ISMAHAN ÇERİBAŞI
Köşe Yazarı
ISMAHAN ÇERİBAŞI
 

YAZMAK MI YAZAR OLMAK MI?

Evet, doğru okuyorsunuz yazmak mı yazar olmak mı? Öncelikle "yazma"  konusunda şunu belirtmek istiyorum, aslında anlatacak çok da bir şey yok. Bildiğim tek şey " kendini ifade etme" dedikleri konuda sıfırım, bildiğini bile söylemeyen cinsten... Sebebini hala anlamış değilim ama ne kadar konuşursam konuşayım ne söyler isem söyleyeyim hep bir şeyler eksik ve hiç tamamlanmayacak gibi geliyor bu bir. İkincisi zaman... Zamanın içinde ki o akrep sanki dilimin ucunda ve bana şu zamana kadar anlat yoksa sus der gibi. Hiç sevmem duyguları, düşünceleri zamana sığdırmayı oysa hiç zamanımız yok bunu idrak edemiyorum, üçüncüsü anlayış, ne söyler isek söyleyelim ne anlatırsak anlatalım karşıda ki ne söylemek neyi anlatmak istediğimizi bile dikkate almadan kendi düşüncesini ortaya atıyor dinlemeyi bile tenezzül etmediği yetmez miş gibi bir de yanlış anlaşılmayı çevirmeyi çalışıyoruz. Ve dördüncüsü yetenek... Velhasıl kelam konuşmak, konuşmaya çalışmak kaplumbağanın korkup kabuğuna çekilmesi gibi... o yüzden tek çare yazmak ve okumak...     Gelelim yazar olmaya... Yazar mıyım, ASLA...  En azından o yazar sıfatını adımın yanına koymak istemiyorum. . . Yazarlık kötü ya da olumsuzluk getirdiği için değil, aksine çok naif, çok manalı ama beni mutlu eden, beni taşıyan Ismahan ÇERİBAŞI denildiğinde akla gelen yazarlık olmaması gerek daha doğrusu benim için olayın yada olgunun yazarlık olmadığını iliklerime kadar hissediyorum...   Evet, yazmayı seviyorum, evet yazıyorum, evet kitabım var, evet bir çok yerel gazetede köşe yazarlığı yapıyorum, evet, imza günü ve yazarlığa dair bir çok etkinlik de yer aldım fakat mevzu bu kadar kısa değil...  ve ben nasip olursa ikinci kitabımı da çıkaracağım ( cinayet)  fakat hiç bir zaman yazar olarak kendimi görmeyeceğim... çünkü; bizim yazmaktan önce okumayı öğrenmemiz gerekiyor. " okuyan insanımız kadar yazan insanımız var" bu sözü Sayın Bekir ÖZTÜRK' ten duydum... Haklıydı, millet olarak her şeye fikrimiz olduğu gibi her konuda yaza bilen insanlarız... Kahvehane de elimizden okey taşları düşmezken, gazeteye yada kitaba verilen parayı boşa sayarken, elimizde telefon iki satır yazı bile okumadan biz yazan insanlarız...   ve ne hikmetse bizler iki kitap çıkardık, bir imza attık ve kültür bakanlığı onayladı diye adımızın önüne yazar sıfatını ekleyen ve bir iki kare fotoğraf ile bunu destekleyen insanlarız...  o da yetmiyormuş gibi dini alet edip kendimizi satan insanlarız. . . Evet, evet açık açık söylüyorum bizler iş kendimizi yüceltmek olduğu zaman, daha doğrusu adımızın önüne sıfat eklemeye geldiği, samimiyet ayaklar altında kalıp, bir insanı karalama derecesine geldiğimiz de kendimizi ve dini satmayı hak gören insanlarız. O YÜZDEN;  söylüyorum ben yazar mıyım, ASLA. . .  