ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

RUH-U REVAN (Ayn-ür rıza)

Bir köpek inlemesi gibi şehrin uğultusu, acı içinde kıvranan ruhları görmezlikten gelmeye çalışan ruhumun kulaklarını ne kadar tıkasam duymazlıktan gelemiyorum… Herkesin başka âlemde olduğu ve bunca yanılgının içindeki gidişat beni huzursuzluktan ziyade deli olmaya itiyor. Kaldıramıyorum, taşıyamıyorum düşüncelerimi… Koşar adım uzaklaşmak istiyorum kalabalıktan…  Gökyüzü ile buluştuğum saatleri özledim, artık yolcuklar da keyif vermiyor. Elime sopamı alıp saatlerce dağ bayır yürümek istiyorum. Resmigeçit yapan dağlar giderken senin gözlerini ayakucuma koyuyorum. Ayaklarım bir adım ötesini düşünüyor. Sesini duysam iyi gelecek ölü toprağı serpilmiş ruhuma…   Yazılan bu yazgıda kalem ile kelam arasında sıkışıp kalıyorum… Yağmur… Islat beni yıka kirlenmiş ruhumu… Sil içimdeki ulaşılmazlıkları ve bilinmezlikleri… Ağlat, gözlerimi. Susturma, konuştur. Aramak nedir?  İnsan, neyi arar? Söyle bana. Muhabbeti bardak bardak demle… Yorma, düşündürme… Ne olacaksa olsun. Olsun ki bazen ıstıraba dönüşen bu saatler vuslata ersin…  Ruhum… Kır zincirlerini. Unut, uzun bir yol görünmüyor sana. Atları kıskanmayı bırak, içinde doludizgin koşan atlara bir şans ver… Sıkılıyorsun, sıkılma… Bu kadar çok düşünme her şey olacağı yere varırken senin bu kadar düşünmen neyi değiştirecek? Hiç bir şeyi… Sen; Müslüman bir ülke de doğup kalbi İslam, aklı Avrupalı olan insanların içerisinde dünya pazarında alır satarken O; Tahta bir sandalyeye ilişti ruh-u revan... Ellerini kirli sakallarına sürüp bir bakış attı, saltanatıma... Eninde sonunda bir gömlek değil mi giydiğim? Zira benimde değildi bu mal, bu mülk... Üç çay geldi; sana, bana ve ona. Şekersiz üç çay... Bardak uçları dudaklarından öperken fark ettim, Gözlerinin dolu dolu olduğunu...  La tahzen! La tahzen!  Ruhu revan başka âlemde... Çay eşliğinde kurulan küçük meclisin konusuydun sen, ‘Daha fazla görmek, duymak nasip olur mu?’ Dedim. ‘Dünya ayrılık tarlası’, dedin... ‘Mademki ayrılacağız daha çok görsem’ dedim ‘Olmaz, dünya ya ayrılmaya geldik’ dedin... Vuslatı aklımdan geçirsem kabahatti.   Deprem!  Uyandırdı yine kana kana uyuyup, söyleyenleri… Rahatın olmadığı bir yerdi, işte burası... Dökülürken dudaklarından; “Hırsı servet âdemi mutlak kanaatsiz eder Bin netice mesleğinde istikametsiz eder... Düşme fikr-i zira mücerrebdir bu kim Servet ekser tab-ı insanı muruvvetsiz eder. . Servet ancak kerim-üt- tab'a şâyândir ki o Halkla ibzal ettiği ihsani minnetsiz eder...” Heybeme koydum verdiklerini, kalktım ayağa… Geriye sadece arkana dönüp baktığın andaki bakışların kaldı, hüzünlü bakışların… Hazin bir öykü yazacak değilim umut dolu bir bakış açım da yok lakin biriktirdiğim şeyler var. İçimi ısıtan tane tane düşen ve benim onları toplamak için yıllarca verdiğim uğraşlar... “Nerden, Nereye?” Diye sormadan edemiyorum kendime... Onca suret arasından sadece gözlerine takılıp kalıyor aklım... Diyorum ya ‘sillenizden kaçmayacak kovsanız dahi dönüp dolaşıp geleceğim yer gölgen olacak’ ( Allah’ın izniyle) Mesela "beni yanıltmadı hiç" diyorum... " O yaptıysa, O dediyse vardır bildiği" diyorum... Hani kızsan 'git' desen git demenle gidemeyecek kadar eşiğin dibindeyim... O kadar çok şey değişti ki hayata dair.   Nefes alış verişim daraldı, yüreğim o kadar büyürken... Vatan, Millet, Sakarya nidaları atıp Türkiye'nin her bir köşesine gitmeye çalışan bedenim senin kapının eşiğinde sessiz, sedasız durdu ve öyle an oldu ki adını unuttu... Dizlerimden önce koşan yüreğim şahit buna. Dört duvar arasına hapis ettiğim düşüncelerim günün geceye kavuşması gibi huzura erdi... Ermek demişken; ham yüreğimin sancısı bile bazen öyle tarifsiz huzur veriyor ki... Çünkü olgunlaşmaya giden yolu ararken maksadın bulmak değil aramak olduğunu idrak ediyor insan...  Aramaya dair ne varsa senin bile kaybolup gittiğin o yer altı dünyasında yer alıyordu…
Ekleme Tarihi: 10 Temmuz 2024 - Çarşamba

RUH-U REVAN (Ayn-ür rıza)

