Yeni başlangıçlar şüphesiz herkes için umut ve heyecan verici olmuştur. Büyük-küçük hemen hepimizin yarınlar için iyi yönde bir beklentisi vardır. Bu beklentiler hayatımızda ki yeni başlangıçları anlamlı ve değerli kılmaktadır. Bu bağlamda hayatımız boyu ilk evimiz, arabamız, okulumuz, mezuniyetimiz, mesleğimiz, evliliğimiz, çocuğumuz vs. heyecan uyandırmaktadır. Yeni bir yıla girecek olmanın uyandırdığı beklenti -Noel hariç- bu manada makul karşılanabilir.   2025 yılına girerken, dünyanın İslam'la tanışmasının yıldönümü diyebileceğimiz hicri takvime göre H.1446. yılı içerisinde olduğumuzun farkında olmalıyız. Zira müntesibi olduğumuz bu güzel dinimizin uluslararası bir hüviyet kazanmaya başladığı yıldan bihaber kalmamız dini ve kültürel hafızamızın kaybolmasına yol açacaktır. Bununla beraber gündelik olarak, hicri takvimimizi göz ardı etmeden eğitim, vergi, tatil, gibi ulusal işleyişimizi miladi takvime göre planlarken, Noel gibi hıristiyan adetlerinden kaçınmak en uygun olanıdır.  Yeni bir yıl olması açısından güzel olmakla beraber, aslında yaşamımızdan koca bir yılın geri gelmemek üzere bitmiş olması sevinmek yerine bizleri düşündürmelidir. İnananlar olarak her yeni ve leziz olanı kovalamak yerine kalıcı ve faydalı değerlerin ihyasını öncelemek daha isabetli olacaktır. Zamanı sadece eğlenip kutlayarak iyi geçmesini beklemek boş bir hayalden ibarettir. Yıl içerisinde ki kazanımlarımızı planlayıp çalışmadan, yılın başını sonunu kutlayarak kutlu hale getiremeyiz.   Bu yıl itibariyle 2025 yılının ilk günleri aynı zamanda üç ayların da başlangıcına tevafuk etmektedir. Salı günü yılbaşı, Çarşamba Receb’in ilk gecesi, Perşembe akşamı ise Regaip kandili. Zamanı değerli kılmanın en güzel örneklerinden biri olan duayı, namazı, orucu ve regaib gecesini bu yıl peşpeşe yaşayacağız.   Allâh-u Teâlâ, mekânlar içinde mukaddes mekânlar; zamanlar içinde de mukaddes zamanlar yaratmıştır. İşte o mukaddes zamanlardan biri de üç aylar diye bilinen; Receb, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Üç ayların faziletine dair Peygamberimizden (as.) nakledilen rivayetlerin yanı sıra dinî kültürümüzde özel bir yeri olan Reğaib, Mi‘rac, Berat ve Kadir gecelerinin bu aylarda yer alması üç ayların önemini daha da artırmıştır. ÜÇ AYLARIN FAZİLETİ  Peygamber Efendimiz (sav) bu ayların başlaması ile şu şeklinde dua eder ve nafile oruç tutardı. "Allah'ım! Bize Receb ve Şaban'ı mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır.” (Taberânî, el-Muʿcemü'l-evsaṭ, IV, 189)  Zünnun-i Mısri üç aylar hakkında şöyle demiştir:  “Recep tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer. Ne yaparsa cezasını çeker.”    Demek ki içinde bulunduğumuz recep ayı, bizi ramazana hazırlayan bir mevsimin-programın ilk adımı olmaktadır. Kamerî aylarının yedincisi olan Receb, haram aylardan olmakla beraber aynı zamanda "üç aylar"ın ilkidir. Haram aylarda savaş yasak kabul edilmiş, tam bir emniyet ve barış sağlanması amaçlanmıştır. Receb ayının haram aylardan olmasının bir hikmeti de, hayatın yoğun, karmaşık akışı içinde kaybolup giden ve öze dönüşünü göz ardı edenler için adım adım Ramazan’a hazırlayarak öz denetim yapma fırsatını sunmaktadır.   Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan Üç Aylar, Rahmân olan Allah’ın rahmetinin sağanak sağanak yağdığı aylardır. Ahiret sermayesinin artmasına vesile olan kudsî aylardır. Duaların red olunmadığı günlerdir. “Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.” (İ. Asakir) Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir. Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. YANLIŞ BİLİNENLER Dinimizde neyin ibadet olabileceği sadece nas’lar sayesinde bilinebilir. Nas’ların ifadesi ve senet selameti açısından değerlendirilmesi ile ancak “dinde bu vardır” diyebiliriz. Regaib gecesi -gün belirtilmeden- oruç tutulması tavsiye edilen haram aylardan biri olan receb ayında bulunmakla birlikte bazı eserlerde yer alan, Hz. Peygamber’in Regaib gecesinde ana rahmine düştüğü, özellikle receb ayının ilk perşembe günü oruç tutup gecesinde Regaib namazı adıyla bir namaz kılmanın sevap olduğu ve bu geceye dair bir takım rivayetlerin asılsız olduğu belirtilmiştir.(el-Mevżûʿât, II, 47) Ayrıca isrâ ve mi‘rac olayının Regaib gecesi meydana geldiğine dair rivayetin de aslı bulunmamaktadır. (İbn Kesîr, III, 109; Bedreddin el-Aynî, IV, 39) Ayrıca Receb veya Şaban ayında devamlı olarak ay boyu oruç tutmak fıkhen uygun görülmemiştir. Çünkü kesintisiz oruç tutmak sadece Ramazan ayına mahsus bir ibadettir.   Bununla beraber bir kısım âlimler ise, genel anlamda fazileti âyet ve hadislerde belirtilen receb ayının bir gecesi olması dolayısıyla Regaib’in de faziletli gecelerden sayılacağını, kazâ ve nâfile namaz kılmanın, Kur’an okumanın, çeşitli hayırlar yaparak Allah’a yaklaşmaya çalışmanın dinen bir sakıncası olmayacağını ifade etmişlerdir. (DİA, Reğaib) MANEVİ DİSİPLİN İKLİMİ   Üç aylar ve içindeki çeşitli müjdelerin uzun bir periyoda yayılmış olması gibi Kadir gecesinin de son on günde saklı kılınmasında ki muhtemel hikmet; ibadetlerin sadece belirli birkaç güne sınırlamaksızın, alışkanlık kazandırmaya yönelik yaşam tarzı haline gelmesi amaçlıdır. Bu amaç ile receb ile başlayan manevi süreç, giderek artarak kuldaki ilahi rağbeti artırıp mi’raca, oradan da berat’ini almaya çalışıp ramazan’ın gelmesiyle beraber kuran’ı hatmederken tefekküre, gündüzleri aç mide ile kulluğun farkındalığına erişerek, geceleri de kadir bilip namaz ile ilahi lütuflara nail olmaya kadar götürmesi amaçlanan ilahi bir programdır. Bu programa uyacak olanlara bol ikramlar ve sonunda bayram edeceği bir mağfiret hazırlanmıştır.   Elbette Reğaib gecesi Mi’raç gibi, Mi’raç Beraat gibi, Beraat Ramazan geceleri gibi, Ramazan’ın diğer geceleri de Kadir gecesi gibi değildir. Derece derece bir yükselme ile ilahi rahmetin artıp sonunda af olunarak cehennemden azat olmaya kadar götüren, adeta bir müjde yağmurudur üç aylar. NASIL DEĞERLENDİREBİLİRİZ?   Üç aylar sevdiğimiz şeylerden Allah yolunda infak etme, akrabayı gözetme şeklinde ikram ve ihsanı ihtiyaç sahibiyle buluşturma günlerdir. Hatalarımızı gözden geçirmenin en güzel fırsatlarından biri de bu gecelerdir. Bu aylar Rabbimizin bizlerden istediği Nasuh tevbesi için en ideal zamanlardır.   Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin camilerimizin dışında evlerimizde ve aile fertleri arasında da ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımızın o manevî havayı soluya soluya büyümeleri için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere ve ibadete alıştırmak önemlidir. Mevlam rağbetimizi kendisine çevirsin inşallah!