Bundan sonra Narin için son sözü yargı söyleyecek.
Ancak, onu çuvala koyup gömdüğünü itiraf eden şüphelinin öncesinde veya sonrasında "namaz kıldım" demesi, iki yüzlülüğü ve münafıklığı gözler önüne seriyor.
Cinayet ve kötülüğün öncesinde yahut sonrasında ibadet etme iddiası, dini değerlerin yalnızca bir maske olarak kullanıldığını ve gerçek samimiyetin yok sayıldığını gösteriyor.
Bu tutum, inancın özünden ne kadar uzaklaşıldığını ve dini ritüellerin nasıl suistimal edildiğini açıkça ortaya koyuyor.
Bakın, sözümüz ne ibadete, ne de sofuluğa.
Sözümüz, ibadeti de, sofuluğu da kendi kirli amaçlarına hizmet edenlere...
– Feodal bir yapıdan doğmuş, geleneksel İslam inancıyla harmanlanmış, ama özünden kopmuş bir zihniyet var karşımızda.
Dinin samimiyetini hiçe sayan, bir yandan "Elhamdülillah Müslümanım" diyen, diğer yandan her türlü kötülüğü ve ikiyüzlülüğü meşrulaştıran bir anlayış bu.
Cinayet işleyip ardından hiçbir şey olmamış gibi namazına devam edenler...
İnsan hayatını hiçe sayan, ardından da vicdanlarını ibadetle rahatlatmaya çalışanlar...
İşte asıl sorun burada başlıyor.
– Sözümüz ibadete değil, iki yüzlülüğe.
- Sözümüz sofuluğa değil, dini çıkarlarına alet edenlere.
Feodal yapının derin çürümüşlüğü, dinin saflığını ve merhametini dahi lekeler hale gelmiş. Bir adam birini öldürüyor, ardından da arama çalışmalarına katılıyor. Hem de "Ben de buradayım" dercesine...
Pişmanlık mı?
- Yok.
-Amaç ne?
Sadece toplumda iyi bir izlenim bırakmak. Bütün bu sahtekârlık bir namazla, bir dua ile örtülmeye çalışılıyor.
– Peki, buna ne diyoruz?
Katillik mi?
Evet.
Riyakârlık mı?
Ondan da fazlası. Dini kalkan olarak kullanan bir münafıklık.
Feodal yapının doğurduğu bu iki yüzlü tavır, inançları derinden sarsıyor. Çünkü mesele sadece bir cinayet ya da günah değil, toplumun yüzyıllardır saygı duyduğu inancın suistimal edilmesi.
– Feodal gelenekler içerisinde büyümüş bu yapı, İslam’ın saflığını değil, sadece gösterişini yaşatıyor.
Dışarıdan bakıldığında "inançlı" gibi görünen bu insanlar, aslında dini bir araç olarak kullanıyor.
Çıkarlar için cana kıyıp, ardından da hiçbir şey olmamış gibi ibadet eden bu tipler, bir zamanlar değer verdiğimiz her şeyi kirletiyor.
Sofuluk maskesi altında, dini kendi çıkarlarına alet eden bu sahte kahramanlar, namaz kılarak vicdanlarını susturdukları gibi toplumun vicdanını da köreltiyorlar.
– Ve biz bu tabloyu izlerken sessiz kalıyoruz.
Bu riyakârlığa ses çıkarmadıkça, bu oyun daha da büyüyecek.
Din, sadece bir ritüel değildir.
İnanç, sadece kılınan bir namazla sınırlı kalamaz.
İslam’ın özünde vicdan, adalet ve merhamet var.
Birini öldürüp, kötülük yaptıktan sonra, namazla temize çıkamazsın.
İbadet, sahte samimiyetin örtüsü olamaz.
– Eğer bu yapıyı sorgulamazsak, bu iki yüzlülüğe karşı durmazsak, toplumun içindeki bu çürüme daha da yayılacak.
Her şeyin içini boşaltıp, sadece dışarıdan görüneni önemseyen bir anlayış, ne inanca, ne ahlaka, ne de topluma hizmet eder.
–Bu yüzden ifademizi bir kez daha açık ve net bir şekilde belirtelim:
İbadete değil, riyakârlığa karşıyız.
Sofuluğa değil, dini kullanarak çıkar sağlayanlara karşıyız.
Feodal yapıların beslediği bu ikiyüzlülüğü reddediyoruz.
Dinin saflığını, merhametini ve vicdanını yeniden hatırlatmamız gerek.
Yoksa bu maskeli oyun sonsuza dek sürecek ve biz sadece seyirci kalacağız.
Bu yılan, hepimizi zehirlemeye devam edecek; dini değerleri ve vicdanı çiğneyen bu iki yüzlülük, toplumu yozlaştıracak ve gerçek inançların üzerine karanlık bir gölge düşürecek.