Biraz aklım vardı; o da aldı başını gitti.
Sakin yüreğim değiştirirken ritmini, neredesin?
İkiye biçilmiş hayatın içerisinde; ipliğe dolanmış düşüncelerim…
Her neye baktıysam seni gördüm; seni unutmamak oldu muradım…
Hikâye uzadı; kalemi almak için bir bahaneydin artık…
Elâlem zahiri görür; ne evveli bilir nede ahiri…
Ölümüyüm bilmem ki…
İçimde kımıl kımıl gezen bir şeyler var. Seni düşündüğüm zaman peydah olan...
Saati yok, belirli bir vakti de... Yalnız bereketli olduğu zamanları biliyorum...
Un ufak olan bütün düşüncelerimi yerden tane tane toplatıyor...
Gökyüzünün bir kısmını yeşile boyuyor, salıncaklar kuruyorum...
Yağmur buse bırakır gibi yağarken; ben gökkuşakları çiziyorum...
Aynaya olan merakım artıyor, başka bir tarıyorum saçlarımı...
Maviyi ve beyazı daha çok seviyorum...
Yüzüm, sokakta koşup yanakları al al olan çocuk gibi...
Sek sek oynaya oynaya gidiyorum evime.
Evim...
Seni kendime anlattığım lakin sesinden cemalinden uzak olduğum şehrim...
Bütün duvar köşelerini örüyorum, hasretini...
Hasretin, her gece başucumda...
Kimsin, neredesin, nasılsın? Bilmiyorum
Bilmediğim o atlıyı merak ediyorum...
Bulutların üzerine uzanıp; hayaller kuruyorum…
Gerçeğe yakın lakin olması çok zor…
Sığamadığım şehrin; sokaklarını anlatacak oluyorum
Ne biliyorum ki ne anlatayım…
Gülüp geçiyorum…
Elim telefona gidiyor, “olmaz” deyip kestirip atıyorum.
Sormuyorum sebebini… Kıskanmak istemiyorum…
Benim,
Ne geceye geçer sözüm nede olan sabaha
Derbest edilmiş uykuların içinde; bir kere sen arasan…
Olmaz mı?
Gönlüm, temaşa ister gül yüzlü cemalini
Kelam kelam kes istersen; tut bileklerimi
Lakin bir zerre de ben içeyim şu aşk şerbetini…
Korkma! Dideyi ağlatmaz suallerim…
Bu yüzden; bir kere sen arasan