Kıymetli okurlarım, sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Sizlere bu yazımda duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımızdan bahsetmek istiyorum.
Gün boyunca yaşamınızda birçok şey olup biterken fark ettikleriniz neler oluyor? Yaşadığınız her şeyi fark ediyor musunuz yoksa içlerinden bazılarını mı fark ediyorsunuz?
Etrafımızda dışsal veya içsel bir şeyler olup bitiyor ve bunun sonucunda bir duygu yaşıyoruz. Olan bitenlerin bizi etkilememesi için önce onu algılıyoruz. Sonra dikkat devreye giriyor. Ancak gün içinde algılanan her şeye dikkat edilmeyebiliyor. Şu an bulunduğunuz ortamda birçok şeyi algılıyorsunuz ama hepsine dikkatinizi vermiyorsunuz.
Tüm bunların yanında olan bitene yüklenen anlamlar da var. Bunlar da tepki ve davranışlar üzerinde etkili oluyorlar. Bu noktada insanlar ayrışıyor.
Örneğin; bu yazıyı okuyan herkesin anladığı şey birbirine benziyor ama asla tıpa tıp aynı değil.
Burada etken; yorum ve değerlendirme yani kişinin öznelliğidir.
Buradaki algı ve düşünceler duyguları etkiliyor.
Duygular da hepimizin hissettiği insan psikolojisinin önemli bir boyutudur.
Davranışlar ise yaptıklarımız konuştuklarımızdan oluşuyor ve psikolojimizle ilgili dışarıdan gözlenebilir bir alan. Aynı zamanda çevreyi etkiliyor.
Burada aslında bir döngüden bahsediyorum. Yani sistem şöyle;
Olan biten bir şeyler var, algı ve düşünceler var, duygular var, bedensel tepkiler var ve davranışlar var. Bunların hepsi birbirini etkileyen bir döngü halinde.
Duygu düşünce ve davranışın işlevini bilindiğinde gerçeğe daha yakın, sağlıklı yorumlama yapılıyor, davranışlar da ona göre şekilleniyor.
DUYGU
Çevreyi ve iç dünyamızı değerlendirmeye yarayan bir tepkidir.
Aslında duygular bize iyi gelen ve gelmeyen şeyleri gösteren rehberler. Bu özelliğiyle çevrede olan bitene dair bize haber verirler ve biz de uygun davranışı seçerek o duyguyu yaşayabiliriz.
Yani yaşamımıza yardım eder. Bizim tepkilerimizi anlamamızı, hızlandırmamızı neyin bize iyi gelip gelmediğine işaret eder.
Duygular birer alarm sistemidir, onlar sayesinde bizler hareketleniyoruz, ortama uyum sağlıyoruz, duruyoruz, yaşamamızı sağlıyor ve bizim için çok hayati gerekli bir şey, varoluşumuzun bir parçası diyebiliriz.
Duyguları olumlu olumsuz diye ayırmak pek de sağlıklı değil. Son zamanlarda olumsuz duygular yerine koruyucu duygular terimi kullanılıyor.
Bazı duyguları yaşamaya daha istekli oluyoruz mesela heyecan, mutluluk gibi. Bunları hissettiğimizde peşinden gidiyoruz ve hiçbir rahatsızlık duymuyoruz sıklıkla. Ama bazı duyguları da hissetmekten kaçıyoruz. Örneğin; kaygı, korku gibi.
Burada şunu düşünmekte fayda var:
Duygular ortadan kalksa biz ilişkiler içinde nasıl olurduk? Kendimize uygun olan ve olmayan davranışları nasıl seçebilirdik?
Gerçek bir tehdit olduğunda korku hissetmesek hayatta kalabilir miydik ve bu nasıl olurdu?
Sıklıkla sorunların kaynağı olarak gördüğümüz duygular, bu derecede önemli ve hayati.
Duyguları bastırıp yok saydıkça, geçiştirdikçe aslında anlatmak istediği şeyi görmedikçe daha büyük krizler halinde yaşıyoruz.
DÜŞÜNCE
Zihnimizde akan sözcük ve görüntüler. Bizi diğer canlılardan ayıran büyük bir özellik bu özellik sayesinde insan davranışlarının sebebini anlıyoruz.
Şu an bu yazıyı okuyorsunuz. Herkesin düşünceleri birbirinden farklı olabilir. Işte bu düşüncedeki farklılık duygudaki farklılığa da sebep oluyor. Hatta davranıştaki farklılığa sebep oluyor.
Duygu düşünce ve davranışlarımız bir bütün halinde. Her biri bir diğerini etkiliyor. Olumsuz bir durum yaşadığımızda olumsuz düşünceler zihne geliyor ve duygu da daha çökkün oluyor.
Dolayısıyla moraliniz bozukken, durumu düzeltmeye yarayacak yapıcı davranışlar yerine daha çökkün davranıp olayı daha sürdürecek davranışlar seçebiliyorsunuz. Dolayısıyla da bir kısır döngüye giriliyor. Yani davranışlar bazen olumsuz olayın başımıza gelmesine de neden olabiliyor.
Korktuğunuz başınıza geliyor ama buna ne sebep oldu seçtiğiniz davranış...
PEKİ NE YAPACAĞIZ?
- Durum hakkında alternatif düşünceler üretmek durumu daha geçekçi değerlendirmenize dolayısıyla daha yapıcı davranışlar seçmenizi yani resmin tamamını görebilmeyi sağlar.
Yoğun duygular hissedildiğinde nesnel değerlendirmeler yapılamıyor. O yüzden alternatif düşünceler üretmek önemli.
- İçinde bulunduğunuz duygu durumunu belirlemeye çalışmak. Üzgün müyüm, öfkeli miyim, kızgın mıyım, heyecanlı mıyım? Ben şu an ne yaşıyorum? Önce bunu belirlemek, adını koymak.
- Daha sonra aklıma gelen o düşünceleri yazmak. ve benim düşüncem ne? Somutlaştırarak daha iyi analiz edilebilir.
- Sorgulamak. Durum ile düşüncem ne kadar uyumlu bakmak. Böyle düşünmek bana ne katıyor? Beni daha yararlı bir yola mı itiyor yoksa zarar mı veriyor?
- Sonrasında da alternatif düşünce geliştirmek. Bu durumu bir arkadaşım yaşasaydı ve bana anlatsaydı ben ona ne söylerdim?
Ya da benim daha keyifli olduğum bir an olsaydı bununla ilgili ne düşünürdüm?
Olumsuz duygularla başa çıkmaktan ziyade onlarla kalabilmek. Başlangıçta gerçekten hiç kolay olmayabilir. Bu konuda çektiğiniz güçlük cesaretinizi kırmasın. Bu normal bir şey. Olumsuz koruyucu düşünceleri yakalamak, alternatif fikirler üretmek kas geliştirmek gibi bir beceridir. Bu yüzden düzenli bir şekilde yapıp alışkanlık kazanmak önemli.
Eğer bizler, gerçekçi ve duruma uygun yararlı düşünmeyi öğrenirsek, duygularımızı tanıyıp, anlama ve değerlendirme becerilerimizi geliştirebilirsek, yaşam içerisinde kendi değer ve ideallerimize uygun davranışlar seçersek o zaman hem hayatımız hem düşüncelerimiz hem de duygularımız birbiriyle uyumlu ve sağlıklı olur; bu da bizim iyi yaşamak dediğimiz şeydir. İyi yaşamak dediğimiz şey hem bedensel olarak hem de ruhsal olarak iyi yaşamayı içerir.
Dilerim hepimiz bu farkındalığa sahip olup, iyi yaşamak için elimizden geleni yaparız.