Cümlenin bittiği ya da bütün ezberinin bozulduğu zamanlar vardır… Dermanın kalmaz bir söz söylemeye, senin için önemli olan insan herkes için önemli olmadığı için canın yanar, üzülür, köşene çekilir bir rahmet okursun…
Bugün; yani 21.03,2017 Salı… O tarifsiz acının yaşandığı günlerden sadece biri… Saat 10 gibi telefon çaldı, arayan babamdı…
Duydum mu kızım,
Neyi baba
Tayfun talipoğlu ölmüş,
Ölmüş mü?
Söyleyecek söz bulamadım, ayağıma prangalar vuruldu, dilime bir mühür… İçim den birden cız diye ses geldi… Albüm çalışmalarını izlediğim, kitabını beklediğim, hafta sonu İstanbul da olduğunu bilip gidemiyorum diye üzüldüğüm adam; Tayfun TALİPOĞLU ölmüş… Kalbine yenil, miş böyle bir adam nasıl kalp krizi geçirmiş, aklım almıyor… Yüreğimize cemre düşüren, yolların hikâyesini yazan adam, nasıl olur da kendi hikâyesini bu kadar kısa sürdürür… İnanmak kabul etmek istemediğim ölümlerden sadece biri Tayfun TALİPOĞLU…
2010 yılıydı, Üniversite öğrenimi gördüğüm okula söyleyişi için gelmişti Sayın Tayfun TALİPOĞLU…. Saatler öncesinden yerimi almış can kulağı ile onu dinlemek için hazırlanmıştım… Babamın yıllardır televizyondan gösterdiği adam… Şiirlerini, köşelerini zevkle okuduğum, dinlediği adam karşımdaydı… En başta söylemişti “ lütfen telefonlarınızla dikkatimi dağıtmayın” diye… Belliydi, dağınık olanı toplamaya gelmişti…
Seviyordum, babam sevdirmişti onu bana… Sabah erken saatlerde “bamteli” adlı programını erkenden kaldırıp “bak çocuklar nasıl okuyor” diye nasılda izletirdi… Ne günlerdi be babam… Neyi nasıl anlatacağını bilirdi, çaresizliği iki cümle özetler hayatıma ilmek-ilmek işlerdi… Her türküyü sazı çalmayacağı gibi dili her sözü de söylemezdi…
Bugün 21.03.2017 Salı… Ve…
*** Gidiyor babam… Yüreğimize cemreyi düşüren insan,
Bıkmış artık… Sevmeyecekmiş, görmeyecek, duymayacakmış…
Gidiyor babam… Her sabah soframıza aldığımız adam…
Gözlerde yaş, kapıda gam var,
Yolları, yol hikâyesini yazan adam,
Noktayı koydu gidiyor… Seni beni bizleri görmeden gidiyor…
Mekânın cennet olsun güzel insan…