Sözkesen; "Hükümet kanadı süreci doğru yönetmiyor"

GÜNDEM 19.11.2016 - 15:11, Güncelleme: 21.04.2021 - 10:50
 

Sözkesen; "Hükümet kanadı süreci doğru yönetmiyor"

denizli haber / denizli 20 haber / Sözkesen; "Hükümet kanadı süreci doğru yönetmiyor"

Denizli Genç İş Adamları Derneği (DEGİAD) adına yazılı açıklama yapan, Yönetim Kurulu Başkanı Melek Sözkesen, TBMM Genel Kurulunda görüşülen ve tartışmalara yol açan cinsel istismar suçlarına ilişkin önergeyle ilgili, hükümet kanadının süreci doğru yönetemediğini belirtti.     DEGİAD adına yapılan açıklamada; “TBMM ne sunulan TCK madde 103 ile ilgili önerge üzerine ulusal çapta meydana gelen isyanın, değişiklikle elde edilmesi umulan menfaatin ve yasal revizyonun hukuki irdelemesinin salı gününe dek, çok yönlü yapılması gerekliliğine inanıyoruz.   Türkiye'de son yıllarda cinsel istismar ve cinsel taciz suçlarıyla sık yüzleştiğimiz bir gerçektir. Bunun sebebi  "suçların artması" veya "suçların daha fazla gün yüzüne çıkarılmaya başlanması" olabilir. Sebebin ne olduğu, kapsamlı istatistiki çalışmalarla anlaşılabilecektir. Araştırmalarımızdan anladığımız kadarıyla bu konuda istatistiki veriye ve bilime dayalı çalışma sonuçları ortada yoktur. Bu konuda derhal çalışmalara başlanmalıdır.   Yasa yapmak çocuk oyuncağı değildir. Toplumsal sonuçları olan bir eylemdir ve olay-oran-sebep-sonuç-ihtiyaç-caydırıcılık gibi araştırma verileri masaya yatırılarak yapılmalıdır. Son önergede bu türden bir çalışma yapılmış mıdır? Bilemiyoruz. Ancak önerge, "cezaevlerini boşaltmak amacına hizmete yönelik" algısını oluşturmuş ve toplumu germiştir.   Biz de DEGİAD olarak, tartışmaları izlemekteyiz.   Öncelikle hükümet kanadının süreci doğru yönetemediğini düşünüyoruz. Bizce, Adalet Bakanı Sn.Bozdağ’ın önergeyi savunan beyanatından evvel, Sn.Binali Yıldırım'ın "konunun muhalefet ile görüşülmesine" ilişkin itidalli talimatı devreye girmeliydi. Bu talimat, toplumdaki gerginliği düşürmüştür. Hükümet çalışmalarının, iktidar-muhalefet görüş alış-verişiyle yürütülmesinin getireceği sakinleştirici siyaset iklimini, bu talimat ile bir kere daha deneyimlemiş olduk.   Getirilmek istenen değişikliğe gelince; bunu kabullenmemiz imkansızdır. Değişiklik ile adeta kanun kanuna kırdırılmaktadır. Medeni Kanun'a göre erginlik 18 yaşın doldurulmasıyla başlamakta olup, 18 yaşın altı, velayete muhtaç ve kendi başına evlilik kararı alamayacak bir çocuk olarak tanımlanmaktadır.  Yeni önergeye göre ise 15 yaş altı mağdur çocuğun, faili ile evlenmesinden bahsedilmektedir. Demek ki ortada bir kanunlar çatışması vardır ki hukuk devletinde kanunlar çatışması kabul edilemez.   Hepimiz biliyoruz ki önerge yaslaşırsa "evlenen" değil "evlendirilen" çocuklar yaratılacaktır. Bundan böyle karar alıcıların çeşitli menfaatlerine göre hayatı şekillendirilen, adına kararlar alınan çocuklarımız olacaktır. Ülkemizin bu çocuklarla, bu çocukların kuracağı sevgi ve güven yoksunu ailelerle, bu ailelerden doğacak bebelerle gelişmesini beklemek imkansızdır. Bu hususların akıl süzgecinden geçirilmesi zorunludur. Önergeyi savunanların "tecavüzcünün korunmadığı, önergenin cinsel taciz ile ilgili maddeyle alakalı olmadığı" söylemlerini kabul etmiyoruz. Çünkü büyüklerin yapabildiği "istismar-tecavüz" ayrımını, çocuk ruhunun da yapmasını bekleyemeyiz. Dolayısıyla çocuğun istismardan daha az, tecavüzden daha çok etkileneceği, istismarcısını hoş görebileceği ve evlenmek isteyebileceği varsayımını adeta çocuklarımıza yapılan bir ihanet gibi görüyoruz.   Üstelik bu önerge o kadar sığdır ki, birçok cevapsız soru getirmektedir. Örneğin önergedeki 103 maddede, çocuğa karşı cinsel istismarın, üçüncü derece dahil kan ve kayın hısımlarından gelebileceğinden bahsedilmektedir. Bu durumda önergede mevcut "mağdurla failin evlenmesi halinde" şeklindeki cümle, nasıl bir evlilik düzeni getirecektir? Veya 15 yaşından küçük çocuğa karşı işlenen çoklu cinsel istismarda çocuk hangisiyle evlendirilecektir? Ve bu evlilik ile, eyleme katılan diğer suçlulara ne olacaktır?  Ceza Kanunu'na "toplu suç, tekli ceza" gibi yepyeni bir sistem mi gelecektir?   Görüleceği üzere ülke bütün aktörleriyle, bilimsellikten uzak bir önerge üzerinde tartıştırılmaktadır. Bizim için bir diğer üzüntü kaynağı da soruna en duyarlı olması gereken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın neden herkesten evvel konuya dahil olmadığıdır. Bu konuda haklı ve öncelikli söz sahibi olan, ana çalışma konusu ve varlık sebebi "Aile Ve Çocuk" olan, bu bakanlıktır. Hatta aynı şekilde ana teması "çocuk eğitimi" olan Milli Eğitim Bakanlığı'dır. Türkiye, Çocuklarını Bu İki Bakanlığa Emanet Etmiştir. Bu kurumların suskunluğu, toplumda güvensizlik algısı yaratmaktadır.   Cinsiyetçi bir bakış açısı ile "neden bu konuda erkekler konuşuyor, kadın siyasetçiler etkin değil" demiyoruz. Bunu sığ söylem kabul ediyoruz. Çünkü hem cinsel istismar sadece kız çocuklarını değil, erkek çocuklarını da mağdur ediyor ve hem de çocuklarımıza karşı, her iki cins olarak aynı korumacı hissi ve şefkati taşıyoruz. DEGİAD'ı konu hakkında katma değerli eylem geliştirmeyen kadın-erkek tüm politikacılar, aynı şekilde hayal kırıklığına uğratmaktadır.   Cezada ve afta tereddütlü devlet görünümünden dolayı uğrayacağımız itibar kaybını konunun bir diğer zafiyeti olarak görüyoruz.   Çocuğunu ve gencini, herkese ve her olaya karşı koruyan ve güvenli bir gelecek veren ülkenin bireyleri olmak zorundayız. Politikacılarımız da bu zorunluluğun idraki ile çalışmalıdır.
denizli haber / denizli 20 haber / Sözkesen; "Hükümet kanadı süreci doğru yönetmiyor"

