ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

Her rüzgar savuracak toprak bulur

Her ne varsa hasadını yapmadan kurudu kaldı, kıymetini bilemedik. Zamanın içerisinde yaşamın kıymetini, sağlıklı iken sağlığın, anne babamız sağken kıymetini, eşimiz yanında iken sarılmasını… Yalnızlık alıp başını yürürken tutamadık. Ne zamanı geriye alabildik ne de giden bir insanı. Şifa niyetine yıkılacak duvarları biz ördük. İyi olacak zannettik lakin yapamadık… Bir sonraki adımımızı düşünürken rüzgârın bizi nereye savuracağını düşünmedik. ‘Bir şeyler olmuyor, olmayacak, ne zaman olacak?’ düşünceleri içinde kıvranırken başağın boynu kırıldı… Tarlamız hasat mevsimini göremeden elimizde kaldı mahsulümüz.   Bu hafta sizlere her rüzgârın savuracak bir toz bulduğunu, her hayatın yaşanacak kadar kıymetli olduğunu ve umut denen şeyin elle tutulur bir şey olmadığını bizzat yüreğimizde hissederek hiçbir zaman umudumuzu tüketmememiz gerektiğini, tek bir gerçeğin biz nefes alıp verdiğimiz sürece yaşamın kıymetli olduğunu anlatabilmek için hepinizin bildiği bir hikâye paylaşayım. Muhakkak bildiğimiz bu hikâye kim bilir belki bazı umutları da yeşertip bu hayatı yaşanır kılar…   Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı rüyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp: - Küçük! diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika! Çocuk, - Gerçekten çok güzeller! diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik. - Bence önemli değil! diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı. Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü: - Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi. Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp: - Anlayamadım! Dedi. Neden öyle olsun ki? - Çok basit! Dedi, adam. Eğer yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler... Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek: - Baktığın ayakkabı, sana yakışır! Dedi. Denemek ister misin? Çocuk, başını yanlara sallayıp: - Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki! -İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım! Dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp: - Ayakkabının diğer teki işe yaramaz! Dedi. Onu kim alacak ki? - Amma yaptın ha! Diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım. Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek: - Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu. - İkiye gidiyorum! Diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır. - Tamam işte! Dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti! Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek - Benim satış işlemim bitti! Dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum. - Şaka mı yapıyorsunuz? Diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi? - Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş. Dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder. Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek: - Bana göre 20 lira yeterli. Dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya! Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip: - Babam haklıymış! Dedi. 'Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!' Demişti. “Her umut gerçekleşecek bir düş bulur ve bulunmayacak tek şey senin benzerindir”. Gönül dostları insan yüreği kadardır… Kimseyi ne kıyafeti ne de güzelliği ile değerlendirmeyin ve umudunuzu hep taze tutun. Her şey zamanını bekler…
Ekleme Tarihi: 19 Temmuz 2024 - Cuma

Her rüzgar savuracak toprak bulur

Her ne varsa hasadını yapmadan kurudu kaldı, kıymetini bilemedik. Zamanın içerisinde yaşamın kıymetini, sağlıklı iken sağlığın, anne babamız sağken kıymetini, eşimiz yanında iken sarılmasını…

Yalnızlık alıp başını yürürken tutamadık. Ne zamanı geriye alabildik ne de giden bir insanı. Şifa niyetine yıkılacak duvarları biz ördük. İyi olacak zannettik lakin yapamadık… Bir sonraki adımımızı düşünürken rüzgârın bizi nereye savuracağını düşünmedik. ‘Bir şeyler olmuyor, olmayacak, ne zaman olacak?’ düşünceleri içinde kıvranırken başağın boynu kırıldı… Tarlamız hasat mevsimini göremeden elimizde kaldı mahsulümüz.

 

Bu hafta sizlere her rüzgârın savuracak bir toz bulduğunu, her hayatın yaşanacak kadar kıymetli olduğunu ve umut denen şeyin elle tutulur bir şey olmadığını bizzat yüreğimizde hissederek hiçbir zaman umudumuzu tüketmememiz gerektiğini, tek bir gerçeğin biz nefes alıp verdiğimiz sürece yaşamın kıymetli olduğunu anlatabilmek için hepinizin bildiği bir hikâye paylaşayım. Muhakkak bildiğimiz bu hikâye kim bilir belki bazı umutları da yeşertip bu hayatı yaşanır kılar…

 

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı rüyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:

- Küçük! diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!

Çocuk,

- Gerçekten çok güzeller! diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.

- Bence önemli değil! diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.

Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

- Anlayamadım! Dedi. Neden öyle olsun ki?

- Çok basit! Dedi, adam. Eğer yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler...

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:

- Baktığın ayakkabı, sana yakışır! Dedi. Denemek ister misin?

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!

-İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım! Dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp:

- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz! Dedi. Onu kim alacak ki?

- Amma yaptın ha! Diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.

Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:

- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.

- İkiye gidiyorum! Diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.

- Tamam işte! Dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

- Benim satış işlemim bitti! Dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.

- Şaka mı yapıyorsunuz? Diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?

- Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş. Dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- Bana göre 20 lira yeterli. Dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.

Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

- Babam haklıymış! Dedi. 'Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!' Demişti.

“Her umut gerçekleşecek bir düş bulur ve bulunmayacak tek şey senin benzerindir”.

Gönül dostları insan yüreği kadardır… Kimseyi ne kıyafeti ne de güzelliği ile değerlendirmeyin ve umudunuzu hep taze tutun. Her şey zamanını bekler…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
islami sohbetler sohbet elektronik sigara omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet baskılı poşet baskılı poşet emlak seviye 5 mutfak lavabo tıkanıklığı açma özellikleri su böreği sipariş galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı dijital pazarlama ajansı