. Gerçekten de askeri bir savaşta yenilen bir topluluğun bu yenilgiden bir zafer çıkarması mümkündür ama psikolojik savaşta yenilmiş bir topluluğun köle olarak yaşaması kaçınılmazdır.

 

 

Algı yönetimi, 'olguları isimlendiren algıları da yönetir' gerçeğinden hareket eder. Bu yüzden algı yönetmenleri ve manipülatörler olayların ve olguları tanımlamaya büyük önem vermişlerdir. Günümüzde örneğin, Müslümanların sorunlarını ve çözümlerini seküler kavramsal sistemlere dayanarak tanımlamaya çalışması onları manipülasyona yatkın hale getirmektedir.

 

 

Algıları yönetilen kişiler, manipülasyona maruz kalmış toplumlar zamanla düşmanlarının referanslarıyla düşünmeye başlarlar. Bu toplumlar bir taraftan sorunları var eden referansları sahiplenirler, bir taraftan da meşruiyetini yine bu referanslardan alan sorunlardan şikâyet ederler. Bu durum efendisini seven ama zincirinden şikâyet eden kölenin durumuna benzer.

 

Peki, bu duruma nasıl geliyoruz? Müslümanlar bu paradoksla nasıl varlık iddiasında bulunabiliyor? Bunu algılayabilmek için algı yönetiminin dayandığı bazı kuralları bilmek gerekiyor.

 

İlk kural;  amacın gizlenmesi ve sahte amaç üretmektir. Algı yönetmenleri hedef kitlenin zihinlerini daha çok sebep merkezli düşünmeye yöneltmekte ve onlar için sahte bir amaç üretmektedir. Sebepler bizim zihnimizi olmuş/olacak olanın öncesine götürür; amaçlar ise sonrasına götürür. Çünkü algı yönetiminin birinci kuralı amacın gizlenmesidir. Algı yönetimi, bir kandırma sürecidir. Kandırılanın, kandıranının amacını fark etmemesi gerekir.

 

Mescid-i Dırar olayına baktığımızda münafıkların mescidin yapılma sebebine vurgu yaptıklarını ama amaçlarını gizlediklerini görüyoruz. Sebepler ve amaçlar arasındaki, algı yönetimi açısından en önemli fark, sebepler hak ve doğru olabilirken amaçlar batıl ve kerih olabilir. Münafıkların mescidi yapma sebebi, bazı sahabenin yağmur, sel vb. sebeplerle Peygamber Mescidine gelememesidir.  Sebepte bir sorun yoktur. Ama mescidin yapılma amacı fitne ve kaos çıkarmaktır. O yüzden ayetler mescidin yapılma amacını açıklamış, Peygamber efendimiz de mescidi yıktırıp yaktırmıştır.

 

İkinci kural algı yönetiminin gerçeklere yaslanmasıdır. Bir yalan eğer gerçeklere yaslanırsa inandırıcılığı artmaktadır. Örneğin ifk olayı, bu açıdan çok önemlidir. Bedir, Uhud ve Hendek savaşında müşriklere karşı dimdik duran Medine, bir çift sözle yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Bu olay Müslümanların psikolojik savaşa karşı donanımlı olmadıklarını ortaya çıkarması açısından da büyük öneme sahiptir.

 

İfk olayının Medine sokaklarında tutmasının ve hatta bazı sahabenin bu iftiraya ortak olmasının bir nedeni bu yalanın bir gerçeğe yaslanmasıdır. Hz. Aişe ve Saffan bin Muattal'ın ordunun gerisinden bir arada geldikleri doğrudur, gerçektir. Münafıkların lideri bu gerçeğin üzerine yalanını bina etmiştir.

 

Olay Kur'an tarafından 'ifk' olarak isimlendirilmiştir. İftira ya da yalan kavramı kullanılmamıştır. İfk sözlükte 'Bulunması gerektiği, kendi cihetinden, yönünden başka tarafa çevrilmiş her şey' anlamındadır. Bundan dolayı esiş yönünden sapan rüzgârlara da bu kökten türeyen bir kelime kullanılmaktadır. İfkin terim anlamı; eğrilik, sapma, gerçekleri olduğu gibi göstermeyip saptırma, gerçeği olduğundan başka bir şekilde gösterme gibi anlamlara gelir. O takdirde ifk, günümüzde manipülasyon kavramına çok yakın bir anlama sahiptir. Kur'an'ın Firavun'un sihirbazlarının yılanlarını da ifk olarak tanımlaması manidardır.

 

Algı yönetmenleri gerçekleri, olayları takip edip onların yönünü değiştirmek için çaba harcamaktadır. Suriye olayı bunu güzel örneklemektedir. Buna Suriye ifki de diyebiliriz. 2010 yılına gelinceye kadar, müslümanlar Şiisiyle Sünnisiyle İsrail'e karşı önemli zaferler kazanmışlardı. Müslümanların estirdiği rüzgâr Kudüs'e doğru esmeye başlamıştı. Müslümanlar arasında bir birlik ve beraberlik duygusu oluşmuştu. Mavi Marmara bunun son örneğiydi. Sonra birden Suriye olayları çıktı ve Müslümanların ilgi ve dikkatlerinin yönü değiştirildi. Tabi ki sonuç ortada. Müslümanlar İsrail'e yönelmesini gereken öfkelerini birbirlerine yöneltiyorlar. Darmadağınlar. Suriye İfk'inden en karlı çıkan kim olmuştur? Şüphesiz İsrail. İşte sihir budur; algı yönetimi ve manipülasyon budur. Algı yönetiminin amacı farkedilemediği takdirde kişi cennette ebedi kalmak için elmayı yer, ama bu davranış ona cenneti kaybettirir. Algı yönetimine maruz kalan kişilerin ortak kaderi, umdukları ile buldukları şeyin farklı olmasıdır.

 

Algı yönetiminin 3. kuralı, akla değil duygulara hitap etmektir. Algı yönetmenleri ve manipülatörler, hedef kitlenin özellikle korku, öfke, şehvet ve hased gibi duygularını sürekli provoke ederler. Çünkü kişi sadece alkolle sarhoş olmaz. İnsanlar duygularla da sarhoş olabilirler. Öfkeyle, korkuyla ya da hasedle sarhoş olabilirler. Sarhoş adamın ne yaptığını bilmez ve yönetilmeye yatkın hale gelir.

 

Algı yönetiminin 4. kuralı, tekasür kuralıdır. Ben tekasür diyorum, ama buna grup etkisi deniyor. Yani bir yalanı daha fazla kişi söylerse o yalan gerçek olmaz. Ama o yalana inanan kişilerin sayısı artar. Eğer yalanı söyleyen kişiler saygın ve rütbeli kişiler ise yalanının inandırıcılığı daha fazla artar.”

 

KİTAPLARINI İMZALADI

 

Mücahit Gültekin, Konferansın devamında kandırılmaya yatkın kişilerin 3 temel özelliğini anlattı. Bunların unutkanlık, duygusallık/nefsaniyet ve tefekkür zaafı olduğunu söyleyen Gültekin, her bir zaafa İslam tarihinden ve sosyal psikolojiden örnekler vererek açıklık getirdi. Konferans, konuya ilişkin soruların cevaplandırılmasıyla, Algı Yönetimi ve Manipülasyon adlı kitabını katılımcılara imzalamasıyla son buldu.  

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.