Edebin örtüsünü kaldırıp attığımız günden beri şiirleri de yaktık attık sanki… Unuttuğumu, kaybettiğimi, kendimi bulmam için; gönül bahçenle benim çölüm arasında ki o duvarların yükü nasıl kalkar bilir misin?
Sade bir ah bıraktım kâğıtlarımın üzerine. Aks-i sadam çıkıyor kalemin ucundan ve ‘sen’ diye dökülüyor her şey, şiirleri ateşten çekiyorum ateşin bile yüzü kızardı da edep örtüsünün altından çıkıp balçık içinde kıvrananların yüzü kızarmadı. Ne oluyor yüreğime, zihniyetime?
Senden öğreniyorum yavaş yavaş usulünce susup öylesine dinlemeyi… Çığlıklarımın sesi oluyor, sesin. Gönül zemzemini kana kana değil kanmayasıya içmek için dua ediyorum.
Biliyor musun?
Gözlerimin içi dalga-dalga beklerken, hangi sefere kaldı beyaz mendiller. Bir vedaya sığdıramadığım ama sol yanımda bavul, bavul taşıdığım yükleri ne zaman kapının önüne yığabilirim? Ne olacak bundan sonra hangi kapının eşiğinde bekleyeceğim ve tufan arasında sesini nasıl duyacağım? Gözyaşlarım nasıl karışacak toprağa? Tekrar kavuşmak için uzaktan dolu, dolu nasıl bir Fatiha okuyup uğurlayacağım. Verdiğim sadakalar vuslatı yazar mı ki?
Bilmiyorum?
Ne olacak, nasıl olacak. Taşları bırak duvarlar örecekler duymayalım, görmeyelim, bilmeyelim diye. Seslerimizi kısıp gözlerimizin önüne perde çekecekler. Korkuyorum, Garbı, Şarkı bilmem mümkün değil lakin kâğıtsız, kalemsiz kalmak korkutuyor beni çünkü uzun yıllardır kâğıtta, kalemde, şiirde sensin… Sen gidince şiirler yanar mı?
Peki, kâğıt kalem giderse şiir gider mi? Şiir biterse aşk biter mi?
Ama
Yollar sana gelmez
Yola düşen bulmaz mı sanırsın.
Elimde de üçtaş, beni oyalamaz avutmaz mı?
Kelamın abdest aldırıp secdeye uzatmaz mı?
Üzülme!
Ne idüğü belirsiz insanların attığı çamur sana bulaşır, leke tutar mı sanırsın?
Hiç Güneş balçıkla sıvanır mı? Meyve veren ağaç taşlanmaz mı?
Şiirler ateşe verilince yanar mı?
Yunus'u Yunus eden Taptuk mu var sanırsın.
Şiirler yandı, çamur atıldı diye
Yusuf öldü de aşk da mı öldü, diyelim.
Peki ya Leyla nereye gitti? Seven kaybolur mu?
Kenan dağı delmeseydi, sevdi denmez miydi?
Bir okka cana aşk kattı diye mi değer kazandı her şey.
Yürek aşkı bulduysa, şiir illa yazılır mı?
Şiir yanar mı?
BİLMEM… Lakin şu gerçek ŞİİR’İN YÜREK YAKMA ÖZELLİĞİ VAR… Yunus EMRE’nin dediği ve senin de üzerinde durduğu o şiir gibi;
“Hor bakma sen toprağa, toprakta neler yatar!”