sadece konuşmasını bilmediğim için yazıyorum ve baktığım farklı pencereleri başka insanlar ile paylaşmasını seviyorum.. Kitap çıkarttım çünkü ölürsem semer yerine bir eser kalsın istiyorum, kitap çıkarttım çünkü 2012 yılından kalma sözüm vardı, kitap çıkarttım çünkü sesimi duyurmak için radyo, televizyon ya da diğer sosyal araçları değil yüreğimin kaleme döküldüğü o anları anlatmak için kağıt ve kalemi seçtim ve yüreğim den belki de bir daha gelmeyecek o satırlar baki kalsın istedim...   Yazar değilim çünkü, ben şahsımın ne yapabileceğini nereye kadar sınırlı olduğumu biliyorum oysa ben okumak ve diğer insanların beyin yapılarını, düşünce etkinliğini, davranışlarını, en son yapabileceği ya da yapamadığı şeyleri öğrenmek istiyorum. Hayatı en uç noktadan düşünüp ama olması gerektiği gibi yaşamak, hayatı farklı kılmak istiyorum..   Yazar değilim çünkü " yazar" muamelesi yapıp karşımda ki diğer yazar arkadaşın rekabet içine girip seviyesiz ve samimiyetsiz şekilde karşımda durmasını istemiyorum.   Yazar değilim çünkü ben okuma, okuduğunu anlama ve anlatma aşığı biri olmak istiyorum... Bilginin deniz bildiğimin damla bile olmadığı zaman da okumam gerek ve ben okuma arzusunu bu hayatta eli öpülesi öğretmenlerim sayesinde edinmiş iken kaybetmek istemiyorum...   Ortaokuldan yeni mezun olmuş, lise ile tanışmış yeni ortam, yeni arkadaşlar kazanmış ve biraz da büyüdüğümü zannettiğim o yıllar; hani derler ya " deli çağlar" ya da "ergen"... Ortama ayak uyduramamış, okul ile pek de arası olmayan zamanlar ( kendim için en büyük şans olan Muhammet Hocam) edebiyat öğretmenim bir kitap okumamı ve özetini ona sunmamı istedi. Ortaokulda Türkçe dersimize giren ve sevdiğim bir öğretmen olduğu için sözünden çıkmamış idim, bu bu şekilde 1... 2...3... derken devam etti bir baktım ki gerçekten de kitap okumayı ve okulu sevmişim...   Düşünce pencerelerim, hayata bakış açım, olaylar karşısındaki tavrım bile değişmeye başladı ve ben aslında olmam gereken o yolu buldum.   Sonra lise son sınıfta N.Fazıl' ın kitabını raftan elime aldığım da " bu da mı okunur" deyip hemen yerine geri koymuş idim, aradan iki gün bile geçmeden saygıdeğer Bayram hocam N.Fazıl' in İbrahim Ethem adlı tiyatro kitabını verdi, o kitabı aldığım da ki şok hala dün gibi aklımda... Saatler sonra sindirip otuz kırk sayfalık o saman sarısı kitabı iki kere okumuş sonra defterime küçük küçük notlar almıştım...   Yıl 2010 dan 2018 e kadar hala devam eden tek bildiğim BİR ŞEY BİLMEDİĞİMDİR o yüzden ben öğretmenlerimin bana hala OKUYOR MUSUN diye sorduklarında okuyorum diye cevap vermek istiyorum ve okuduğumu sadece okuyan biri olarak anlamak ve anlatmak istiyorum illa ki adımın önüne bir sıfat eklenecek ise askeriye ve polis sevdalısı ve TÜRK milliyetçisi bir insan olarak hatırlasınlar o yüzden 01.04.2018 de ki hatıra resimlerini beni okumayı sevdiren güzel insanlar dan benim için gurur tablosu olsun diye tutuyor ve bugünün huzurunu bu yazı ile tarihe geçirmek istiyorum...   Sayın Muhammet ve Bayram hocam sizler #iyiki# varsınız ve sizler iyiki birer eğitici olarak bu camiadasınız... Bütün öğrencileriniz adına teşekkür eder, elleriniz den öperim.. Saygılar
Ekleme Tarihi: 03 Nisan 2018 - Salı

YAZMAK MI YAZAR OLMAK MI?

