Keçeci: Küresel Krizin Sanayiye Etkisini Değerlendirdi
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkemizde yatırım olmazsa olmaz diyen Keçeci, “Bir ülke üretime dayalı ihracatını, geleceği için planlıyorsa bunun en güçlü sinerjisi yatırımdan geçer. Bugün yatırım yok demek biraz haksızlık olur, yatırım her bölgede ve her sektörde var. Özellikle başlanmış olan yatırımlar devam ediyor. Şu anda herkes bir gelecek planının içerisinde bulunuyor. Her sektörün makine talepleri, o sektörün gelecek ile ilgili stratejik iş planları ile bağlantılıdır. Türkiye'de kazanmış olduğumuz paraların çok önemli bir miktarını yatırım yapmak için makine alımına harcıyoruz. Bu nedenle Türkiye'de makine imalatı yapılıyor olması ciddi bir mevzu. Bizim ülkemizde çok başarılı ve inovatif düşünceli mühendislerimiz var. Bölgemizde çok güçlü bir makine sektörüne sahibiz. Bu nedenle Denizli’deki makine sektörümüzü güçlendirmek için şu anda yeni bir Makine İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kuruyoruz. Önümüzdeki yıl bu organize sanayi bölgemiz devreye girecek. Kısacası makine sektörü, bir ülkenin en kritik iş dallarından birisidir. Eğer ki ülkemiz için bir planlama yapacaksak öncelikle makine sektörü ile başlamalıyız.” dedi.
Tensikatlar Başlarsa Başka Sosyal Yaralar Da Oluşur
Tekstil sektöründe işlerin iyiye gitmediğine dikkat çeken Keçeci, “Son zamanlarda tekstil sektöründe; yalnız Denizli'de değil, Türkiye genelinde de sıkıntılar çekiyoruz. Kapasitelerimizde önemli boşluklar oluştu. Döviz kurunun baskı altında tutulması ve başta enerji olmak üzere, artan maliyetler nedeniyle maliyet hesaplamasında tekstilcimiz zorlanıyor. Bu nedenle çok büyük alıcılarımız olan çok güçlü şirketlerin, Kuzey Afrika bölgelerine ve Mısır'a kaydıklarını görüyoruz. Türkiye'deki marka olmuş yerli alıcılarımızın da ithalata yöneldiklerini duyuyoruz. Bu aşamada Çin'in tekrar devreye girdiği ve rekabetin altında fiyatlar verdiğini ve bizim tekstilcimizin rekabet edemeyeceği fiyatlar ile piyasaya çıktıklarını biliyoruz. Dolayısıyla tekstil sektörünün içinde bulunduğu durum tek bir sebebe bağlı değil. Bir diğer faktör ise Avrupa'nın resesyona girebileceği düşüncesi. Çünkü böyle dönemlerde insanların ilk tasarruf edecekleri kalem tekstildir. Bu genel bir yapıdır. Yoğun istihdam sağlayan tekstil sektörümüz bu kadar yükü kaldıramayabilir. Eğer ki tekstil sektörümüz desteklenmez ise bu kadar emek yoğun olan bir sektörde bir süre sonra işçi çıkarımları başlayacaktır. Tensikatlar da başlarsa bu sefer başka sosyal yaralar da oluşur. Enflasyonun yüksek ve yaşamın zor olduğu bir ortamda işçilerimizin mağdur olmasını, hiçbir sanayicimiz istemez.” diye konuştu.
Sanayicinin Her Zaman Stratejik Olması Gerekir
Sanayiciler için finansmana erişimin her zaman önemli olduğunu ifade eden Keçeci, “Yatırım denildiğinde orta ve uzun vadeli krediler konuşulur yani Eximbank kredisi gibi kısa vadeli kredi ile yatırım yapamayız. Dolayısıyla sanayicinin orta ve uzun vadede yükleneceği faizi ve geri dönüşlerini bir fizibilite raporu ile bilmesi gerekir. Sanayicinin yatırım yapması demek uzun vadede bir sorumluluk alması, risk altına girmesi demektir. Bir satranç oyuncusunun hamleleri gibi sanayicinin, hep stratejik olması gerekir. Kur farklarından dolayı sanayicinin kazanmadığı halde ödemiş olduğu vergilerden kaynaklı bilançolarda zarar tabloları gözümüze çarpıyor. İşletmelerin tablolarına baktığımızda sanayicinin, sermayesinin 3'te 2'sini tükettiği gözükecektir. Enflasyon oranı düşebilir ancak biz, alacak olduğumuz ürünlerin fiyatlarının düşüp düşmediğine bakarız.” dedi.