Dağ köylerin birinde... Yağmurdan sırılsıklam olmuşum. Haki rengin üzerine giydiğim bej rengindeki tişörtün üzerindeki ki koyu yeşil gömleğin rengi değişmiş... Saçlarımın uçlarından yağmur damlaları olduğum yeri ıslatmakla meşgulken, kapının önünde içeriye girsem mi girmesem mi diye düşünüyorum. Azıcık daha suyumu akıtsam iyi olacaktı ama üşümüş olan bedenimi, sığdırmak en iyisiydi...
Sağ tarafta ki zilin ilkine basıp beklemeye başladım, ellerim önde. Yarısı demir, yarısı cam olan kapının ardındaki adam vaziyetimi görüp gülümsedi. Aynı fikirde değildim. En azından komik bir halim yoktu... Gülümsemesini aldırış etmeden açılan kapının ardındaki adama tişörtün altından çıkardığım, ıslanmaması için büyük gayret gösterdiğim kitabı uzattım. Naylon poşete sarılı kitaba bakıp tekrar gülümsedi. "Bütün bu emek bu kitap için miydi?" Diye ekleyip yukarı çıkmam için merdivenleri gösterdi... Ayakkabıları olduğum yere çıkarıp ardımda bıraktığım adamın gösterdiği merdivenlerden çıkmaya başladım. Normalde adetimdir, basamak saymak ama nedense o an aklıma dâhi gelmemişti. Sağlı sollu koltukların olduğu oda karşılamıştı beni. Hemen koltuğun köşesine geçip, ellerimi dizlerimin üzerine koydum. 70 küsur yaşındaki yavaş adımlarla gelen adamı beklemeye başladım... Adam salon kısmına giriş yapmasıyla ayağa kalkmam bir olmuştu... Sağ eliyle otur, otur anlamında işaret ettikten sonra tekrardan yerimi almıştım. İkinci defa oturduğum yer ıslanmıştı. Mutfaktan salonu gören kadın doldurduğu çayı kenara bırakıp havlu kağıdı getirdi. Saçlarımı toplamış, akan damlaları havlu kağıtla durdurmaya çalışmıştım. Elimi yüzümü sildikten sonra oturduğum yere biraz havlu kağıt koyup çayımı elime almıştım. Çay önemliydi. En son Eynesil, Giresun'da içmiş olduğum çaydan sonra buralardaki içtiğimizin çay olmadığını bile bile çaya olan tutkumu bırakmıyordum. İnsan bıkmaz mı, bıkmak bilmiyordum arkadaş!
Adam, naylon poşetten çıkartmış olduğu kitabın sayfalarını çevirirken "gök delindi sanki. Bardaktan boşalır gibi yağıyor, mübarek. Sende iyi ıslanmışsın, hastalığı atamadan bu kadar ıslanman iyi olmamış" dedi.
Sahte bir tebessüm ile sıkıntı yok dercesine adamı dinliyordum ama şimşekler çakmıştı. Aklıma; Geçen günlerde İsmail Kara'nın "Aramakla Bulunmaz" kitabının 16,17 ve 18 sayfalarının yer aldığı "Gök Kapısı Açıldı" hikâyesinin bugün ki gök delindi ile saçma sapan bağlantı kurmaya çalışıyordum...
Alakasız bir şekilde tebessüm ettiğimi adamın "üşüyor musun?" sorusu ile dağıtmış kendimi yine bulunduğum ortama dâhil etmiştim...
"Yok, efendim"
Hemen çaprazımda oturan kadın hiç bir şekilde sohbete dâhil olmuyor sadece konuşulanları dinliyor, ara sıra gözlerimin ona takılması ile tebessüm ediyordu...
Soru cevap şeklinde gitmeyen sohbetlerden bir tanesiydi. Tek sorusu "ne zaman gördün?" olmuştu...
6 gün önce, 26 Mart'ta....
Kadir Gecesi diye altını çizmişti adam... Her zaman muhalefet olmayı beceren şu yanımı yine tutamamış " 'gerçekten Kadir gecesi miydi?' Diye sormuştum. Adam anlamayan gözlerle bakınca "günü belli değil her günü Kadir, her geleni Hızır bil derler ya" demekle yetindim...
