Neden bilmiyorum kalem kâğıttan biraz uzakta bu aralar… Aklımda bin bir türlü konu geçerken kalemi elime aldığımda her şey bir den sıfırlanıyor kara cahil ya da okuma yazması olmayan biri gibi olmasa da cahilleştiğimi hissediyorum… O yüzden bu hafta dolardan, dış güçlerden ve diğer siyasi olaylardan uzak durup sadece yüreğimin götürdüğü ve beni ciddi manada rahatsız eden bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum…
Ailemde asker kökenli biri yok bu huy nerden nasıl kimden geldi bilmiyorum ama emir vermek ile vermemek arasında bir diktatörlük seziyorum. Belki de yıllardır kendi hayatımın diktatörlüğünü yaptığım içindir… Neyse… Şimdilik bu duygu selinin yönünü değiştirip sizlerinde bildiğiniz “emir” ne demek onu tekrar etmek istiyorum.
Emir; çoğunlukla konuşan ya da yazan bir kişini karşı tarafa buyurduğu bir cümledir… Emir cümlesi adı üzerinde hep emir kipi ile oluşur ve gelecek zamanı işaret eder. Yani Müdürün öğrencilerini herkes aşağıya toplansın ya da öğretmenin öğrencilere tahtadaki örneği defterinize yazın demesi gibi… Keşke bütün emir cümleleri bu kadar ılımlı olsa idi ya da emir verdikten sonra ki tepki biraz daha yüreği yakmasa…
Tarihi tam hatırlamamak ile birlikte iş yerinde görevli bir arkadaşa işi konusunda birkaç uyarı da bulunmuş idim, aldığım cevap tepemden aşağıya kaynar su döküldü derler ya o derece idi “ ben senin baban yaşındayım, sen bana emir veremezsin” … Emir değildi, daha önce def'aten uygun dil ile uyarmama rağmen yerine gelmeyen konular üzerinde sadece biraz daha üslubumu sertleştirmiştim… Belki de şuan vicdanımı susturmaya çalışıyorum, emin değilim… Fakat şunu çok iyi anladım ki bazı insanlar ne güzel konuşmaktan nede sert çıkışmalardan anlıyor hani derler ya “astar” diye işte insanın ar’ın da ki o astar gittiği zaman hiçbir şey hiçbir şekilde işlemiyor… Tepemden aşağı inen kaynar suyu ve yandım bile demeden savunmaya geçtim haklı olduğumu biliyordum karşımdaki insanın sesini yükseltip ve benim değerlerim ile vurmasını izin veremezdim o yüzden söylediğim tek şey “ ben sana işini hatırlatıyorum, hatırlatma gereği duyurma” oldu. İşin muhasebe boyutunu bırakıp vicdan muhasebesini akşam başımı yastığa koyduğumda sadece “baba” kelimesini üzülsem de yaptığımın altına hala imzamı atabiliyorum…
Aslına bakarsınız büyüyoruz ve biz büyüdükçe sorunlarda büyüyor… Sorunlarda değil aslında tek sıkıntı biz insanlarda ve biz insanlar dağı taşı bile şekillendirdik de bir kendimizi eğitemedik… Neyse hakkımızda hayırlısı deyip bıyığa göre sakal kesmek en iyisi…
Velhasıl kelam emir demiri kesiyor da insanı bir türlü yola koyamadı…