ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

GÖKYÜZÜNDEN YAĞAN YAĞMUR DEĞİLSE NE? (Filistin Özgürdür)

Pembe tişörtlü çocuk, yeşil salıncakta sallanmaya başladı, omuzlarından aşağı süzülen saçlarını rüzgâra salmış, bulutlara erişmek istercesine sallanıyordu... Gözlerini kapattı... Rüzgârın sesini dinlemeye başladı... Salıncağın iplerini öylesine tutunmuştu ki düşmekten, hayallerini alacaklarının korkusuyla... En çokta ölmekten. Korkma çocuk! Filistin özgürdür.  Başka bir sokağa giriyorum daha beş altı yaşlarında bir kız çocuğunu rastlıyorum... Saçı başı tarumar olmuş, toz içinde... Gözlerinden yağmur gibi yaşlar... Elinin tersiyle silse de nafile... Her taraftan çığlıklar eksik olmuyor, kız çocuğun göz bebekleri gitgide büyüyor, korkuyu iliklerine kadar hissediyor. Onu kucaklayıp götürecek birini arıyor YOK... Yokluk nedir? Bilir misiniz? Hele ki yoklukla terbiye? Bütün hikâye bütün soru burada başlıyor... Gökyüzünden yağan yağmur değilse ne? İtrail'in bombaları... Kulakları sağır edercesine hayatları, hayalleri beton yığınların altına hapis eden o bombalar... .... Daha yedi yaşlarında esmer erkek çocuğu... Kapısı açık çadırın içinde oturturken üstlerinden geçen savaş uçağının sesini duyuyor... Korkuyor, ağlayarak yerinden kalkıyor. Korkuyor, öleceğini zannediyor... Daha o yaşta başa çıkmak zorunda olduğu şey ne farkında mısınız? Siz bu korkunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Ölümü dansı kaldırmış küçücük çocukların ne çektiğini hissedebiliyor musunuz? İşte! Tam da bu nokta da başlıyor soru gökyüzünde dolaşan bir kuşun kanat çırpışı değilse, balon veyahut uçurtma değilse nedir? Anneeeeee! Babaaaaaaaa! Kurtar beni… ...  Bir babaya denk geliyorum. Cennet kuşunu kucağını almış, kapanmış gözlerini açıp öpüyor... Veda sahnesi değil bu biliyorum. Çocuk babası için bir köşk almış babasını beklemek üzere gidiyor. Baba çocuğunun saçlarından öpüyor... Kıldan ince sıratı müstakim den geçirecek o saçlar... Yavaş yavaş ceset torbasına bırakıyor öpmeye doyamadığı yavrusunun bedenini... Ruhu şad olmuş beden toprak olsa ne? Tutamıyorum kendimi gördüklerim ağır geliyor. Bakmaya dayanamadığım bir kaç sahneyi sürekli yaşayan çocukların sesleri ile uyanıyorum gafletten... Siyonist bir gencin sözleri çalınıyor kulaklarıma ağlayarak yalvarıyor...  Dursun bu zulüm, diye... İnsanlık kör, insanlık sağır. Kuytu bir köşe arıyorum avaz avaz bağırıp ağlamak için. Bu ölü bedeni nereye saklasam nafile... Kendimden utanıyorum... ... Nasıl bir şey bu aklım almıyor kabul edemiyorum... Her şey darmadağın taşların altında kalmış bütün oyuncaklarım... Uyurken sarıldığım oyuncak ayım, sarı saçlı bebeğim nerede? Abimin bisikletini yeni almıştı, babam. Anneeeeeeee!  Babaaaaaaaa! Kurtarın beni. Sesim çıkmıyor üzerimde ki beton yığınları çok ağır kaldıramıyorum. Allah'ım! Kimsesizlerin kimsesi kurtar beni... Gökyüzüne salmak istediğim balonlarım var benim. Kuşları seyretmek onların peşinden koşmak istiyorum... Allah'ım gökyüzünden yağan yağmur değilse nedir? Ya Rabbim Dur de nolur. Canım, canıma sığmıyor... Annelerin okuduğu ninniler yarım kaldı, çocuklar uykularından korkarak uyandı? Hani çocuklar melekleri görürdü. Kıpkırmızı boyanan bedenleri nedir? Bu çocuklar neden gülmüyor? Anneeeee! Babaaaaa! Kurtar beni merhametsizlerin ellerinden... Anne, babamı çağır ne olursun, o kötü adamları döver... Yoksa... Aneeeeee! Babam da öldü? Anne kim bunlar? Neden bizi öldürüyorlar. Oyun parkımızı da yıkmışlar. İmam amcamın evinden dumanlar yükseliyor, artık ezan okumayacak mı? ... Müslüman kanı akıtan bu soysuzlar kimlerden Anne. Bu güneş ne zaman doğacak? Ben beton yığınların arasında koşmak istemiyorum... Anne ben çok acıktım şu bari ver. Dün Hanife teyzem evinin önünde taşlardan yemek yapıyordu. Taşların yendiğini bilmiyordum. Sen bize neden taşları kaynatıp çorba yapmadın? Anneeeeeee! Babaaaaaaa! Duymuyor musunuz beni? Çıkarın artık bu seslerin, bu beton yığınların arasından. Allah’ım… Kerim olanım duy sesimi. Zalime daha fazla fırsat verme yalvarıyorum. Küçücük ellerim bu kadar büyük bir şeyi isteyecek kadar yeterli değil ama ben seni çok seviyorum. Kurtar bizi… ... Utanıyorum... Yediğim yemekten, içtiğim sudan, beğenmeyip giymek istemediğim kıyafetlerimden. Şükrünü edemediğim her şeyden utanıyorum... Canım yanıyor. Bu yangın yeri Gazze de ki bir çocuğun gözyaşını dindirmiyor... Yaşamayı istemeyecek kadar utanıyorum... Müslümanım demeye dilim varmıyor.  Keyfe keder yasadığım su hayatın bir değeri kalmadı gönlümde, kimseyi sevmiyorum, sevemiyorum insanlığımı tartıyorum. Öyle bir noksan ki kapatamıyorum. Gazze'de çiçekler açmadığı sürece yaşama suçunu omuzlarımda hissediyor olmamız lazım... Gülen yüzümüzün astarını nerede düşürdüm ki utanmadan tebessüm ediyor bilemiyorum... Kahhar isminin hürmetine Gazze'yi mezar eden şu soysuzları haddini bildir biz sahip çıkamadık... İstemeye yüzüm yok biliyorum ama o çocukların hatırına... Uyanın Müslümanlar! Filistin Özgür olacak Bayram şenliğinde bu şerefi beraber kucaklayacağız Korkma çocuk! Filistin özgürdür. Cennetin anahtarı elinizde Sizler bizi uyandırıp beraber yürüyeceğiz... Zalimin yanına kalmaz, zulüm İslam onundur, inan ki sahipsiz değilsin... Uyanın! Kalkın ayağa. Direnin bu kanlı katliama. Korkmayın! Filistin özgürdür elbet bitecek bu zulüm... O zaman başlar düşecek öne,  ‘biz ne yaptık diyecek’ insanlık. Dünya bilsin FİLİSTİN ÖZGÜRDÜR... ÖZGÜR KALACAK…
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2024 - Çarşamba

