Futbol sahasında adalet aramak, artık beyhude bir çaba gibi görünüyor.
Tribünlerde yükselen tepkiler, saha dışındaki kulisler, medya desteğiyle parlatılan isimler…
Artık futbol, sadece futbol değil.
Birileri sahada düdük çalarken, arka planda başka düdükler çalınıyor.
Peki, liyakat ?..
İşte o, uzun zamandır topun dışına atılmış durumda.
Bazı isimler, hakemlik kariyerlerinde ne kadar kötü performans gösterirse göstersin, doğru yerlerde doğru insanlarla bağlantılıysa sahnede kalmaya devam ediyor.
Taşeron düzen dediğimiz bu sistem, sadece futbolu değil, toplumsal adalet duygusunu da yerle bir ediyor.
Bu yapıda reform mümkün mü ?..
Evet, ama önce kulislerde dönen oyunları sahaya yansıtmayacak bir cesaret gerekiyor.
Aksi takdirde, sadece adaleti değil, futbolun ruhunu da kaybetmeye devam edeceğiz.
Futbolun yalnızca sahadaki mücadeleden ibaret olmadığını, aynı zamanda toplumsal adalet anlayışının test edildiği bir alan olduğunu görüyoruz.
Futbolda güç odaklı ilişkiler, liyakatten daha fazla öne çıktığında, hem sporun ruhu hem de adalet duygusu zarar görüyor.
Ancak bu çarpık düzen, cesur adımlar ve köklü reformlarla değiştirilebilir. Bu dönüşüm, yalnızca futbolun değil, toplumun adalet anlayışının yeniden inşa edilmesine katkı sağlayacaktır.
Güç yerine liyakate dayalı bir düzen kurmak, hem futbolun hem de adaletin geleceği için kaçınılmazdır.
Bu düzenin değişmesi ve hakemlikte gerçek adaletin sağlanması, futbolun hem saha içinde hem de saha dışında daha temiz ve adil bir hale gelmesiyle mümkün olacaktır.