Aslında hepimiz bir ekonomiyi yönetiyoruz; nasıl yaşadığımız, toplam gelirimizin ve giderimizin ne olduğu? Yediğimiz yemekler, giydiğimiz kıyafetler maalesef bunlardan daha fazlası ise doğrudan ekonomi ile alakalıdır. Toplam yıllık gelirimiz, ülkemizin milli geliri, dünyadaki ekonomik yerimiz ve dünya standartlarına olan yakınlığımız vs. Gibi konularda az çok fikrimizin olması önemlidir…
Reel sektördeki firmalar da mevcut üretimlerini ne kadar üreteceklerini? Hangi fiyat aralığında satmaları gerektiğinin hesaplamalarına da bu ekonomi ve iktisat bilgileri sayesinde karar vermektedirler. Evet, ekonominin ne olduğunu ve neden öğrenmemiz gerektiği konusuna gelince; Ekonomi kıt kaynakların etkin kullanılmasıdır. Diğer bir tanımı da ekonomi ve bütçemizde denge ve tasarruf yapmaktır…
Bundan dolayı ekonomiyi öğrenerek ve fikir sahibi olarak bazı durumlarda etkin ekonomik yönetimiyle kendimizi geliştirebiliriz.
Şimdi gelin bu küçücük ipucu olabilecek maddelere bir göz atalım. “Öncelikler kendiniz için bir düşünce tarzı oluşturun” Örneğin iki market var biri tanıdığınız ve evinizin yakınınızda, pahalı ve diğeri ise tanımadığınız, uzakta ama diğerine göre daha ucuz! Siz yakın olandan alışveriş yapıyorsunuz; ama siz bir şekilde bunu bildiğiniz halde, farkında olmadan ayni şekilde alışverişinize devam ediyorsunuz…
Küresel ekonomik olayları haberlerde dünyadaki olayları dinlemek doların yükselmesinin etkileri, Brend petrol ve ons altına etkileri, tahvillere ve bonolara etkileri ve bundan dolayı ülkelere olan etkileri ile oluşabilecek faiz değişimi ve enflasyona olan etkileri ile sizin alım gücünüze etkisi ve yaşam tarzınıza olabilecek etkilerini tahmin etmenizi sağlayacak haberler gelecek için de size bir ışık tutacaktır. Marketlerde her gün değişen raf fiyatlarına dikkat etmeli aşırı alım yapılmaması öneriliyor. Döviz gibi bir gecede, fiyatlar tepe takla olabilir…
“Yaşadığımız Topluma Bakmak” İçinde bulunduğumuz ülkede neler oluyor? İnsanlar neleri kabullenip nelere tepki gösteriyor. Grevler ve eleştiriler neden bu bireyler böyle düşünüyor? Gazetede gördüğümüz, televizyonda izlediğimiz olayların ne olduğunu anlayarak duyarlı bir şekilde davranmalıyız. Ülke ekonomilerinde refahın en önemli göstergelerinden biride marjinal tüketim eğilimleridir. Dünyaya bakarsak İsviçre gibi gelişmiş bir ülkede marjinal tüketim yaklaşık kişi başına %50 civarındadır. Bu da demek oluyor ki ülkede yaşayan bireyler gelirlerinin %50 sini harcarken diğer geriye kalan yarıyı da tasarruf ediyorlar...
Dünyada gelişmekte olan ülkelerde bu oran %80 civarındadır. Ama dünya genelinde maalesef krizlerinde getirdiği ekonomik sıkıntılar ve alım gücünün düşmesi ile birlikte o ülkedeki bireylerin gelirinin %100’ünü harcadıkları yetmiyor. Hazır paralarını kullanmaları da yetmiyor ve böylece ekstra finansman sağlamaları gerekiyor. Bir ekonomi refah seviyesini gösteremiyorsa ve de bunun yanında üretimi de temsil etmiyorsa güçlü bir ekonomi değildir. İktisatta bir şeyi tamir edip düzeltirken diğer taraf bozulmakta ya da hasar görmektedir. Bunların kontrolünün yapılıp etkisinin iyi yönlü olması için sürdürülebilir bir ekonomi yaratılmalıdır…
Ekonomideki asıl amaç para değildir; Ekonominin eğer para amacı olsaydı Merkez Bankaları senyoraj hakkını kullanarak para basmasını artırırdı. Bunu yapamıyor. Çünkü bu enflasyon olarak ülkeye geri dönecektir! Bu durumda ise faizler çok yüksek olmamalıdır ki para yatırıma dönüşsün. Ya da dövizin çok yükselmesini istemiyorsunuz? O zaman da faizleri de döviz gibi dengelensin ki enflasyon düşüşe geçsin…