GÖKYÜZÜNDEN YAĞAN YAĞMUR DEĞİLSE NE? (Filistin Özgürdür)

Pembe tişörtlü çocuk, yeşil salıncakta sallanmaya başladı, omuzlarından aşağı süzülen saçlarını rüzgâra salmış, bulutlara erişmek istercesine sallanıyordu... Gözlerini kapattı... Rüzgârın sesini dinlemeye başladı... Salıncağın iplerini öylesine tutunmuştu ki düşmekten, hayallerini alacaklarının korkusuyla... En çokta ölmekten. Korkma çocuk! Filistin özgürdür.

 Başka bir sokağa giriyorum daha beş altı yaşlarında bir kız çocuğunu rastlıyorum... Saçı başı tarumar olmuş, toz içinde... Gözlerinden yağmur gibi yaşlar... Elinin tersiyle silse de nafile... Her taraftan çığlıklar eksik olmuyor, kız çocuğun göz bebekleri gitgide büyüyor, korkuyu iliklerine kadar hissediyor. Onu kucaklayıp götürecek birini arıyor YOK... Yokluk nedir? Bilir misiniz? Hele ki yoklukla terbiye?

Bütün hikâye bütün soru burada başlıyor... Gökyüzünden yağan yağmur değilse ne? İtrail'in bombaları... Kulakları sağır edercesine hayatları, hayalleri beton yığınların altına hapis eden o bombalar...

....

Daha yedi yaşlarında esmer erkek çocuğu... Kapısı açık çadırın içinde oturturken üstlerinden geçen savaş uçağının sesini duyuyor... Korkuyor, ağlayarak yerinden kalkıyor. Korkuyor, öleceğini zannediyor... Daha o yaşta başa çıkmak zorunda olduğu şey ne farkında mısınız? Siz bu korkunun ne demek olduğunu biliyor musunuz? Ölümü dansı kaldırmış küçücük çocukların ne çektiğini hissedebiliyor musunuz? İşte! Tam da bu nokta da başlıyor soru gökyüzünde dolaşan bir kuşun kanat çırpışı değilse, balon veyahut uçurtma değilse nedir?

Anneeeeee! Babaaaaaaaa! Kurtar beni…

...

 Bir babaya denk geliyorum. Cennet kuşunu kucağını almış, kapanmış gözlerini açıp öpüyor... Veda sahnesi değil bu biliyorum. Çocuk babası için bir köşk almış babasını beklemek üzere gidiyor. Baba çocuğunun saçlarından öpüyor... Kıldan ince sıratı müstakim den geçirecek o saçlar... Yavaş yavaş ceset torbasına bırakıyor öpmeye doyamadığı yavrusunun bedenini... Ruhu şad olmuş beden toprak olsa ne?

