Cehaletle Bilgisizlik Arasındaki İnce Çizgide işte burada internet devreye giriyor. İnternet ne getiriyor ne götürüyor bizden…
Hayat, öğrenme süreciyle doludur ve bilgi, insanın zihinsel güçlerini genişleten, ufuklarını açan bir anahtardır. Ancak cehaletle bilgisizlik arasındaki ince çizgiyi anlamak, insanoğlunun gerçek anlamda bir gelişim kaydetmesini sağlar…
Bilgisizlik, sadece bilmeme durumu olarak tanımlanabilir. Bilgisiz olan kişi, belirli bir konuda eksik ya da hiç bilgi sahibi değildir, ancak bu eksiklik, öğrenme potansiyelini engellemez. Bilgisiz kişi, istendiği takdirde, eksik bilgilerini tamamlamak üzere çaba gösterebilir…
Cehalet ise biraz daha derin bir sorundur. Cehalet, yanlış veya eksik bilgilerle donatılmış olmayı ifade eder. Cehaletin temel özelliği, kişinin bilgisiz olduğunu fark etmeme ve hatta yanlış bilgilerle kendini tatmin etme eğilimidir. Bilgisizliği yenmek, bir süreçtir. Bilgiye açık bir zihinle, eksik bilgileri tamamlamak, öğrenmeye istekli olmak, bilgisizliği aşmak anlamına gelir. Ancak cehaletle başa çıkmak daha karmaşıktır. Çünkü cahil kişi, eksik bilgilerini bile kabul etmeye isteksizdir…
Eğitim, bu noktada önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim, bilgiye açık bir toplum oluşturarak bilgisizliği azaltabilir. Ancak cehaletle mücadelede daha fazla çaba sarf edilmelidir. Toplum olarak, önyargıları yıkmak, açık fikirli olmak ve eleştirel düşünceyi teşvik etmek, cehaletle başa çıkmada önemli adım atmaktır...
Sonuç olarak, cehaletle bilgisizlik arasındaki ince çizgiyi anlamak, bize karşılıklı anlayış ve öğrenmeye açık bir zihinle daha güçlü bir toplum oluşturma fırsatı sunar. Bilgisizlikle mücadele etmek, öğrenmeye yönelik açık bir tutumu desteklemek, toplumumuzu daha bilinçli, bilgili ve uyumlu bir hale getireceğine inanıyorum…
İnternetin getirisi ve götürüsü
İşte burada Sanal âlem “internet”, meçhule attığımız kement. Onu avucumuzun içine alacağımızı sandığımız anda onun tarafından yutuluyoruz. Makine uygarlığında merhamet yoktur. Teknolojinin bize dayattığı hızlı olma zorunluluğu, yeteneklerimizi zayıflatıyor. Kısa dönem hafızamız zedeleniyor…
Eskiden ahenk içinde çalışan beyin parçalarımız arasında iletişim bozuklukları oluşuyor. Alman Fütürist Gerd Leonhar “Teknolojiye Karşı İnsanlık” isimli kitabında “Dijital Obezite” olarak belirttiği bu bozuklukları şöyle açıklıyor: “İnternet üzerinden yaptığınız aramalar, bilgi sorgulamaları, sosyal medya platformlarında açtığınız hesaplar, sanal arkadaşlıklar, sohbetler, paylaşımlar, doğruluğundan emin olmadığınız dijital bilgiler hafızanızda depolanarak doğru ile yanlışın birbirine karıştığı devasa bilgi şişkinliği haline gelmektedir. Fazla yiyecek tüketmekten kilosu taşıyamayacağı ağırlığa ulaşan şişman bir insan nasıl sağlık sorunları yaşadığı gibidir…
Çocuklarımızın bilgisayar başında geçirdikleri süre arttıkça haklı olarak endişeleniyoruz. Oynadığı oyun şiddete özendirebilir, İslamofobi aşılayabilir, izlediği çizgi film subliminal (bilinçaltı) mesajlar içerebilir, çevirim içi oyunlar kumara alıştırabilir. Uygunsuz kişilerle ve pornografik görüntülerle karşılaşabilir, siber zorbalığa ve tehdide maruz kalabilir. Bütün bu ihtimaller bizi korkutuyor… Onlar için ne yapabiliriz?
Kendimizi ve onları ekranların büyüsünden nasıl alıkoyabiliriz? Ekran üzerinden gelen yeni zorluklar ve tehlikeler nelerdir; onlarla nasıl baş edebiliriz?
Elbette yasaklama çare ve çözüm değildir. Çözüm, başta bilgisayar ve internet olmak üzere teknolojiyi kontrollü, sınırlı ve doğru kullanmaktır. Bunun için ilk adım Güvenli İnternettir. Zararlı yabancı bilgisayar oyunları ve çizgi filmlerinin yerine çocuklarımızı oyun ve çizgi film ihtiyacını karşılayacak inancımızı ve kültürümüzü yansıtan eğitici ve eğlendirici yerli yapımlarımıza yönlendirmemiz gerekiyor. Yerli malı, Türk’ün malı…