Gençsiniz, hayat önünüzde up-uzun bir yol gibi duruyor. Enerjiniz var, heveslisiniz, dünyayı değiştireceğinize inancınız tam.
Ama bir gün geliyor, sevdikleriniz için o gençliği harcıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, dönüp geriye, " Değer miydi, değmez miydi ?.." diye sormaya başlıyorsunuz.
İşte, tam da bu sorunun peşine takıldım bugün.
Fedakârlık dediğimiz şey, aslında tam bir bıçak sırtı. Bir yanda insan olmanın gerekliliği, sevdikleriniz için feda ettiğiniz şeyler var. Diğer yanda ise harcanan gençliğiniz, enerjiniz, hayalleriniz.
O an yaptığınız fedakârlıklar belki anlamlı geliyor, "Tabii ki değer !.." diyorsunuz. Ama sonra, yıllar geçiyor, göz göre göre kaybettiklerinizi izliyorsunuz.
" Peki ya gerçekten değer miydi ?.." diye tekrar sormaktan kendinizi alamıyorsunuz.
Tam bu noktada iki tür insan çıkıyor karşımıza.
Birincisi, "Evet, değerdi !.. " deyip hayatına devam edenler. Onlar için fedakârlık, bir nevi görev. Kendi mutluluğunu, huzurunu ikinci plana atanlar.
İkincisi ise "Keşke yapmasaydım" diyenler. "Gençliğimi geri verin !.. " diye haykıran bir iç ses taşıyorlar.
Bir an duralım ve gerçekçi olalım.
Hayatta, fedakârlık yapmamak mümkün mü ?..
Tabii ki değil.
Hepimiz, bir şekilde sevdiklerimiz için fedakârlık yapıyoruz. Ancak burada kritik olan nokta şu: Yaptığınız fedakârlıklar, sonunda sizi ne hale getiriyor ?..
Kendinizi bitkin, pişman ve yorgun mu hissediyorsunuz ?..
Yoksa yaptıklarınızın bir anlamı olduğuna mı inanıyorsunuz ?..
Fedakârlıkların değeri, aslında sizin ona yüklediğiniz anlamda gizli.
Eğer harcadığınız gençliğinizi, enerjinizi, hayallerinizi sevdikleriniz için değerli görüyorsanız, sorun yok.
Ama bir an durup " Bu iş nereye gidiyor ?.." diye sorgulamaya başlarsanız, işte orada kendinize dürüst olma zamanı gelmiş demektir.
Geri gelmeyecek şeyleri tüketirken, buna gerçekten değer mi diye düşünmek gerekiyor.
Kendi adıma, şu fedakârlık meselesinde kafam çok net değil. Hani derler ya, "Bir yanda akıl, bir yanda gönül!" İşte tam olarak o durumdayım.
Akıl diyor ki;
"Kendini feda etme !.. ", gönül ise .."
Değer, değer !.. " diye bağırıyor.
Ama hayat, böyle bir şey. Ne gönülden vazgeçiyorsun ne de aklı tamamen devre dışı bırakabiliyorsun. İkisi arasında gidip gelmek zorundasın.
Sonuç olarak, gençliğinizi, enerjinizi, hayallerinizi feda ettiğinizde, bunun sonuçlarını iyi hesaplayın derim.
Yıllar sonra " Değer miydi, değmez miydi ?.." diye sorgulamaktan kurtulmanın tek yolu, o an yaptığınız fedakârlığın gerçekten size göre anlamlı olup olmadığını bilmek.
Eğer değmiyorsa, ne kendinizi ne de başkalarını kandırmanın bir anlamı yok.