Saygı Nerede Başlar,
Nerede Biter ?..
Din ve din adamı.
İki ayrı kavram ama toplumda sıkça birbirine karıştırılıyor.
Din, insana yön veren, ona ahlaki ve manevi değerler kazandıran bir inanç sistemi.
Din adamı ise bu değerlerin taşıyıcısı, rehberi.
Ancak din adamlarının da hata yapabileceği gerçeği genellikle göz ardı ediliyor.
Bu yüzden din ile din adamı arasındaki ayrımı net çizmemiz gerekiyor.
Toplumda din adamlarına gereğinden fazla abartılı bir saygı gösteriliyor. Bu durum, onların dini adeta kendi malıymış gibi göstermelerine neden oluyor.
Bu durum, din adamlarını tartışılmaz ve sorgulanamaz bir konuma taşıyor.
Halbuki din, bireylerin sorgulayarak ve özümseyerek yaşaması gereken bir inanç sistemi.
Din adamları ise sadece birer yol gösterici olmalı.
Fakat bazıları kendilerini sorgulanamaz bir otorite olarak görmeye başlıyor.
Din adamları toplumun dini liderleri olabilir; ancak bu, onların eleştirilemeyeceği anlamına gelmez.
Her din adamı, insan olarak hata yapabilir ve bu hatalar eleştiriyi hak eder.
Din, herkesin kendi sorumluluğunda olan bir yaşam tarzıdır.
Bu yüzden din adamlarının rehberliği sorgulanabilir olmalıdır.
Sorgulama, inancımızı daha sağlam temellere oturtur.
Aslında herkes kendi dininin adamı değil midir ?..
Sonuç olarak, din ile din adamı arasındaki sınırı dikkatle korumalıyız.
Saygı, ihlasla yaşayan, inancını samimiyetle yerine getiren din adamlarına gösterilmeli.
Yani hak edene...
Dini kişisel çıkarları doğrultusunda kullanan ve samimiyetsiz davranan din adamlarına hak etmedikleri bir değer verilmemelidir.
Bu tür kişiler, inancın özünü zedeler ve toplumda yanlış bir algıya sebep olurlar.
Saygı, sadece samimiyetle inancını yaşayan ve topluma dürüst bir şekilde rehberlik edenlere gösterilmelidir.
Saygı, samimiyet ve sorumluluk üzerine kurulmalı; yapay bir otoriteye değil.
Bu vasıfları taşıyan, hak eden " Din Görevlilerinin Haftası'nı " en içten dileklerimle kutlarım.