Yaşlılık ve gençlik, hayatımız boyunca sıkça karşılaştığımız ve üzerinde durduğumuz kavramlardır. Ne var ki, bu iki kavram çoğunlukla biyolojik yaşla sınırlı bir şekilde ele alınır.
Oysa yaş, sadece takvimdeki sayılardan ibaret değildir; zihinsel duruş, yaşam enerjisi, hayaller ve hedeflerle şekillenir. Bu bağlamda, gençlik ve yaşlılık, kişinin kendisine olan güveni, cesareti, ümitleri ve idealleri ile doğrudan ilgilidir.
Başarı ve Yaş
Tarih boyunca birçok büyük başarıya imza atmış kişilerin hayatlarına baktığımızda, yaşın bir engel olmadığını görürüz.
Pasteur, kuduz aşısını bulduğunda 60 yaşındaydı; Mimar Sinan, Süleymaniye Camisi'ni tamamladığında 70 yaşını geçmişti, Selimiye Camisi'ni bitirdiğinde ise 86 yaşındaydı. Galileo, 73 yaşında Ay'ın günlük ve aylık çizimlerini yapıyordu. Charlie Chaplin, 76 yaşında hâlâ film yönetmenliği yapıyordu. Goethe, en büyük eseri olan *Faust*'u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında tamamladı.
Bu örnekler bize, büyük başarılara ulaşmak için yaşın bir sınır olmadığını gösteriyor. Önemli olan, yaşımız ne olursa olsun, hayallerimize, hedeflerimize ve ideallerimize olan bağlılığımızı korumaktır.
Zihinsel Bir Durum
Gençlik, hayatın belirli bir çağı ile sınırlı değildir. İnsan, kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi derecesinde yaşlıdır. Cesareti derecesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır. Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır. Bu bağlamda gençlik, fiziksel değil, zihinsel bir durumdur.
Kişinin yaşı ilerledikçe bedeninde değişiklikler meydana gelir. Ancak, ruhsal olarak genç kalmak, hayatın her anında mümkün olabilir.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz. İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesi ve hedeflerinin olmamasıdır. Yıllar cildi buruşturabilir, fakat heyecanların, ideallerin kaybolması, ruhu buruşturur.
Hedefler ve Yaşlanma
İnsanlar, yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar. Halbuki, hedeflerine götüren yolu yürümedikçe yaşlanırlar. Kişi, ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır. Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen biri, asla yaşlanmaz.
Yaşlanmak, bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır; ancak görüş alanınız genişler. Bu geniş bakış açısı, hayatın daha derin anlamlarını keşfetmemize, yeni deneyimlerle zenginleşmemize olanak tanır. Beynimiz yeni tecrübeler keşfettiği sürece, insan genç sayılır.
Gençlik, biyolojik bir süreçten çok, zihinsel bir duruştur. Hayatın ilerleyen yıllarında bile, genç kalmak mümkündür. Bunun sırrı, hayallerimize ve ideallerimize olan inancımızı kaybetmemekte yatar.
Yaş, yalnızca bir sayıdan ibarettir; önemli olan, hayatı nasıl yaşadığımız, hedeflerimize nasıl yaklaştığımız ve hayallerimizi nasıl beslediğimizdir.
Unutmayalım ki, yaşlanmak zorunlu olabilir, ancak genç kalmak tamamen bizim elimizdedir.