Çocuk gibi avuttum sensiz kalmış yanımı... Ağzında emzik beşiklere beleyip uyuttum... Olmayacak olanın alnından öpüp gecenin karanlığına selam saldım... Uyuyamıyorum, beşik gibi sallanan düşüncelerin arasında... Kaybolup gitmek, sokağa çıkmak an meselesi... Her an karşına çıkabilirim ama destur deyip bir sonraki geceyi bekliyorum beni yol paklar sana doğru gelip nasılsın? Öğrenmek istiyorum... Gelemediğim yolların hasreti debelenirken avuttuğum sensizlik uyanır, zehir karışmış sütun içine artık ak süt değil çiğ süt emer olmuşuz... Oradan gelir insanın çiğ süt emme meziyeti... O yüzden bu zamanda bazı hayati insanlar yaşamalı... Ruhumuzun atar damarı kesilmemeli...
25 Ekim 2021 Saat altı buçuk bile değil bir kare fotoğrafa takılıp kalıyorum; yüzünde binbir anlam... İfade etmeye çalışmak anlamsız. Bütün kelimeler geri adım atıyor tarif etmeye kalktığımda... Bir yorgunluk var desem çok yavan kalacak, bir şeyler var. Ne zaman bu halini görsem; "Beni aranızda oynuyor görünce keyfinden oynuyor zannetmeyin. Kafası kesilen kuşun elemden çırpınması gibi oynuyorum" sözü düşüyor yüreğime... Biliyorum, hissediyorum yoruluyorsun... Yorgun, argın ettiğin her sözünü demliyorum, her dem acı bir tat bırakıyor benliğim de. Benliğim hasta dermanım tabip de tabip, yol üzerinde... Denk gelemiyorum... Gözlerim, sandalye üzerinde ileriye dalmış bir kare fotoğrafta hala. Gözleri ufukta, dudakları bükük, seferden gelmemiş gemi hüznü sanki... İşte, elemli diyorum... İnandıramıyor, gördüğüm rüyaları hayra yoruyorum... Anlatacaklarım hep defterde bir seferde yoluna düşer diye... Sonra tesadüfe yer vermediğim tevafuk bildiğim durum ile karşı karşıya kalıyorum üç yıl boyunca üst üste kaza... Kader diyorum, nefes alıyor çok şükür. KOAH ama diyor gam yüklensin diye omuzlarıma...
Varlığımdan bile bir kaç aydır haberdar olan insanı kaybetmenin endişesi kapladı içimi, insan kazanamadığı birşeyi kaybeder mi? Ediyormuş... Çünkü insan duyduklarını, gördüklerini, bildiklerini değil bazen duyamadıklarını, görmediklerini ve bilemediği Haber alamadığı şeylere de üzülür, kırılır... Hastaymışsın bütün seferlerin iptal, trenlerin ardından el sallanmayacakmış olsun, ben seni yine Allah'a ısmarladık deyip ona emanet ediyorum sefere gider gibi... Nerede, kiminle, nasıl olursan ol sağlıklı huzurlu olmanı diliyorum... Dualarımın içine seni de katıyorum "eksik olma" yazmışsın ya çok da önemli değil varlığım senin ki daim olsun da... Çünkü bazı insanlar hayati değer taşır... Edeceği bir kelime taşı yerinden oynatır bakmayın ataların taş yerinde ağırdır dediklerine bazen yer yerinden oynamalı, el masaya yumruk çakmalı yoksa nereden geldiğimizi, neden geldiğimizi, hangi dili konuştuğumuzu unutturacaklar... Bir gencin intihar mektubunun sonunda yazıyordu; " umarım, ölümüm hayatımdan daha değerli olur" evet, ölüm denen şey yaşamaktan daha değerli, insan hele ki sevdiklerini kaybedince çokta gurbette ( hayatta) kalmak istemiyor ama dedim ya! Bazı insanlar hayati önem taşıyor... Kim bu kadar önemli kişiler diyeceksiniz ünlü harfler den mi sayayım yoksa ünsüz harfler den mi diye sormak isterdim bende lakin isim önemli değil önemli olan yol levhanı iyi takip edip onu bulup yoldan ayrılmamak ve nasibindekini heybene koymak... Benim Heybem boş, sana verecek bir şeyim de yok, bilgi desen zaten denizde Damla bile değil ben beni saldım, " sana ne senden" dedin ya "bana ne benden" diyorum o yüzden benim varlığım çokta mühim değil önemli olan hayattaki hayati insanların varlığı daim olsun diye dile dua, kalbe sevgi tohumu ekmek...
Velhasıl kelam bazı insanlar hayati önem taşıyor... Varlığınız daim olsun, ellerinizden öperim...
Saygılar