PİRİNCİN TAŞLARI
Tunç Soyer ismi Seferihisar da duyulduğunda kimse tanımıyordu. Partisi CHP içerisinde iyi tanınıyordu. İzmir Büyükşehir belediye başkanlığı için ismi geçmeye başladığında önce İzmir Büyükşehir belediyesi eski başkanı çaktırmadan “istemezük” deyip aday olamayacağını açıklamasına rağmen “bende adayım” diye meydana çıktı…
Tunç Soyer, şöyle adamdır. Entel, dantel, diyenler oldu. Çok alafrangadır. İzmir’de eşi ve kendisi “bir İsveçli” edasıyla takılıyorlar. İzmir’de “Bisikletle işe giden” ilk başkan” havasını gösterdi. Ağzında “Çav Bella”yı mırıldanır...
Kapalı giyinen, Çarşaflı Hanımları sevmez, partisinde olmasını istemez. Selam aleyküm demez, Merhaba kelimesini kullanır. Fakir mahallere gitmez. Yoksullarla ilgilenmez. Kendisine oy vermeyen mahallere gitmez hizmet vermez diye anlatıyorlar. Tabi bu söylenenlerin hepsi bir ön yargıydı…
Tunç Soyer, seçimi kazandığında, ilk defa kendisine oy vermeyen, kendisine en az oy çıkan mahalleri ve orada yaşayan gecekondu semtinde yaşayan fakir insanları ziyaret etti. Orada eksiklikleri tespit edip orada yaşayan insanlara hizmet vermek için projeler hazırlayıp hizmete başladı…
Giyime kuşama önem vermeden, istediği gibi raht kıyafetler ve gerektiğinde takım elbise ve kravat takarak, vatandaşın arasında, 7 yaşındaki çocuktan tutunda, 70 yaşındaki herkes ile görüşüyor ve dertlerini sorunlarını dinliyor. Dertlerini dinlerken insanların giyimine, inançlarına, örf ve adetlerine bakmıyor. Karşısındakileri sadece insan olduğu için dinliyor ve görüşüyor…
Siyasetçiler, Babasını ve babasının görevini dile getirdiler. Babaların yaptığının günahını evlatlar çekmemelidir. Tunç Soyer, kanından, canından olduğu babasını inkâr edemez. Ama Babasının yaptıklarının günahını da kendisine ödetmeye kalkılamaz. Eğri otursak bile, doğru düşünmeliyiz… İnsanları kırmak, ön yargıda bulunmak kolaydır ama insanları kazanmak çok zordur…
Seçim döneminde, “Cemre 1, Cemre 2, Cemre 3” adıyla konuşmalarını ve projelerini açıkladığında dinledim. Kendisiyle Gazeteci olarak kahvaltılı bir toplantı yaptık. Yan yana oturduk ve orada İzmir ve projeleri, kendisinin hakkında konuşulanları konuştuk sohbet ettik. Bana söylediği sözü hiç unutmuyorum; “Vahap Ağabey, sen beni uzun yıllar tanırsın. Ne yapacağımı ne yapmayacağımı da bilirsin. Beni dikkatle izlediğini de biliyorum. Projelerimi ve Heyecanlandıracak projelerimi hayat geçirdikçe, seninle tekrar görüşelim” demişti. Yurt dışına çıktığımda bile devamlı takip etmiştim…
İZMİRLİYİ HEYECANLANDIRAN İKİ PROJE
En başta İzmir’in simgesi olan Kemeraltı Çarşısı: İzmir’in çiçeği burnunda Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir denildiğinde akla gelen Konak Saat Kulesi, Kordon’u ve ünlü Kemeraltı Çarşısı için “Dünyanın en eski ve en büyük açık hava çarşısı” diyor. İşte bu çarşıyı yeniden güzelleştirecek, tarihi dokuya uygun büyük bir restorasyon planlıyor. Çok önem verdiği projelerin başında Kemeraltı geliyor. Ayrıca, İzmir’in çöp kokusundan ve katı atık deposu sorunu çözmekti. Çöpten Elektrik üretme projesini hayata geçirdi…
Uzun lafın kısası; Entel, dantel, kendine has, İsviçreli, Belediyeye bisikletle giden, seyyar makam odası, eşini belediyenin işlerine karıştırmayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 100 günde hayata geçirdiği projelerle, insanlarla yaptığı sohbet ve dertlerini dinlemekle, yaptığı her hareket ile İzmirlilere örnek olmakla ve “İşte bu beklediğimiz belediye başkanı” diye adından söz ettirmesiyle gönüllere taht kurmaya başladığını görüyorum...