PİRİNCİN TAŞLARI
AK Parti önceki gün Sincan da 16. Kuruluş yıldönümünü kutladı. İki ay sonra da iktidarda, Hükümet olarak 15. Yılını kutlayacak.
AK Parti şimdiye kadar girdiği 10 seçimde hepsini kazandı. Millet çalışmalarını ve icraatlarını beğendiği için her seçimde güven tazeledi. Yaptığı hizmetlerle yoluna devam ediyor. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın tekrar partinin başına Genel Başkan olmasıyla, her fırsatta parti de “Metal yorgunluk var” demesiyle gözler teşkilatlara çevrildi. İl ve ilçelerin Başkan ve yönetiminde kimlerin değişeceğini zamanla göreceğiz. Ama şunu iyi bilmek lazım ki, kendini yenileyen AK Parti daha uzun yıllar Türkiye’yi yeni sistem ile yönetmeye talip olacaktır…
Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Recep Tayip Erdoğan liderliğindeki AK Parti, Türkiye parti siyasetindeki ezberleri bozan bir performans sergiliyor. Yaptığı işler ve icraatlarla çok sayıda “ilklerin” partisi olmayı başardı. Kesintisiz on beş yıllık iktidarda kalarak çok partili dönemin “istisnai partisi” olduğunu gösterdi.
Hem reform dalgasıyla kurumları dönüştürdü hem de kendisini ülkenin ve devletin bekasıyla özdeşleştirdi. Bunun anlamı Türkiye'nin menfaatlerini yeniden tanımlamak ve korumak demektir.
Küresel ve bölgesel istikrarsızlık sarmalında etkin bir aktör olarak kriz sonrası politikalarını geliştirmek ayakta dik durmaktı...
Bu durumu göremeyenler sürekli AK Parti'nin düşüşte olduğunu söylüyorlar. Ancak hesapları tutmuyor ve her seçim sonrası yanılıyorlar. Zira AK Parti'nin gücü olan şeyi, esneklik ve adaptasyon kabiliyeti, zayıflık olarak görüyorlar. Sözgelimi “milli ve yerli” hassasiyetleri korumayı statükoculuk olarak yorumluyorlar. Hatta “muhafazakâr demokrat iddialardan vazgeçmek,” “dönüşüm ve reform iradesinin kaybı” olarak değerlendiriyorlar…
Hâlbuki AK Parti içinden gelen altın bir dengeye ulaşmış durumda. “Dönüşüm ve savunma” ikilisini birlikte yöneterek bugünkü başarısını temin etmiştir. AK Parti ne Demokrat Parti gibi Kemalist vesayetçi yapıların kendisini tasfiye etmesine müsaade etti. Ne de Anavatan Partisi gibi iktidarda hızlı bir yıpranmaya uğrayarak milletin güvenini kaybetti…
Gezi olaylarında, 17-25 Aralık yargı darbesi ve 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden de sağ salim çıkmayı başardı. Başbakan ve genel başkan değişimlerini parti bütünlüğüne zarar vermeden yaptı. En önemlisi, yüzde 34 ile başladığı oylarını, iktidarda iken yüzde 49'a taşıyabildi. Gerektiğinde, Fırat Kalkanı Operasyonu gibi, sert güç kullandı. Kuruluşundan bugüne hep tartışmaların odağında olan AK Parti'nin bu başarısının arkasında güçlü liderlik, geniş kitlelere ulaşabilme, icraatın ve çözümün adresi olarak konumlanma ve dinamik bir teşkilatlanma bulunuyor. İşte AK Parti'nin bu gücü sayesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin özeleştirisini bugünlerde açıkça yapabiliyor. Metal yorgunluğundan, siyasi baronlardan ve defolulardan bahsederek köklü değişim ihtiyacının altını çiziyor. Büyük bir cesaretle muhalefetin AK Parti'ye yönelttiği eleştirilerin işe yarayacak kısmını alıp partisini yenilemeye dönüştürüyor. Partisinin diğer partiler gibi erimesine izin vermiyor…
AK Parti'nin kesintisiz iktidar sürecinde ve geniş kitlelerin desteğini almasında ekonomik alandaki başarıların payı da yadsınamaz. Milli gelirin artışı, enflasyonun tek haneye düşmesi, Lira'dan 6 sıfır atılması, kamu maliyesinin iyileştirilmesi, banka bilançolarının düzelmesi, sağlık, ulaştırma, enerji alanındaki yatırımların hız kazanması, “millet için ekonomi” hedefinin söylemden öte mümkün olabileceğini ortaya koydu. En önemlisi milletin yararına olan her işe cesaretle adım atmasıydı…