Bir masa... Masanın üzerine bırakılmış iki bardak... Parmak ve dudak izleri... Masaya yatırılmış konular, aşikar olmayan, incecik... Cesaretini toplayamamış bir kadın ve bütün heybetiyle ile kadının yanında duran adam...
Ellerimi uzatıyorum, elin elime dokunuyor. Cümleler eksik, yüklemsiz ve devrik... Zaman, olabildiğince hızlı avuç içindeki su misali...
Arada gözlerim gözlerine kayıyor ve gözlerimin gözlerin ile buluştuğu anlarda mutlu oluyorum... onları heybeme koyup başımı çeviriyorum.
Her doğru her yerde söylenmez ya susuyorum... Askıda bırakıyorum soruları, askıda kalan bütün sorular için yolculuğu bekliyorum...
Masa, bardak ve masada bırakılan izler... Bütün cümleleri masada toplayıp inkarın yasak olduğu satırlara Dantel Dantel işliyorum. Gönül dağı denen o dağda tek başıma oturuyorum ve seni her gördüğümde mutlu oluyorum...
Ayağa kalkıyorum başımı gökyüzüne çevirip yağacak yağmur dan medet umuyorum... Kaç dakika, kaç saat geçti bilmiyorum ama bir daha ki gelişini iple çekiyorum...
Her doğru her yerde söylenmez ya susuyorum...
Masa, bardak ve masada bırakılan izler... Sesim titriyor, titreyen sesim ve akan gözyaşlarım dan korkuyorum...
Kızma, kırılma her doğru her yerde söylenmez ya susuyorum...
Adını hecelere ayırıyorum, heceleri harflere... Adının her harfine dokunup suretini resmediyorum...
Kurduğun cümleler aklıma geliyor sözlerini yüreğime kazıyorum.. gönül dile dökülecek oluyor ,
Her doğru her yerde söylenmez diye susuyorum...
Korkuyorum... Korkularımla başa çıkamıyorum... Kaybedeceğimi htiğim anda yanıyorum,
Her doğru her yerde söylenmez ya söyleyemiyorum...
Masa, bardak ve masaya yatırılmış konular akreple yelkovanın dansını izlerken ben; seni izliyorum...
Her doğru her yerde söylenmez ya
Sen hep gel istiyorum...
( Birazda edebiyat)