Evet, doğru okuyorsunuz yazmak mı yazar olmak mı? Öncelikle "yazma"  konusunda şunu belirtmek istiyorum, aslında anlatacak çok da bir şey yok. Bildiğim tek şey " kendini ifade etme" dedikleri konuda sıfırım, bildiğini bile söylemeyen cinsten... Sebebini hala anlamış değilim ama ne kadar konuşursam konuşayım ne söyler isem söyleyeyim hep bir şeyler eksik ve hiç tamamlanmayacak gibi geliyor bu bir. İkincisi zaman... Zamanın içinde ki o akrep sanki dilimin ucunda ve bana şu zamana kadar anlat yoksa sus der gibi. Hiç sevmem duyguları, düşünceleri zamana sığdırmayı oysa hiç zamanımız yok bunu idrak edemiyorum, üçüncüsü anlayış, ne söyler isek söyleyelim ne anlatırsak anlatalım karşıda ki ne söylemek neyi anlatmak istediğimizi bile dikkate almadan kendi düşüncesini ortaya atıyor dinlemeyi bile tenezzül etmediği yetmez miş gibi bir de yanlış anlaşılmayı çevirmeyi çalışıyoruz. Ve dördüncüsü yetenek... Velhasıl kelam konuşmak, konuşmaya çalışmak kaplumbağanın korkup kabuğuna çekilmesi gibi... o yüzden tek çare yazmak ve okumak...

 

 

Gelelim yazar olmaya... Yazar mıyım, ASLA...  En azından o yazar sıfatını adımın yanına koymak istemiyorum. . . Yazarlık kötü ya da olumsuzluk getirdiği için değil, aksine çok naif, çok manalı ama beni mutlu eden, beni taşıyan Ismahan ÇERİBAŞI denildiğinde akla gelen yazarlık olmaması gerek daha doğrusu benim için olayın yada olgunun yazarlık olmadığını iliklerime kadar hissediyorum...

 

Evet, yazmayı seviyorum, evet yazıyorum, evet kitabım var, evet bir çok yerel gazetede köşe yazarlığı yapıyorum, evet, imza günü ve yazarlığa dair bir çok etkinlik de yer aldım fakat mevzu bu kadar kısa değil...  ve ben nasip olursa ikinci kitabımı da çıkaracağım ( cinayet)  fakat hiç bir zaman yazar olarak kendimi görmeyeceğim... çünkü; bizim yazmaktan önce okumayı öğrenmemiz gerekiyor. " okuyan insanımız kadar yazan insanımız var" bu sözü Sayın Bekir ÖZTÜRK' ten duydum... Haklıydı, millet olarak her şeye fikrimiz olduğu gibi her konuda yaza bilen insanlarız... Kahvehane de elimizden okey taşları düşmezken, gazeteye yada kitaba verilen parayı boşa sayarken, elimizde telefon iki satır yazı bile okumadan biz yazan insanlarız...

 

ve ne hikmetse bizler iki kitap çıkardık, bir imza attık ve kültür bakanlığı onayladı diye adımızın önüne yazar sıfatını ekleyen ve bir iki kare fotoğraf ile bunu destekleyen insanlarız...  o da yetmiyormuş gibi dini alet edip kendimizi satan insanlarız. . . Evet, evet açık açık söylüyorum bizler iş kendimizi yüceltmek olduğu zaman, daha doğrusu adımızın önüne sıfat eklemeye geldiği, samimiyet ayaklar altında kalıp, bir insanı karalama derecesine geldiğimiz de kendimizi ve dini satmayı hak gören insanlarız. O YÜZDEN;  söylüyorum ben yazar mıyım, ASLA. . .  sadece konuşmasını bilmediğim için yazıyorum ve baktığım farklı pencereleri başka insanlar ile paylaşmasını seviyorum.. Kitap çıkarttım çünkü ölürsem semer yerine bir eser kalsın istiyorum, kitap çıkarttım çünkü 2012 yılından kalma sözüm vardı, kitap çıkarttım çünkü sesimi duyurmak için radyo, televizyon ya da diğer sosyal araçları değil yüreğimin kaleme döküldüğü o anları anlatmak için kağıt ve kalemi seçtim ve yüreğim den belki de bir daha gelmeyecek o satırlar baki kalsın istedim...

