Hükümetimizin 100 milyar TL tasarruf hedefi doğrultusunda kamuda geniş çaplı tasarruf tedbirleri açıkladığı bir dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın lüks araç alımlarıyla yeniden gündeme gelmesi, kamuoyunda ciddi tepkilere neden olmuştur. Yazılıp-çizilenler doğruysa, özellikle, Başkan Ali Erbaş’ın Özel Kalemi Hasan Güçlü için yaklaşık 4,5 milyon TL değerinde yeni bir aracın temin edilmesi, hükümetimizin tasarruf politikalarıyla çelişen bir adım olarak değerlendirilmektedir. Bu durum, dinî kurumların maddi harcamaları konusunda şeffaflık ve hesap verebilirlik taleplerini artırmakta ve toplumsal güveni sarsmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu tür harcamalar nedeniyle tepki odağında olmasının temel nedenlerinden biri, İslam dininin israfı kesin bir şekilde haram kılmış olmasıdır. İslam dini, müminlere maddi kaynakları verimli ve ihtiyatlı bir şekilde kullanmayı emrederken, gereksiz ve aşırı harcamaları şiddetle yasaklamaktadır. Bu bağlamda, dinî liderlerin ve kurumların, topluma örnek olması beklenen davranışlarının başında, israfın önlenmesi ve maddi kaynakların yerinde kullanılması gelmektedir. Dinî kurumların bu konuda daha hassas olması gerekmektedir. Dinî liderlerin ve kurumların, halka nasihat ederken kendilerinin de aynı ilkelere uygun hareket etmeleri, toplumun güvenini ve saygısını kazanmanın temel yollarından biridir. Şayet iddalar gerçekse " Ele Verir Talkını (Telkini), Kendi Yutar Salkımı " deyimi, tam da bu durumu özetlemektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumların, maddi kaynakları nasıl kullandıkları konusunda daha şeffaf ve hesap verebilir olmaları, toplumsal güveni korumanın yanı sıra dinî değerlerin de doğru bir şekilde temsil edilmesini sağlayacaktır. Durumu aydınlatmak amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileriyle iletişime geçmeye çalıştım. Hasan Güçlü’yü aradım; Hac’da olduğu söylendi. Basın Müşavirliği’ne yönlendirildim, ancak oradan da yanıt alamadım. Bu nedenle, sorularımızı buradan yöneltelim: Böyle bir lüks araç alımı gerçekten yapılmış mıdır? Bu alıma ihtiyaç var mıydı? Alım Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesinden mi yoksa Diyanet Vakfı üzerinden mi finanse edilmiştir? Yeni bir makam aracı olarak lüks bir Skoda Superb 4X4 özel üretim aracın alındığı iddiası, kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve tepkilere neden olmuştur. Bu konuda resmi bir açıklama yapılmadığı takdirde, toplumdaki güvensizlik artmaya devam edecektir. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ve bu tür harcamaların gerekçelerinin şeffaf bir şekilde açıklanması, dinî kurumların toplumsal güvenilirliğini korumak adına büyük önem taşımaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın lüks araç alımları, hükümetin tasarruf tedbirleriyle büyük bir çelişki oluşturmakta ve dinî kurumların toplum nezdindeki güvenilirliğini zedelemektedir. Bu bağlamda, dinî liderlerin ve kurumların maddi harcamalar konusunda daha dikkatli olmaları ve şeffaflık ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalmaları gerekmektedir. Toplumun dinî liderlerden beklediği, sadece manevi rehberlik değil, aynı zamanda toplumsal adaletin sağlanması ve kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumların yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin güçlendirilmesi, dinî inançların toplum nezdinde doğru bir şekilde temsil edilmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Sonuç olarak, dinî otoritelerin ve kurumların toplumsal güvenilirliklerini korumaları, yalnızca dinî inançların doğru bir şekilde temsil edilmesi açısından değil, aynı zamanda toplumsal barış ve huzurun sağlanması açısından da zaruridir. Bu nedenle, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın maddi konularda daha şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim benimsemesi, dinî değerlerin korunması ve toplumsal adaletin sağlanması açısından elzemdir.