Dün gece arkadaş ile sohbet ederken ‘bu hafta menüde ne var?’ diye sordu kast ettiği şey köşe yazısıydı.
‘Başlığı dahi buldum lakin cümleler bir türlü kâğıda dökülmüyor’ Diye karşılık verdim. Aklımda iki başlık geziniyor hangisi ağır diye düşünüyorum birilerin kanına dokunmayan kelam hiçe edilmiş bir kelam olmaz mı? Bir kişi dahi olsa birilerin kulağına kar suyu kaçırmak gerek…
Birincisi “Türk’ün namusu ne kadar?” İkinci başlık ise “İslam’ın namusu elden gidiyor?” siz karar verin, hangisi olsun. Neyse, aylarca zihnimi kurcalayan bu olayı sonunda demini alan çay misali acımadan sizlerin önüne sunmak istiyorum.
17 Ağustos 2015 de karşıma çıkan bir yazı dizisini sizinle paylaşarak işe başlayayım izninizle "MÜSLÜMAN KADINLARIN TEMSİLCİSİ, TÜRK GÜZELİ KERİMAN, MAYO İLE ARAMIZDADIR..."
Türk kadınının iffetinden rahatsız olanlar sözde Türk kızı olan Grek burnuna sahip Keriman Halis'i 1932 yılında Belçika'da yapılan Dünya Güzellik Yarışması'nda "Dünya Güzellik Kraliçesi" seçmişlerdir. Juri başkanı şu konuşmayı yapar: "Sayın juri üyeleri, bugün Avrupa'nın, Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. 1400 senedir dünya üzerinde hâkimiyetini sürdüren İslâmiyet artık bitmiştir. Onu Avrupa Hıristiyanları bitirmiştir. Elbette Amerika'nın ve Rusya'nın hakkını inkâr edemeyiz. Neticede bu, Hıristiyanlığın zaferidir. Müslüman kadınların temsilcisi, Türk güzeli Keriman, mayo ile aramızdadır. Bu kızı zaferimizin tacı kabul edeceğiz, onu kraliçe seçeceğiz. Ondan daha güzeli varmış, yokmuş bu önemli değil. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyoruz. Bu sene Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. Avrupa'nın zaferini kutluyoruz. Bir zamanlar Fransa'da oynanan dansa müdahale eden Kanuni Sultan Süleyman'ın torunu işte mayo ve sütyen ile önümüzdedir. Kendini bizlere beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik, Müslümanların geleceği böyle olması temennisiyle, Türk güzelini dünya güzeli olarak seçiyoruz. Fakat kadehlerimizi Avrupa'nın zaferi için kaldıracağız." (Kaynak: Mustafa Tosun / Sandığınız Gibi Seçim Sandığı Değil, Çeyiz Sandığı, Çelimli Çalım, Sayı 12)
Bizi topla tüfekle vurmayı başaramayan insanlar nasıl yok ettiler gördünüz mü? Taa o zamanlar başlayan bu savaş şu an ne alemde fark edebiliyor musunuz? 2 Mayıs Üsküdar Konferansından bir söyleyişi esnasında adamın biri “adam yokluğunda ben bir şeyler anlatıyorum” dedi. Anlattıkları yenilir, yutulur şeyler değildi. O gün hazmedemediğim cümleler, İhtiyar heyeti ile konuştuğumuz ve hep aynı kapıya çıkılan o yoldu. Can kulağı ile dinlediğim o adam şu hikâyeyi anlattı. (Aklımda kaldığınca kelama dökeceğim yanlış bir telaffuz olursa af ola)
1930 muydu yoksa 35 miydi neydi o dönemde Menemen hadisesi vuku buluyor… Abdulhakim Arvasi idamla yargılanmak üzere tutuklanıyor, o dönemin deyimiyle derdest ediliyor… Bu olayı size tam aktarmak isterdim lakin kaynak bulamadığım için biraz da tedirginlikle belki biri olayı bilir bana da öğretir düşüncesi ile biraz özetleyeyim. Menemen olayı zamanında Arvasi’nin eşi de desdest ediliyor ve o sıra da saçı görünüyor. Arvasi hapiste iken talebesi durumu ağlayarak izah ediyor ve o zaman hoca çok ağır bir cümle kullanıyor namus ile ilgili. Dediğim gibi bu olayı henüz bulmuş ve başka bir kaynaktan okumuş değilim o yüzden o cümleyi kullanamıyorum…
Evet…. Hepiniz “namus” deyince cinsiyet ayrımı veyahut kadınlar gelir oysa ki namus kavramı bütün “insan” sıfatında ki insanlar için geçerli olmakla beraber toplum içinde onur ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlılığınızı gösterir.
Ve en büyük ayrıntı da ve genelde hiç birimizin fark edemediği olay da şudur Namusa sahip çıkmak demek; Allah’ın, Resul’üne gelen inanç ve ilkelere sahip çıkmak, onları korumak ve muhafaza etmek anlamlarına gelmektedir. Cinsel ahlâk anlamında namus değil ama “ırzı korumak” kavramı kullanılır. Sen İslam sancağını çiğnetip, sakız gibi ağzına alıp ne idüğü belirsizlerin eline verirsen bana kalkıp da evde ki namus bekçiliğinden bahsetmeyeceksin. Deyip bu haftayı bu şekilde kapatalım lakin en kısa zamanda bu olayı tekrar gündeme gelecek, Allah’ın izniyle.
Velhasıl kelam
Abdülhakim Arvasi biri kendisine
- Efendim, dua edin de Allahü teâlâ ümmet-i Muhammed'i kurtarsın deyince
Cevaben, “Siz bana o ümmeti gösterin. Ben de kurtulduğunu haber vereyim. Hani nerede o ümmet!" buyurmuşlar.
bizim oranın tabiri ile “kobçayı goyverdik gidiyoz” Allah sonumuzu hayr etsin, İnşaallah…