Adam tebessüm edip "hiç değişmemişsin" dedi...iyi miydi kötü müydü bilemedim ama çokta üzerinde durmadım...
Adam bu sorumu es geçip nasıl gördün? Dedi.
O anı tekrar yaşamak istercesine gözlerimi adamın gözlerine dikip anlatmaya başladım.
"Bordo bir takım elbise vardı üzerinde. Kendinden emin duruşu ile kapının ağzına bir masa koymuş. Bir ucunu gösterip, otur dedi. Bir ucunda kendisi. İçeriye almadı beni. Onun değilde benim kafamdaki sorular yüzünden. Kendimden emin olamayışım, gidip gelmelerim onu kızdırmış. Bunu net bir şekilde hissettim...
Adam devam et anlamında eee! Dedi...Elleri masanın üzerindeydi. Benim aklım onun ardında kalan odanın atmosferinde... Dini kitaplar vardı ardında, kırmızı güllü kapakları olan. Yasin kitabını andırıyordu ama yazarını seçemedim. Oda loş. Duvarların rengi bile bir tuhaf...
Neresi mekan biliyor musun?
Bilmiyorum ilk defa gittim. Tuhafıma giden şey onun orada ne yaptığı. Ben onunla görüşeceğimi bilmiyordum. Kafamdaki onunla ilgili soru işaretleri gitgide arttı.
Nasıl?
Sağ gösterip, sol vuranlardan mı? Diye düşünmeden edemiyorum. Herkesin iyi olarak gördüğü birine benim şüphe ile yaklaşmam ne kadar doğru onu da bilmiyorum.
Konuştum mu?
Hayır. Müsaade etmedi gibi bir şey oldu.
'Kafanda gitgeller var. Enine boyuna düşün. Benim düşüncelerim değişmedi' Dedi ama bunu derken ne diyeceğimi biliyor gibiydi.
Ne diyeceksin, ne düşünüyorsun?
Başımı öne eğdim, cevap veremedim. Susmayı tercih ettim Söylenecek söz yoktu. En başından beri kafamdaki soru işareti hiç gitmedi. Var gibiydi ama yoktu. En çokta bunun sebebini merak ettim. Korkma! Derken arkamı dayayacağım anda nerede diye aramak yordu... Aramakla bulunmayan biriydi. Şunu itiraf etmem gerekir ki merakım duyguların ve düşüncelerin önüne geçti. En büyük hatam belki de buydu...
Neyi merak ediyorsun? Cevap vermek istemediğimi anlamış olacak ki tecrübe sahibi 70'lik adam 2. Soruyu yöneltti;
Ne yapacaksın?
Hiç bir şey. Elimden bir şey gelmez ki ne yapabilirim. Ona en uzak insan benim... Bir insan, bir insana varlığı ile rahatsız etmesi ya da ediyor düşüncesi...
Senden mi rahatsız oluyor.
Öyle düşünüyorum...
Yanılıyorsun...
Peki, siz neden bu kadar eminsiniz?
Seni tanıyorum. Senin ne yapacağını ne yapamayacağını...
Başımı öne üçüncü kez indiriyordum. Yağmur hâlâ yağıyordu... Kıyafetim üzerimde kurumaya yüz tutmuş, rengi yavaş yavaş özüne dönmeye başlamıştı... Kaçıncı çay bardağım bilemiyorum bile...
Dönüş ne zaman?
Yarın.
Her ne istiyor isen Allah'tan iste.
Yerimden çoktan kalkmış, ayakkabı giymek üzere kapıyı açmak için tokmağı tutmuştum ki ardıma dönüp
Onu düşünmek bana ağır geliyor dedim...
Güldü. Allah yükünü hafifletsin deyip sağ eliyle omzuma dokundu....Yaz, yazmayı bırakma. Sesini duymayan adem, kelamını kulağını tıkasa ne! Dedi...
Elime tutuşturduğu şemsiyeyi bahçe kapısından çıkar çıkmaz açtım. Kendi sesimi duyacak şekilde ' Gök delinmiş' deyip rahmete yüzüme döndüm.... Şemsiye sağ elimde aşağıdaydı. Islanmak hemde rahmetle... Gök kapıların açıldığı zamana denk gelmişmiydim bilemiyorum ama delik olan gökten inen rahmetle ıslandığım kesindi...