Ne zaman, nerede sorarlarsa sorsunlar kendimi bildim bileli “polis olmak istiyorum” derdim. Dedem kızar, “kız kısmı polis mi olur?” derdi. Düşünüyorum da taaa o zamanlar başlamış engeller hayatımda. Kısmetimde yoktu, benim için böylesi daha hayırlıydı fakat istemeden de olsa yüreği buruk oluyor, yutkunamıyor istediğini ulaşamayınca insan…
İşte tamda burada tıkanıyordu bütün cümleler gibi bütün hayallerim kursağımda… Başaramadım, gücüm kuvvetim yetmedi o üniformayı giyebilmek için ama hiçbir zamanda bu gururum bitmedi… Okul hayatım boyunca törenlerde en önde olup bayrağı omuzlama-taşıma isteğim hep olmuştu fakat benden bir uzun boylu arkadaşlarım omuzlamıştı, fakat bayrağın gölgesinde ki gurur bile bambaşka idi ve bu gurur ölünceye kadar da sürecek, şüphesiz. 10 Kasım, 23 Nisan buna benzer törenlerde çelenk koymaya gittiğimizde polisler çelenk koyarken hep kendimi onların yerine koyup bir başka gururlanırdım, istiklal marşında bir başka kabartırdım göğsümü. Hiç unutmam altı sınıfta idim, trafik ve ilk yardım dersimize ilçemizde görev yapan amirimiz gelirdi içim giderdi o üniformaya ve ders esnasında çalan telsiz sesine, öğretmenimiz telsizin sesini kıssada hep aklımda gözümde o üniforma ve telsizde olurdu başka severdim trafik dersini…
Kitaplığımın kenarına koyduğum polis arabalarını bakarak, tavanda kendimi polis olarak hayal edip uyuduğum o günleri düşündükçe hala yüreğim kabarıyor… Ne şerefli bir meslek diyorum kendi kendime hala… Yıllar geçti isteğim umudum hiç bitmedi ama yol çizgim beni hep başka bir yöne itti yazmaya başladım konuşamadığımdan olacak ki bunda yetiştirmeye çalıştım kendimi, lise de bilgisayar alanında eğitim görüp üniversiteyi de muhasebe olarak tamamladım…
Astsubaylık sınavlarına umutla girdim fakat onu da başaramadım nasip mi değildi yoksa benim beceriksizliğim miydi bilmiyorum ama olmamıştı ne kadar istersem isteyeyim ne polis olabilmiştim ne de astsubay…
Bütün hayallerimi ajandaya sığdırıp rafa kaldırmaktan başka bir şeye yaramadı ama bana deseler ki Türkiye de bayan asker alımı başladı neresi olursa olsun bir dakika bile düşünmeden hemen giderim…
Gözlerimi kapatıp kendi sesimi duyacak şekilde düşünüyorum, polis-asker olmak;
İnsanlar başını yastığa rahat koysun diye birilerinin yaşamından ödün vermesiydi, Polis olmak üniformanın içinde gururla dimdik ayakta durmaya çalışmaktı… Havanın ayazından çok kendini bilmezlere, şerefsizlere inat hiç üşümemekti…
Polis olmak gururdu, aşktı, mesleğine sımsıkı bağlanıp memleketin için diyar-diyar gezmekti. Polis olmak başlı başınca bir şeref armasıydı…
Hayaller, istekler değişmeyince gözlerinin dolmaması mümkün değil. En şerefli meslek derdim ve savunmamı şöyle yapardım “bende ömrüm yettiği sürece haklıyı koruyup haksızlığa karşı geleceğim” derdim. O üniformayı giymek nasip olmadı ama kalemim yettiğince, yüreğim haklının yanında olduğu sürece ben yine doğru bildiğimi savunmaya devam edeceğim.
“Polis olmak istiyorum” söz veriyorum, haklıyı koruyup haksızı ezeceğim. Söz benim gözü yaşlı kalbi vuruk babam göğsümü gererek giyeceğim üniformamı, öyle takacağım belime silahı…
Emeği tükenmez insanlar, belimi bükse dertler ezilmeyeceğim, ölüm olsa da sonunda. Şu kanlı toprağa dokundurmayacağım kansızlara “TÜRK ASKERİ” gibi. Gezeceğim diyar- diyar gurbet ellere, bıkmadan-usanmadan. Tıpkı “TÜRK POLİSİ” gibi…
Şu şanlı bayrağımın önünde öleceğim nasip ederse Allah’ım. Şehit olacağım vatanımın uğruna yazılmışsa anlımda olurum Türk polisi, yazılmışsa giyerim şehit kefeni. Kanlı gözyaşlarımla titrek ellerimle yazıyorum vasiyetimi.” Olamasam da Türk askeri- Türk polisi vatanım için siper edeceğim bu bedeni”…(İnşallah)