Ne ektiysek onu biçiyoruz...
Yıllardır televizyon dizileriyle, sosyal medyanın sınırsızlığıyla topluma ne ekildiyse, şimdi onu biçme zamanı.
Ekranlarda entrika, ihanet, şiddet ve ahlaksızlık tohumları atıldı.
Bu tohumlar öyle bir yeşerdi ki, dizilerdeki çarpık ilişkiler, yasak aşklar artık kanıksandı.
Aile değerleri yerle bir oldu, evlerde huzursuzluk baş gösterdi.
Ne yazık ki, bu sadece başlangıç...
Sosyal medya da bu sürecin en büyük hızlandırıcısı oldu.
Eskiden sokakta, okulda öğrenilen değerler, şimdi Instagram, TikTok, YouTube videolarıyla şekilleniyor.
Herkes “influencer” olma peşinde; yalan hayatlar, sahte mutluluklar sergileniyor.
Gençler, beğeni ve takipçi uğruna sınırları zorluyor, ahlak ve toplumsal değerler ikinci plana atılıyor.
Hâl böyleyken, ne bekliyoruz?
Ne ektiysek, onu biçeceğiz.
Görünüşte bir RTÜK var, ama ortada gerçek bir denetim yok.
Ekranlar her gün toplumu ifsat ederken, sosyal medya kontrolsüz bir vahşi batıya dönmüş durumda.
Bu mecra, sadece gençleri değil, her yaştan insanı içine çekiyor. Zihinler bulanıyor, ahlaki değerler eriyor.
Aileler bile ne çocuklarını koruyabiliyor, ne de bu akıma karşı durabiliyor.
Oysa ki, bu çöküşü durdurmak için hâlâ bir şansımız var.
Toplumun temeline zarar veren içerikler yerine, ahlaki değerleri ön planda tutan yapıcı projeler üretmek elimizde.
Gençlere, erdemli davranışları ve gerçek kahramanları gösteren alternatifler sunarsak, zihinlerini kirleten değil, aydınlatan içeriklerle geleceğimizi inşa edebiliriz.
Medyanın gücünü, kültürel ve ahlaki değerleri koruyarak daha güçlü bir toplum oluşturmak için kullanmalıyız.
Geleceğimizi şekillendiren medya, ya toplumu ifsat edecek ya da değerlerimize sahip çıkıp bizi bir arada tutacak.
Seçimimizi yapmalı ve bu sürecin sorumluluğunu üstlenmeliyiz.
Tercih bizim elimizde...