Hemşehrim, köylüm, baba dostumuz…
Aynı coğrafyanın insanıydık biz, aynı dağların rüzgarını yüzümüzde hissetmiş, aynı toprağın bereketini soluyarak büyümüştük.
Prof. Dr. İlyas Doğan ile aynı havayı teneffüs etmek, onunla aynı köklerden beslenmek, bana her zaman bir ayrıcalık gibi gelmiştir.
Ancak İlyas Hoca’yı diğerlerinden ayıran şey, bu köklere duyduğu bağlılıkla birlikte, bilginin ve adaletin peşinden hiç durmadan koşan bir hukuk insanı olmasıydı.
Onunla yollarımız, sadece köyde ya da memleket havasında değil, düşünce dünyasında da kesişti. Akademik ve hukuki derinliğiyle, bilgiye olan açlığıyla, hepimizin ufkunu genişletti.
İlyas Hoca, bu toprakların sesini ve nefesini dünya hukuk literatürüne taşıdı; hem Türkçe hem de Almanca yayımladığı eserleriyle uluslararası alanda önemli bir bilim insanı olarak tanındı.
Onun yazdığı 12 ciltlik Türkçe eser, kamu yönetimi, devlet felsefesi ve insan hakları gibi konularda ülkemize önemli bir miras bırakmıştır. Bu eserlerin her biri, İlyas Hoca’nın derin bilgi birikimini ve akademik titizliğini yansıtan ölümsüz birer yapıtaşlarıdır.
Ancak İlyas Hoca’nın sorumlulukları yalnızca akademi ile sınırlı değildi. Yükseköğretim Kurulu Denetleme Kurulu Başkanı olarak görev yapmış ve Türkiye Futbol Federasyonu Etik Kurulu Üyesi olarak da önemli sorumluluklar üstlenmişti. Bu görevler, onun hem akademik hem de toplumsal alanda ne denli etkin ve çok yönlü bir lider olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Bilginin yanında, etik değerlere olan sarsılmaz inancı, aldığı her sorumlulukta kendisini göstermiştir.
Ama onun asıl farkı, sadece akademik başarılarıyla sınırlı kalmazdı. Adaletin peşinden giden, hukukun evrensel değerlerine sıkı sıkıya bağlı bir insandı. Uygur Türkleri başta olmak üzere, dünyanın çeşitli yerlerindeki mazlum halklar için sesini yükseltmekten hiçbir zaman geri durmadı. Onun bu kararlılığı ve insani duyarlılığı, sadece akademik çevrelerde değil, toplumun her kesiminde büyük bir saygı uyandırdı.
İnsan haklarına olan bağlılığı, hukukun üstünlüğüne olan inancı, onu sadece bir bilim insanı değil, bir adalet savunucusu yaptı. Adaleti bir kavram olarak değil, bir yaşam biçimi olarak benimsemişti. Onun en büyük davası, herkesin hak ettiği eşitliği ve adaleti sağlamak, sesini duyuramayanların sesi olmaktı.
Beni en çok etkileyen ise onun mütevazılığıydı. İlyas Hoca, bilgeliğine ve büyük başarılarına rağmen, her zaman alçakgönüllüydü. Paylaştığımız her sohbet, onun insani yönünü daha iyi anlamama vesile oldu.
Akademik tartışmalardan çok, insan olmanın ve adalet arayışının derinliklerine inerdik. Toplumsal sorumluluğun sadece bir görev değil, bir insanlık borcu olduğuna dair inancı, her zaman benim yol göstericim olmuştur.
27 Ekim 2024 tarihinde aramızdan ayrılan İlyas Hoca, geride derin bir boşluk bıraktı. Ancak onun eserleri, düşünceleri ve savunduğu değerler, bizim için birer rehber olmaya devam edecek. Onun akademik dünyaya, hukuka ve insan haklarına olan katkıları, uzun yıllar boyunca konuşulacak. Bu miras, sadece hukuk dünyasında değil, her birimizin zihinlerinde ve yüreklerinde yaşamaya devam edecek.
Prof. Dr. İlyas Doğan, bilgiye ve adalete olan tutkusuyla toplumun birçok kesiminde derin bir etki bıraktı. Onun hukuki bilgisi, akademik titizliği ve insani değerleri, birçok insan için bir ilham kaynağı oldu.
Onun anısı, bizlere sadece bir akademisyenin değil, aynı zamanda bir dostun ve gerçek bir insanın bıraktığı mirası hatırlatacak.
Ailesinin, sevenlerinin ve hukuk camiasının başı sağ olsun.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.