 

Yazar değilim çünkü, ben şahsımın ne yapabileceğini nereye kadar sınırlı olduğumu biliyorum oysa ben okumak ve diğer insanların beyin yapılarını, düşünce etkinliğini, davranışlarını, en son yapabileceği ya da yapamadığı şeyleri öğrenmek istiyorum. Hayatı en uç noktadan düşünüp ama olması gerektiği gibi yaşamak, hayatı farklı kılmak istiyorum..

 

Yazar değilim çünkü " yazar" muamelesi yapıp karşımda ki diğer yazar arkadaşın rekabet içine girip seviyesiz ve samimiyetsiz şekilde karşımda durmasını istemiyorum.

 

Yazar değilim çünkü ben okuma, okuduğunu anlama ve anlatma aşığı biri olmak istiyorum... Bilginin deniz bildiğimin damla bile olmadığı zaman da okumam gerek ve ben okuma arzusunu bu hayatta eli öpülesi öğretmenlerim sayesinde edinmiş iken kaybetmek istemiyorum...

 

Ortaokuldan yeni mezun olmuş, lise ile tanışmış yeni ortam, yeni arkadaşlar kazanmış ve biraz da büyüdüğümü zannettiğim o yıllar; hani derler ya " deli çağlar" ya da "ergen"... Ortama ayak uyduramamış, okul ile pek de arası olmayan zamanlar ( kendim için en büyük şans olan Muhammet Hocam) edebiyat öğretmenim bir kitap okumamı ve özetini ona sunmamı istedi. Ortaokulda Türkçe dersimize giren ve sevdiğim bir öğretmen olduğu için sözünden çıkmamış idim, bu bu şekilde 1... 2...3... derken devam etti bir baktım ki gerçekten de kitap okumayı ve okulu sevmişim...

 

Düşünce pencerelerim, hayata bakış açım, olaylar karşısındaki tavrım bile değişmeye başladı ve ben aslında olmam gereken o yolu buldum.

 

Sonra lise son sınıfta N.Fazıl' ın kitabını raftan elime aldığım da " bu da mı okunur" deyip hemen yerine geri koymuş idim, aradan iki gün bile geçmeden saygıdeğer Bayram hocam N.Fazıl' in İbrahim Ethem adlı tiyatro kitabını verdi, o kitabı aldığım da ki şok hala dün gibi aklımda... Saatler sonra sindirip otuz kırk sayfalık o saman sarısı kitabı iki kere okumuş sonra defterime küçük küçük notlar almıştım...

 

Yıl 2010 dan 2018 e kadar hala devam eden tek bildiğim BİR ŞEY BİLMEDİĞİMDİR o yüzden ben öğretmenlerimin bana hala OKUYOR MUSUN diye sorduklarında okuyorum diye cevap vermek istiyorum ve okuduğumu sadece okuyan biri olarak anlamak ve anlatmak istiyorum illa ki adımın önüne bir sıfat eklenecek ise askeriye ve polis sevdalısı ve TÜRK milliyetçisi bir insan olarak hatırlasınlar o yüzden 01.04.2018 de ki hatıra resimlerini beni okumayı sevdiren güzel insanlar dan benim için gurur tablosu olsun diye tutuyor ve bugünün huzurunu bu yazı ile tarihe geçirmek istiyorum...

 

Sayın Muhammet ve Bayram hocam sizler

#iyiki# varsınız ve sizler iyiki birer eğitici olarak bu camiadasınız...

Bütün öğrencileriniz adına teşekkür eder, elleriniz den öperim..

Saygılar

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizli20haber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
islami sohbetler sohbet elektronik sigara omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet baskılı poşet baskılı poşet emlak seviye 5 mutfak lavabo tıkanıklığı açma özellikleri su böreği sipariş galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı dijital pazarlama ajansı