Denizli Genç İş Adamları Derneği (DEGİAD) adına yazılı açıklama yapan, Yönetim Kurulu Başkanı Melek Sözkesen, TBMM Genel Kurulunda görüşülen ve tartışmalara yol açan cinsel istismar suçlarına ilişkin önergeyle ilgili, hükümet kanadının süreci doğru yönetemediğini belirtti.

 

 

DEGİAD adına yapılan açıklamada; “TBMM ne sunulan TCK madde 103 ile ilgili önerge üzerine ulusal çapta meydana gelen isyanın, değişiklikle elde edilmesi umulan menfaatin ve yasal revizyonun hukuki irdelemesinin salı gününe dek, çok yönlü yapılması gerekliliğine inanıyoruz.

 

Türkiye'de son yıllarda cinsel istismar ve cinsel taciz suçlarıyla sık yüzleştiğimiz bir gerçektir. Bunun sebebi  "suçların artması" veya "suçların daha fazla gün yüzüne çıkarılmaya başlanması" olabilir. Sebebin ne olduğu, kapsamlı istatistiki çalışmalarla anlaşılabilecektir. Araştırmalarımızdan anladığımız kadarıyla bu konuda istatistiki veriye ve bilime dayalı çalışma sonuçları ortada yoktur. Bu konuda derhal çalışmalara başlanmalıdır.

 

Yasa yapmak çocuk oyuncağı değildir. Toplumsal sonuçları olan bir eylemdir ve olay-oran-sebep-sonuç-ihtiyaç-caydırıcılık gibi araştırma verileri masaya yatırılarak yapılmalıdır. Son önergede bu türden bir çalışma yapılmış mıdır? Bilemiyoruz. Ancak önerge, "cezaevlerini boşaltmak amacına hizmete yönelik" algısını oluşturmuş ve toplumu germiştir.

 

Biz de DEGİAD olarak, tartışmaları izlemekteyiz.

