…Çok basit gibi görünen olaylar aslında bizim kişiliğimizin şekillenmesini, yapı taşların yerinden oynamasını sebebiyet veriyor, biliyorum bunu yaşımın vermiş olduğu toyluk, okumuş olduğum kitap ve sürekli çeliştiğim yanlarımdan. Yolda yürürken, otobüste seyahat ederken, ikili ilişkilerimizin hepsinde, aslında iyi insanlardan nasıl davranmamız gerektiğini, olumsuz davranış gösteren insanlara uymamamız gerektiğini bizzat görerek öğreniyoruz ama hepsinden önce okumak lazım iyi ile kötüyü ayırt ediyor olabilme bilincine sahip olmamız gerekiyor. Kısacası insanlığımızdan çıkaracak insanlar ile birlikte olmamak şart. Çünkü herkesle konuşabilir ama herkes ile oturup çay içip aynı sofraya diz çökemezsin bu yüzden etrafımızda olup biten olayları ama önemli ama önemsiz ne olursa olsun dikkat kesilmemiz şart… Şimdi sizlere aslında pek kayda değer bulmayacağınız ama bazı insanlar için kırmızıçizgi oluşturacak bir örnekle soruma geçmek istiyorum…
Arkadaşlardan biri arayıp hastaneye götürmem için rica etti, bende mümkün olmayacağını o saatlerde iş yerinden ayrılamayacağımı dile getirip telefonu kapattık.
Ertesi günü akşam mesai saatinden sonra yedi sekiz arkadaş ile toplanıp gündem değerlemesi yapıyorduk oturalı on dakika oldu olmadı hastaneye götürür müsün diyen arkadaş beni aradı hal hatır sormadan söylediği tek şey;
Ben dediğim de gelmedin benimle, şimdi dışarıda arkadaşlarınla oturuyorsun
Dilimin ucuna o’an ne geldiyse, dememek ile beraber acı bir yutkunuş ile
İyi güzel de canım benim de saat şuan 22.30 mesai biteli saatler olmuş , neyse şimdi telefonu kapatalım sonra konuşuruz “ müsait değilim dedim..
Arkadaş bütün şikâyet ve sitemi ile “tamam anladım” dedi.
İçimde kalıp yara edeceğim düşüncesi ile “ seni Allah için seviyorum bütün uğraşım kalbin kırılmasın diye o yüzden zorlama lütfen” deyip tekrardan müsaade istedim ve telefonu o şekilde kapattık…
Bu olay içerlerde bir yerde izini bıraktı…
Şimdi gelelim ikinci vakaya;
Adamın biri… Ellili yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim sırf esnaf arkadaşının işi olmadığı için gidip dükkânından alış veriş eden, zahmetlere katlanıp iyi şeylere vesile olmak adına çaba sarf eden… Dostluğu, alışverişe karıştırmayıp olması gerektiği gibi davranan, yaptığı iyiliklerin karşısında mahcubiyet yaşatmayan biri…
Onunla bir sohbet esnasında benim kullanmış olduğum ; “ Allah için seviyorum” cümlesini kullandı… İlk etap da bu cümleyi sohbet esnasında kırdığım ya da haddimi aştığım için kullandığını düşündüm tabi birkaç gün sonra yanılacağımı bilmeden… Şapkamı önüme alıp düşünüyorum bir tarafta yıllardır oturup kalktığım diğer tarafta daha tanıyalı birkaç ay olan insan evladı, ikisi de yüz yüze bakıp mekânıma oturan insanlar…
Allah için seviyorum” …Bütün çelişkiler üzerine fikirler ortaya çıkarıp satır-satır yazılar yazmış olsam da nedense bir harman yeri oluşturamayıp her seferinde en başa dönüyorum…
Velhasılıkelam Allah için sevmek mecbur htiğimiz ama mecbur olmadığımız olaylar karşısında karşımızdaki insana karşı sırf ‘yaratılanı yaratandan ötürü’ diye sevdiğimiz mi yoksa
Karşımızdaki insanın samimiyetine güvenip sevgimizin adını tam koyamadığımız için ( arkadaş, dost, kardeş) mi bu cümleyi kullanıyoruz… Galiba bu biraz da yürekle alakalı…
Şimdi hangisinin Allah için sevdiğine inanır ve hangisinin samimiyetine güvenirsiniz ki insanoğlu iyi olmak zorunda vicdanen, gönlünü ferah tutabilmek, bilhassa değer verdiği insanlara faydalı olabilmek adına mecbur olmadığı halde kendini mecbur hissedip el uzatmak zorunda hisseder… Zaten birine değer vermek, özen göstermek, onunla ilgilenmek, kıymet bilmek kültür meselesidir. Bunun eğitimi olmaz bu kitaplarda da yazmaz nezaket ve zarafet gerektirir ve yolu insan olmaktan geçer…
O yüzden ; Çaya kattığın kelamı ahde vefa ekledim,
Allah biliyor ya dediğin gibi sevdim…
Ama sürçülisan ettiysem, affet isterim.
Dil ne ettiyse kalpten etti,
Tenzih işe yaramaz, teşbih yerle bir etti.
Yaş otuz beni mahcup etti
Sürçülisan ettiysem affet isterim…