Günümüzde, Türkiye'nin sınırları ötesinde etkin olduğu bir döneme tanıklık ediyoruz. Ancak, bu geniş vizyon ve coğrafi genişleme çabaları, bazı kesimlerde eleştiri ve tartışmalara neden oluyor. "Suriye'den, Irak'tan, Karabağ'dan, Bosna'da, Kudüs'ten bize ne" diyenler, bu sürecin sürdürülebilirliği ve ulusal çıkarlar açısından önemini sorguluyorlar.
Türkiye, son yıllarda bölgesel güç olmanın ötesine geçerek küresel bir aktör haline gelme çabasında. Suriye, Irak, Karabağ, Bosna, ve Kudüs gibi stratejik bölgelerdeki varlığını artırarak, ulusal çıkarlarını koruma amacını taşıyor. Bu genişleme, sadece coğrafi bir büyüme değil, aynı zamanda Türkiye'nin bölgesel ve küresel istikrar üzerindeki etkisini de artırma stratejisinin bir parçasıdır.
Sınırlar ötesinde etkili olmak, Türkiye'nin dış politika stratejisinin temel bir unsuru haline gelmiştir. Özellikle bölgesel çatışmalara çözüm bulma çabaları, Türkiye'nin bölgesel barışa olan katkısını vurgular. Bu çabalar, Türkiye'nin bölgesel liderlik rolünü üstlenmesini ve kendi güvenliği ile birlikte bölgesel ve küresel istikrara katkıda bulunmasını amaçlar.
Türkiye'nin coğrafi genişlemesi, sadece kendi ulusal çıkarlarını değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel istikrarı da hedefler. Bu nedenle, Türkiye'nin bu genişleme çabaları, bölgesel barışa katkıda bulunma ve küresel düzeyde sorumluluk alma amacını taşır.
Türkiye'nin bu hedeflerine ulaşabilmesi için iç ve dış politika alanlarında şeffaf ve etkili bir iletişim stratejisinin benimsenmesi, toplumsal destek ve anlayışı artırmak açısından kritik bir öneme sahiptir. Sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin bu süreçte etkili bir şekilde katılımı, politikanın şekillendirilmesinde ve uygulanmasında kritik bir rol oynayabilir. Bu paydaşlarla işbirliği yapmak, politikanın daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesine ve geliştirilmesine yardımcı olabilir.
Türkiye'nin büyük hedeflere ulaşabilmesi için, toplumun birlikte hareket etmesi ve ortak bir vizyon etrafında birleşmesi kritik bir öneme sahiptir. "Bize ne" diyenlerin endişelerinin yersiz olduğu, onlarla etkili bir iletişim stratejisi geliştirmek ve çeşitli bakış açıları arasında diyalog kurmak, Türkiye'nin büyük hedeflerine ulaşmak için atılması gereken adımlardır.
Bu süreç, Türkiye'nin geleceği için bir inşa süreci olarak görülmelidir.