Bir köpek inlemesi gibi şehrin uğultusu, acı içinde kıvranan ruhları görmezlikten gelmeye çalışan ruhumun kulaklarını ne kadar tıkasam duymazlıktan gelemiyorum… Herkesin başka âlemde olduğu ve bunca yanılgının içindeki gidişat beni huzursuzluktan ziyade deli olmaya itiyor. Kaldıramıyorum, taşıyamıyorum düşüncelerimi… Koşar adım uzaklaşmak istiyorum kalabalıktan… 

Gökyüzü ile buluştuğum saatleri özledim, artık yolcuklar da keyif vermiyor. Elime sopamı alıp saatlerce dağ bayır yürümek istiyorum. Resmigeçit yapan dağlar giderken senin gözlerini ayakucuma koyuyorum. Ayaklarım bir adım ötesini düşünüyor. Sesini duysam iyi gelecek ölü toprağı serpilmiş ruhuma…   Yazılan bu yazgıda kalem ile kelam arasında sıkışıp kalıyorum…

Yağmur… Islat beni yıka kirlenmiş ruhumu… Sil içimdeki ulaşılmazlıkları ve bilinmezlikleri… Ağlat, gözlerimi. Susturma, konuştur. Aramak nedir?  İnsan, neyi arar? Söyle bana. Muhabbeti bardak bardak demle… Yorma, düşündürme… Ne olacaksa olsun. Olsun ki bazen ıstıraba dönüşen bu saatler vuslata ersin… 

Ruhum… Kır zincirlerini. Unut, uzun bir yol görünmüyor sana. Atları kıskanmayı bırak, içinde doludizgin koşan atlara bir şans ver… Sıkılıyorsun, sıkılma… Bu kadar çok düşünme her şey olacağı yere varırken senin bu kadar düşünmen neyi değiştirecek? Hiç bir şeyi…

Sen; Müslüman bir ülke de doğup kalbi İslam, aklı Avrupalı olan insanların içerisinde dünya pazarında alır satarken O;

Tahta bir sandalyeye ilişti ruh-u revan...

Ellerini kirli sakallarına sürüp bir bakış attı, saltanatıma...

Eninde sonunda bir gömlek değil mi giydiğim?

Zira benimde değildi bu mal, bu mülk...

Üç çay geldi; sana, bana ve ona. Şekersiz üç çay...

Bardak uçları dudaklarından öperken fark ettim,

Gözlerinin dolu dolu olduğunu... 

La tahzen! La tahzen! 

Ruhu revan başka âlemde...

Çay eşliğinde kurulan küçük meclisin konusuydun sen,

‘Daha fazla görmek, duymak nasip olur mu?’ Dedim.

‘Dünya ayrılık tarlası’, dedin...

‘Mademki ayrılacağız daha çok görsem’ dedim

‘Olmaz, dünya ya ayrılmaya geldik’ dedin...

Vuslatı aklımdan geçirsem kabahatti.

 

Deprem! 

Uyandırdı yine kana kana uyuyup, söyleyenleri… Rahatın olmadığı bir yerdi, işte burası...

Dökülürken dudaklarından;

“Hırsı servet âdemi mutlak kanaatsiz eder

Bin netice mesleğinde istikametsiz eder...

Düşme fikr-i zira mücerrebdir bu kim

Servet ekser tab-ı insanı muruvvetsiz eder. .

Servet ancak kerim-üt- tab'a şâyândir ki o

Halkla ibzal ettiği ihsani minnetsiz eder...”

Heybeme koydum verdiklerini, kalktım ayağa… Geriye sadece arkana dönüp baktığın andaki bakışların kaldı, hüzünlü bakışların… Hazin bir öykü yazacak değilim umut dolu bir bakış açım da yok lakin biriktirdiğim şeyler var. İçimi ısıtan tane tane düşen ve benim onları toplamak için yıllarca verdiğim uğraşlar... “Nerden, Nereye?” Diye sormadan edemiyorum kendime... Onca suret arasından sadece gözlerine takılıp kalıyor aklım... Diyorum ya ‘sillenizden kaçmayacak kovsanız dahi dönüp dolaşıp geleceğim yer gölgen olacak’ ( Allah’ın izniyle)

Mesela "beni yanıltmadı hiç" diyorum... " O yaptıysa, O dediyse vardır bildiği" diyorum... Hani kızsan 'git' desen git demenle gidemeyecek kadar eşiğin dibindeyim... O kadar çok şey değişti ki hayata dair.   Nefes alış verişim daraldı, yüreğim o kadar büyürken... Vatan, Millet, Sakarya nidaları atıp Türkiye'nin her bir köşesine gitmeye çalışan bedenim senin kapının eşiğinde sessiz, sedasız durdu ve öyle an oldu ki adını unuttu... Dizlerimden önce koşan yüreğim şahit buna. Dört duvar arasına hapis ettiğim düşüncelerim günün geceye kavuşması gibi huzura erdi... Ermek demişken; ham yüreğimin sancısı bile bazen öyle tarifsiz huzur veriyor ki... Çünkü olgunlaşmaya giden yolu ararken maksadın bulmak değil aramak olduğunu idrak ediyor insan... 

Aramaya dair ne varsa senin bile kaybolup gittiğin o yer altı dünyasında yer alıyordu…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
islami sohbetler sohbet elektronik sigara omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet baskılı poşet baskılı poşet emlak seviye 5 mutfak lavabo tıkanıklığı açma özellikleri su böreği sipariş galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı dijital pazarlama ajansı