PİRİNCİN TAŞLARI
İzmir de yaşadığımız depremin etkisinden şu ana kadar deprem kuşağında yaşayan tüm ülkenin, Belediye başkanlarının, Mimar Mühendislerin, Müteahhitler ve vatandaşlar ders çıkardı mı?
Yıkılan binaların alt katlarına dükkân yapılması için kolonların kesilmiş olması, bu binaların çürüklüğünü bilen maliklerin taşınıp, buralardaki katların kiraya verilmesi gibi olgular hafızalarımızda var. Bu arada kendini bilmezlerin depremi fırsat bilip vicdansızlıklarını sosyal medyaya yalan yanlış bilgilerle halkı galeyana getiren kendini bilmezlere, Dağıtılan yardımları alıp götüren bakkallara satan merhamet sömürücüleri ve hırsızları polis tarafından yakalanmasına tanık olduk. Diliyorum ki bütün bunlardan sorumlular ve millet olarak şehirlerde yaşayan halklar olarak ders almışızdır…
Türkiye, İzmir'de nefesini tuttu enkaz altından 65. saatten sonra çıkartılan 3 yaşındaki Elif'in, 91. saatten sonra da 3 yaşındaki Ayla Kızımızın mucize kurtuluşunu sevinç gözyaşlarıyla izledik. Elif Kızımız ailesiyle Ege Üniversitesi Hastanesinde Anne, Baba ve kardeşleriyle aynı odada buluştu. Ayla Kızımız, Depremzede kızımız Elif, kadar şanslı değildi. Ayla’nın Annesi enkaz altında hayatını kaybetmişti. Ayla Annesiz kalmıştı. Ayla bulunduğu enkaz altından ayran ve köfte istemişti. Türkiye’nin her yerinden Hastane karşısındaki restorantlarıın telefonları kilitlenmişti. Küçük Ayla’ya Ayran ve köfte götürün parasını hemen yatırıyoruz diyorlardı. Şimdi de Türkiye’nin tüm Kadınları 3 yaşındaki Ayla’nın manevi Annesi olma yarışındalar…
Peki, her depremde bu acıları ve sevinçleri yaşamak zorunda mıyız?
Yüzyıllardır bu topraklarda yaşamamıza rağmen, ne yazık ki vatandaş olarak deprem gerçeğini önemsemedik. Ama daha vahimi, devlet de vatandaşını önemsemedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın dediği gibi vesayet rejimi hep acı ve sorunlar üretti.
Şehirleri mega köylere çevirdiler…
Vatandaşını gecekondulara veya ucube binalarda yaşamaya mahkûm etti. Sonra da deprem geldi. O binaları yıkarak derin acıların yaşanmasına yol açtı. Devlet ne yaptı? Çoğu kez süreci çaresizlikle izledi. Nihayet 10 yıl önce birikmiş bu devasa sorunlara neşter atan ilk adım atıldı. Kentsel dönüşüm yasaları çıkartıldı. Birçok yerde başarılı sonuçlar da alındı ama birçok yerde de hüsran yaşandı. Başarılı adımların atıldığı Ankara ve Gaziantep'i bir yana bırakıyorum. Çok tartışılan İstanbul'dan iki örnek vermek istiyorum.
Kadıköy Fikirtepe'de çok büyük bir dönüşüm projesi başlatıldı. Ama süreç iyi yönetilmediği için ciddi sıkıntılar ortaya çıktı. Esenler'de ise tam tersi oldu…
Bazı aklıeveller sokağa dökülerek; “müteahhitlere peşkeş çekiliyor, evleriniz ellerinizden alınacak” gibi akıl almaz kampanya yürütüyordu…
Şimdi de İzmir'de insanlar can derdindeyken Selin Sayek Böke veya Gürsel Tekin, “deprem” üzerinden algı operasyonu yapıyor. Söyledikleri asılsızdı. “Hiçbir şey yapılmadı.” Oysa bu CHP milletvekillerine yanlış bilgi verilmiş olsa gerek. İzmir Valisi Selim Yavuz Köşger ve AFAD İzmir Müdürü gerekli açıklamayı yaptı…
Peki, İzmir'de durum ne?
Bildiğim kadarıyla hiçbir risk analiz çalışması yok. Yenilenen bina sayısı ise sadece 1096. Siyasetçi acılar üzerinden siyaset yapmadan önce ne yaptığına ne yapıldığına bakmalıdır. Acıları hepimizin acısı, sevinçler hepimizin sevincidir…