 

Öncelikle hükümet kanadının süreci doğru yönetemediğini düşünüyoruz. Bizce, Adalet Bakanı Sn.Bozdağ’ın önergeyi savunan beyanatından evvel, Sn.Binali Yıldırım'ın "konunun muhalefet ile görüşülmesine" ilişkin itidalli talimatı devreye girmeliydi. Bu talimat, toplumdaki gerginliği düşürmüştür. Hükümet çalışmalarının, iktidar-muhalefet görüş alış-verişiyle yürütülmesinin getireceği sakinleştirici siyaset iklimini, bu talimat ile bir kere daha deneyimlemiş olduk.

 

Getirilmek istenen değişikliğe gelince; bunu kabullenmemiz imkansızdır. Değişiklik ile adeta kanun kanuna kırdırılmaktadır. Medeni Kanun'a göre erginlik 18 yaşın doldurulmasıyla başlamakta olup, 18 yaşın altı, velayete muhtaç ve kendi başına evlilik kararı alamayacak bir çocuk olarak tanımlanmaktadır.  Yeni önergeye göre ise 15 yaş altı mağdur çocuğun, faili ile evlenmesinden bahsedilmektedir. Demek ki ortada bir kanunlar çatışması vardır ki hukuk devletinde kanunlar çatışması kabul edilemez.

 

Hepimiz biliyoruz ki önerge yaslaşırsa "evlenen" değil "evlendirilen" çocuklar yaratılacaktır. Bundan böyle karar alıcıların çeşitli menfaatlerine göre hayatı şekillendirilen, adına kararlar alınan çocuklarımız olacaktır. Ülkemizin bu çocuklarla, bu çocukların kuracağı sevgi ve güven yoksunu ailelerle, bu ailelerden doğacak bebelerle gelişmesini beklemek imkansızdır. Bu hususların akıl süzgecinden geçirilmesi zorunludur.

Önergeyi savunanların "tecavüzcünün korunmadığı, önergenin cinsel taciz ile ilgili maddeyle alakalı olmadığı" söylemlerini kabul etmiyoruz. Çünkü büyüklerin yapabildiği "istismar-tecavüz" ayrımını, çocuk ruhunun da yapmasını bekleyemeyiz. Dolayısıyla çocuğun istismardan daha az, tecavüzden daha çok etkileneceği, istismarcısını hoş görebileceği ve evlenmek isteyebileceği varsayımını adeta çocuklarımıza yapılan bir ihanet gibi görüyoruz.

 

Üstelik bu önerge o kadar sığdır ki, birçok cevapsız soru getirmektedir. Örneğin önergedeki 103 maddede, çocuğa karşı cinsel istismarın, üçüncü derece dahil kan ve kayın hısımlarından gelebileceğinden bahsedilmektedir. Bu durumda önergede mevcut "mağdurla failin evlenmesi halinde" şeklindeki cümle, nasıl bir evlilik düzeni getirecektir? Veya 15 yaşından küçük çocuğa karşı işlenen çoklu cinsel istismarda çocuk hangisiyle evlendirilecektir? Ve bu evlilik ile, eyleme katılan diğer suçlulara ne olacaktır?  Ceza Kanunu'na "toplu suç, tekli ceza" gibi yepyeni bir sistem mi gelecektir?

 

Görüleceği üzere ülke bütün aktörleriyle, bilimsellikten uzak bir önerge üzerinde tartıştırılmaktadır.

Bizim için bir diğer üzüntü kaynağı da soruna en duyarlı olması gereken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı'nın neden herkesten evvel konuya dahil olmadığıdır. Bu konuda haklı ve öncelikli söz sahibi olan, ana çalışma konusu ve varlık sebebi "Aile Ve Çocuk" olan, bu bakanlıktır. Hatta aynı şekilde ana teması "çocuk eğitimi" olan Milli Eğitim Bakanlığı'dır. Türkiye, Çocuklarını Bu İki Bakanlığa Emanet Etmiştir. Bu kurumların suskunluğu, toplumda güvensizlik algısı yaratmaktadır.

 

Cinsiyetçi bir bakış açısı ile "neden bu konuda erkekler konuşuyor, kadın siyasetçiler etkin değil" demiyoruz. Bunu sığ söylem kabul ediyoruz. Çünkü hem cinsel istismar sadece kız çocuklarını değil, erkek çocuklarını da mağdur ediyor ve hem de çocuklarımıza karşı, her iki cins olarak aynı korumacı hissi ve şefkati taşıyoruz. DEGİAD'ı konu hakkında katma değerli eylem geliştirmeyen kadın-erkek tüm politikacılar, aynı şekilde hayal kırıklığına uğratmaktadır.

 

Cezada ve afta tereddütlü devlet görünümünden dolayı uğrayacağımız itibar kaybını konunun bir diğer zafiyeti olarak görüyoruz.

 

Çocuğunu ve gencini, herkese ve her olaya karşı koruyan ve güvenli bir gelecek veren ülkenin bireyleri olmak zorundayız. Politikacılarımız da bu zorunluluğun idraki ile çalışmalıdır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.