Bugün, evden biraz daha erken çıkmıştım. Biraz yürüdükten sonra toplu taşımaya bindim. Geceden yağan yağmur sayesinde şehir güzel kokulara bürünmüş. Hafta sonu olmasını yeğledim... Saatlerce el değmemiş o havada yürümeyi... Sonra sıcacık bir çay... Burası dünya.
Ellerin cehennem ateşi, tutarsam yanarım... Yolların hep dikenli kanarsam ağlarım... Aldatıcı, şehvet dolu kadeh, kadeh içersem uyurum. Korkuyorum! Korktuğumu söylersem düşerim... Düşersem kim kaldırır bilemem.
Eyy Dünya! Yalancısın, türlü türlü oyunların içinde ne insanlar beslersin... Kapılıp gidiyorum bazen renklerine canım sıkılıyor, ahde vefa ekliyorum dünüme bugünüme... Sonra birden küsüyorum vermediklerine... Sonra biri çıkıyor iki yakamdan tutup sallıyor... “Dünyadan, insanlardan beklersen rezil olursun” Haşa! Diye sağ elimi kaldıracak oluyorum 'Dur!' der gibi tokat gibi sözü geliyor "o zaman neden bu hüzün"
Söylüyorum, ‘umutsuz değilim, Allah var gam yok!’ Diyorum. Ben gülmeyi hele ki kahkaha atmayı yediremiyorum kendime tebessüm neyime yetmiyor diye kızıyorum... Çocuklar geliyor aklıma zulmün kalınlaştığı o yerde kalan çocuklar... Tebessüm eden yüreğimden de utanıyorum... Elin gâvuru kadar olamadık ya! Şaşıyorum...
Bazen işten eve gelince ne yesem diye düşünüyorum seçenek var ya sonra birden hayvan yemi yiyen o insanlar geliyor aklıma ve bir şey yiyemeyip ölen... Ekmeğin ucundan bölüp bastırıyorum açlığımı... Çocuklar... Hiç bir şey den habersiz o çocuklar… Susuyorum... Bakmaya dayanamadığımız o görüntüleri çocuklar yaşıyor diyorum... Yaşıyor, yaşamak denirse. Sonra aklım başıma geliyor "sen kendini düşün diyorum sen kendini düşün”... Onlar kadar inancını koruyabildim mi? Diyorum. Onlar gibi insan olabildim mi? Onlar gibi dik durdum mu?
Sonra... Sonra diye diye sıralıyorum...
Hiç bitmiyor sonralarım.
Satır, satır ördüğüm duyguların altında kalakalıyorum.
Gecenin bir yarısı evin bütün duvarlarını boyuyorum siyaha ve üzerini kefene sarılmış çocukları çiziyorum... Yüreğim kaldırmıyor bu acıya, sıkışıp kalıyorum dört duvar arasında... Ölüm paklar ölmeye bile layık olmayan bizleri...
İsyan bayrakları ruhumun derinliklerinde ayaklanma yaparken diğer odalara geçiyorum her bir yerine şu satırları yazmak üzere… Delirmeye ramak kala dayanamayıp ağlıyorum;
Vurmasınlar diye elimi kaldırmış çocuk,
Savaşın göbeğinde yemeğini yerden bir kartonla topluyor,
Beton yığınlarının arasından çıkarılmış çocuk,
Savaşın ortasında Allah var! Diyen çocuk...
Oyun parkları boş,
Ya ayakkabı yok giymeye ya da ayak yok ayakkabıyı sokmaya
Ya ekmeği yok yemeye ya da yedirecek bir çocuk
Ebabil kuşlarını bekliyordu çocuklar, göklere ulaşan ahlarının sesini duyabilmek için
Ellerine füze alıp saldırdı diye öldürülen çocuklar (!)
Müslüman, Müslüman sıfatından çoktan sıyrılmış
Hakikat pencerelerini kapatmıştı kendine.
Çocuklar ağlıyor, duyulmuyor bu isyan?
…
Bir zalimin göğsünün orta yerine diktim bayrağı. Sağ ayağım düşman hatlarında...
Sol ayağıma güç ver, Rabbim...
İnen ayetler şahit pişman olacağız bu sessizliğe
Mazlumun gözyaşları boğacak bizi
Yediğimiz her bir lokmanın şiddetini hissedeceğiz.
Görmeye kıyamadığımız alacak hakkını
Evladını toprağa gömen ananın kanayan yüreği kesecek nefesimizi.
Bir babanın vicdanı susacak ve o zaman başlayacak kıyametimiz.
Sessiz kaldığımız her bir an için
Ve keyfi keder vazgeçemediğimiz her bir şey yüzümüze tokat gibi vuracak
İnanmıyorum insanlığa, inanmıyorum hiç bir Müslüman kisvesi altında geçinenlere…
Yerden döktüğü yemeği toplarken,
Son nefesini babasının kucağında verirken çocuk,
Anne, bebeğini doyuramazken
Hani nerede bu insanlık!
Bu nasıl bir gaflet uykusudur?
...
Şahit ol Ya Rab! Gücüm yetmiyor
Şahit ol Ya Rab! Kalbim dayanmıyor
Şahit ol Ya Rab! Bu hayatı çekemiyorum...
Bu devirde emanetini taşımak çok zor
Yardım et Ya Rab! Biz beceremedik...
Şahit ol Ya Rab biz İslami koruyamadık,
Biz çocukları sahip çıkamadık, Affet!