Günlük hayatımızın içerisinde kullandığımız deyimlerden sadece biriydi “gözlerinden öperim” kelimesi… Türk dil Kurumu bunun için; sevgi ve saygı göstergesi olarak adlandırılmış olsa da bu kadar basit değildi. Geçenlerde bu kelimeyi birinden duydum bütün konuşmalar beynimden silinmişçesine sadece o sözüne takılı kaldım. Dört sene aradan sonra bu sözü duymak duygulandırmıştı beni.
Bilirsiniz çocukların hafızasında kazılan anıları vardır benim en güzel en değerli anılarımdan birisiydi “gözlerinden öperim” ve “gözlerim yola bakar” cümleleri…
Gözlerimin nuru, üzüm gözlüm,
Kefenime konulsun diye biriktirdiğin güller sen kadar güzel kokmadı. Bilirsin elbet.
Hasreti kimse senin gibi evinin o küçücük penceresinden yaşayamadı.
Kilit vurduğun kapılar şahit bir damla gözyaşına sebep olanlar çekecek elbet.
Diktiğin çiçekler bahçende açarken, kopardılar
Evin durulmaz diye alaşağı ettiler...
Gözlerimden öpenimde kalmadı, rüyalarıma bari gelsen nenem...
Ömrümün en zor yoluydu sana gelemediğim o yol. Sana gelmemi engelleyen her şeye herkese kin doluyum...
Sen ölümün en sıcak haliydin.
Evin hemen alt tarafındaki yola babam arabayı park eder, herkesi önden gönderirdim. Kendimi en sona bırakırdım ki doya doya sarılayım, bilirdim onun gözleri de beni arardı...
Kapıdan içeriye nazlı, nazlı süzülür onu görünce yüzümde güller açardı... "Ismanımmmm geldin mi?" der ellini öper öpmez elleri ile yanaklarımdan tutar önce gözlerimden öperdi... “Gözlerinden öperim” deyimini yaşadığım tek insandı, nenem... ... Özlemin en ağır yanıydı ve gözlerinden öpmek o hasreti bir nebze su serperdi...
Küçücük pencereden baktığını anlatırken öğrenmiştim, “gözlerim yolda kaldı” deyimini ve o zaman gözü yolda kalan insanların sevdiklerini gözlerinden öptüğünü anladım. Heybemde ne kaldı bilmem yüreğimde ki yangın yeri büyük... Ve ölümün öyle sıcak öyle güzel ki cenazeye gelen herkes anlattı o halini ve ölümün bir insana ne kadar yakıştığını. Ben senden razı idim, İnşallah sende razısındır... Rabbim o cihandaki evini Peygamber Efendimize komşu kılsın, inşallah.
Cennet kokulum, ne gözlerimizden öpen kaldı nede yolumuzu gözleyen... Rabbim cennette kavuşturacak inşallah.
Ve Dedem!
Buz gibisin. Sağ elimi uzattım, parmaklarında buz gibi... Dudaklarımı alnına yerleştirdim. Sessiz, Hareketsiz ama yüzün gülüyor geldiğimi mi hissettin?
Biri omzuma dokundu baktım tanıdık bir yüz, küstüm konuşmuyorum bende...
Söyle kim üzdü seni de konuşmuyorsun. İkimizin oturduğu döşeğin üzerinde boylu boyunca uzanmışsın
Dizinin dibinde istemiyor musun beni?
Kalk! Uyan! Çok uzun sürdü bu sessizlik ya da beni de götür gittiğin yere...
Dağı, bayırı seversin sen. Ne güzeldir şimdi çam kokusu bu mevsimde...
Gözlerini özledim, gözlerimden öpen dudaklarını. Senden sonra kimseden duymadım "gözlerinden öperim" sözünü. Çünkü senin gibi kimse bakmadı pencereye gelecek mi diye. Kimse sarmadı dualarıyla...
Ayağına taş değmesin diye uğurlamadı... Seninle birlikte insanlıkta gitti, dualarda...
Ey insanoğlu!
Görmüyor musun?
Ölüm var! Kim ne derse desin ne yaparsa yapsın ölüm var!
Duymayan kalmasın
Ve bu hal
Âleme ibret olsun,
İnsanoğlu kondu göçtü.
Dün evi tüter iken bugün baykuşlar ötüştü...
Düne kadar penceresinden yol gözlerken bugün toprağına dua umdu...
Ne getirdi, ne götürdü bilmem
Âleme ibret olsun,
Ağaç bile kurudu yanacak odun oldu...
Kimi sever kimisi de söver iken birden adı "cenaze" kaldı...
Yedirdi, içirdi kim bilir haram mı helal miydi?
Her ne yaptı ise kendine etti
Onca millet saf tutup "hakkımı helal ettim" ya da ,"etmedim" dedi...
İnanmış dört adam bulamayıp biran önce gitsin diye cenaze arabası (!) Çıktı.
Herkes cenaze başında dünyalık kritiği yaparken, cenaze hayretler içinde...
Âleme ibret olsun,
Ölüm var, adın sanın mekânın değil. Aldığın gönlün, edilen duanın faydası var...
Ölüm var! Ölüm