Tutamıyorum kendimi gördüklerim ağır geliyor. Bakmaya dayanamadığım bir kaç sahneyi sürekli yaşayan çocukların sesleri ile uyanıyorum gafletten... Siyonist bir gencin sözleri çalınıyor kulaklarıma ağlayarak yalvarıyor...  Dursun bu zulüm, diye... İnsanlık kör, insanlık sağır.

Kuytu bir köşe arıyorum avaz avaz bağırıp ağlamak için. Bu ölü bedeni nereye saklasam nafile... Kendimden utanıyorum...

... Nasıl bir şey bu aklım almıyor kabul edemiyorum...

Her şey darmadağın taşların altında kalmış bütün oyuncaklarım... Uyurken sarıldığım oyuncak ayım, sarı saçlı bebeğim nerede? Abimin bisikletini yeni almıştı, babam.

Anneeeeeeee!  Babaaaaaaaa! Kurtarın beni.

Sesim çıkmıyor üzerimde ki beton yığınları çok ağır kaldıramıyorum. Allah'ım! Kimsesizlerin kimsesi kurtar beni...

Gökyüzüne salmak istediğim balonlarım var benim. Kuşları seyretmek onların peşinden koşmak istiyorum...

Allah'ım gökyüzünden yağan yağmur değilse nedir? Ya Rabbim Dur de nolur. Canım, canıma sığmıyor... Annelerin okuduğu ninniler yarım kaldı, çocuklar uykularından korkarak uyandı? Hani çocuklar melekleri görürdü. Kıpkırmızı boyanan bedenleri nedir? Bu çocuklar neden gülmüyor?

Anneeeee! Babaaaaa! Kurtar beni merhametsizlerin ellerinden...

Anne, babamı çağır ne olursun, o kötü adamları döver...

Yoksa... Aneeeeee! Babam da öldü?

Anne kim bunlar? Neden bizi öldürüyorlar. Oyun parkımızı da yıkmışlar. İmam amcamın evinden dumanlar yükseliyor, artık ezan okumayacak mı?

...

Müslüman kanı akıtan bu soysuzlar kimlerden Anne. Bu güneş ne zaman doğacak? Ben beton yığınların arasında koşmak istemiyorum... Anne ben çok acıktım şu bari ver. Dün Hanife teyzem evinin önünde taşlardan yemek yapıyordu. Taşların yendiğini bilmiyordum. Sen bize neden taşları kaynatıp çorba yapmadın?

Anneeeeeee! Babaaaaaaa! Duymuyor musunuz beni? Çıkarın artık bu seslerin, bu beton yığınların arasından.

Allah’ım… Kerim olanım duy sesimi. Zalime daha fazla fırsat verme yalvarıyorum. Küçücük ellerim bu kadar büyük bir şeyi isteyecek kadar yeterli değil ama ben seni çok seviyorum. Kurtar bizi…

...

Utanıyorum... Yediğim yemekten, içtiğim sudan, beğenmeyip giymek istemediğim kıyafetlerimden. Şükrünü edemediğim her şeyden utanıyorum... Canım yanıyor. Bu yangın yeri Gazze de ki bir çocuğun gözyaşını dindirmiyor... Yaşamayı istemeyecek kadar utanıyorum... Müslümanım demeye dilim varmıyor.  Keyfe keder yasadığım su hayatın bir değeri kalmadı gönlümde, kimseyi sevmiyorum, sevemiyorum insanlığımı tartıyorum. Öyle bir noksan ki kapatamıyorum.

Gazze'de çiçekler açmadığı sürece yaşama suçunu omuzlarımda hissediyor olmamız lazım... Gülen yüzümüzün astarını nerede düşürdüm ki utanmadan tebessüm ediyor bilemiyorum...

Kahhar isminin hürmetine Gazze'yi mezar eden şu soysuzları haddini bildir biz sahip çıkamadık...

İstemeye yüzüm yok biliyorum ama o çocukların hatırına...

Uyanın Müslümanlar! Filistin Özgür olacak

Bayram şenliğinde bu şerefi beraber kucaklayacağız

Korkma çocuk! Filistin özgürdür. Cennetin anahtarı elinizde

Sizler bizi uyandırıp beraber yürüyeceğiz...

Zalimin yanına kalmaz, zulüm

İslam onundur, inan ki sahipsiz değilsin...

Uyanın! Kalkın ayağa.

Direnin bu kanlı katliama.

Korkmayın! Filistin özgürdür elbet bitecek bu zulüm...

O zaman başlar düşecek öne,  ‘biz ne yaptık diyecek’ insanlık.

Dünya bilsin FİLİSTİN ÖZGÜRDÜR... ÖZGÜR KALACAK…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
islami sohbetler sohbet elektronik sigara omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet baskılı poşet baskılı poşet emlak seviye 5 mutfak lavabo tıkanıklığı açma özellikleri su böreği sipariş galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı dijital pazarlama ajansı