Bir, iki haftadır aradığım; sonunda Samsun da sahaf da bulduğum, Uygur KOCABAŞOĞLU’nun Anadolu'daki Amerika kitabını okumak nasip oldu...
Kitap genel olarak Tüm 19.yüzyıl ve 20.yüzyılın ilk çeyreği misyonerlik çalışmalarını anlatıyor. Ayrıca kapitalizmin emperyalizme dönüşmesini ele alıyor. Bu kadar değil… Ekonomik, siyasal, kültürel özellikler ortaya koyan misyonerlerin faaliyetlerinin; matbaa, hastane, okul gibi modern kurumlar ekseninde yürütüldüğünü. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki "Amerikan çıkarlarının bel kemiğini oluşturduğunu; bir yandan da "Yeni Dünya’nın eğitim alanındaki prestijini.
Kısaca kitapta bulacağınız husus; Misyoner dizgesinin, ABD'nin emperyalist yayılmasına en büyük katkısı tanıma ve tanıtma konusundadır. Tanımak, nüfuz edebilmek için tanıtmaksa öncelikle bu nüfuz edişi haklılaştırmak için zorunluydu. Dolayısıyla misyonerlerin en kalıcı etkileri, ülkelerinin insanlarının kafasında, bulundukları ülkelere ve halklara iliştin iyi ya da kötü bir imaj oluşturmak konusunda ortaya çıkmıştır.
Okunmasını şiddetle tavsiye ederim... Misyonerlerin neyi, nasıl yaptıklarını okuyup biraz olsun bazı şeylerin farkına varırsınız.
Bazı şeyler hiç olmadık zamanlarda denk gelir ya hani; Ben şimdi böyle bir kitabı okumuşum, ruhumda gezen deli tarafı zapt edemezken toplu taşıma da kadının biri demez mi; Böyle kaosları bilerek çıkarıyor; devlet. Kendi yaptığını saklamak için... Narin'i devlet öldürdü. Altında siyasi parti varmış…
Allah'ım... Kafama sıksa iyiydi... Gözüm döndü... Saate bakıyorum; arabadan İnsem kurtulsam şu muhabbetten diye. Cevap verecek oldum, ortam müsait değildi, sustum...
Lakin şunları söylemeden geçemeyeceğim;
Senin karşında mafya yöntemleri ile yönetilen ABD Derin Devleti ve en büyük abileri sömürge imparatoru İngiltere var.
Herifler Filistin'deki soykırıma mazot taşıyorlar. İstedikleri ülkeye çöküp altınlarına el koyuyorlar.
NATO denilen terör örgütü ile 3 Dünya Savaşı'nı çıkarmaya çalışıyorlar.
Kendi koydukları kanunları rahatlıkla çiğneyebiliyorlar.
Birazcık kapıştığın zaman para birimini tuvalet kâğıdına çeviriyorlar. . .
Kendi başkanlarına suikast yapabiliyorlar ve başarılı olabiliyorlar. . .
Öldürmekten kaçınmıyorlar. . .
Yahudi lobilerine avuçlarının içine almış Londra'dan yönetebiliyorlar. . .
Uyduruktan bir virüs üretip, tüm devletleri diz çöktürebiliyorlar. . . .
Arka arkaya attıkları atom bombaları ile milyonları öldürebiliyorlar. . . .
Demokrasi adı altında barbarlığın zirvesinde yaşıyorlar.
Peki, Biz. Bütün bunlar yaşanırken biz ne yapıyoruz...
Ben dilimin döndüğü, kalemin oynadığı kadarını yazacağım ama eksiklikleri siz tamamlayın. Yiğidi öldürün lakin hakkını yemeyin...
Daha düne kadar, parasını verdiğimiz helikopterleri alamıyor, savaş uçaklarımızı izin vermedikleri hava sahasına sokamıyorduk. Neden?
Bırakın açık denizlere açılmayı İzmir'den biraz uzaklaşınca nota alıyorduk.
Bırakın askeri üstler açmayı bir başka ülkede operasyon bile yapamıyorduk.
Kimlerden silah alıp alamayacağımıza bile onlar karar veriyordu.
Atanacak büyükelçileri bile onların hoşuna gidebilecek adamlardan seçiyorduk.
Sizler, öngörülü sivri zekâlılar; evini. İdare edemeyen ama kahve köşesinde devlet yöneten o çok akıllı insanlar; akşam programları dışında bir şey izlemeyen, beş çayı muhabbetleri de dedikoduyu tavan yaptıranlar; devlet meselelerini konuşur olmuşlar... Öyle mi? Pek, tabi... Bu ülke de yaşayan biri olarak en doğal hakkımız eleştirmek veyahut övmek... Ama şunu unutmamak lazım... Yiğidi öldür, hakkını yeme... İçeride ağzını geleni söyle... Evlat bizim; ama dışarıda asla yerme... Maazallah toprağın gücüne gider... Ya da buyurun siz anlatın biz uygulayalım.
Hayatınız eleştiri ile geçerken bu memlekete tek bir ağaç bile dikmemiş, bakkal dükkânı işletmemiş ama devlet yönetme aklı veren sivri zekâlılar olarak buyurun. Devletin ne yapması gerektiğini siz açıklayın, biz dinleyelim. Somut önerilerle gelin…
Evet, sizi dinliyoruz. Yanlış anlaşılmasın kesinlikle parti gütmeksizin bunları yazıyorum... Yarın mevcut hükümet değil de muhalefet gelse onun işi de kolay olmayacak... Ne zaman işimizi kolay kıldılar ki... Osmanlıdan bu yana biz hep aynı şeylerle uğraşmadık mı? Aynı güçlerle mücadele etmedik mi?
Eğitim den tutun, aile içlerimize kadar müdahale eden bizi kültürümüz den uzaklaştıran bu güç Türkiye Cumhuriyetinin üzerinden ellerini çeker mi? Azıcık akıllı olmak lazım. Şapkayı önümüze koyup düşünmek lazım...
Farkına varmak lazım; yanımızdakilerin ve karşımızdakilerin…