Son günlerde birisi tarafından yayınlanan videolar, siyaset, Hükümet üyesi, Medya ve basın mensupları, İş insanlarının, ipliğini pazara çıkaramaya çalışması ve ancak MİT’in sahip olacağı bilgileri bir yeraltı dünyasının, (herkesin deyimiyle mafya lideri) açıklaması kirli ilişkilerin gün yüzüne çıkmasına mı neden oluyor?
Yoksa Hükümete, Devlete karşı, birileri, bu kişiyi kullanarak Erdoğan Hükümetini yıkmaya mı çalışıyor? Yoksa İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu’nun verdiği talimatla Polis, dönen tekerleğe çomak mı soktular. Arının inine mi çomak soktular da arı ininden çıkıp sokmaya mı başladı?
Dışarıdan gelen saldırılar, içimizden çıkan ve dış güçler tarafından ülkemize karşı kullanılan kişilerin söylediklerini sokakta insanlara soruyorum; “Bu videolara ne diyorsunuz?” 100 kişiden 80 kişi çürümüşlük başlamış. Gerçekten Ülkede, tanımlamakta, doğru kelimeyi bulmakta zorlandığım bir dönem yaşıyoruz. Ülkenin her yerinden ve etrafımızdan ateşler yükseliyor ama her ne halse, tartışılan gündem ile toplumsal hayatın gerçek sorunlarının gündemi örtüşmüyor!
“Meyveli ağaç taşlanır.” Bu videoları bu bilgileri nasıl elde edildiği meçhul ve bunu yapanın işin sonucunun ne olacağını bilerek yayınlıyor ve sonucuna katlanacağını da biliyor. Burada Yargı elini çabuk tutmalı ve bu kişiler hakkında açtığı dava ve araştırma dosyalarını kısa sürede sonuca bağlayıp kamuoyuyla da paylaşması gerekir. İnsanların zan altına kalması çalışma şevklerini de kırmamalıdır…
Öncelikle bireyden başlayarak, şirketlere ve devlet idaresine kadar, saydamlık ve güven duyulması çok önemlidir. Saydamlığın sorgulandığı durumda, hiçbir şeyden bahsedemezsiniz. Ekonominin temel tanımlarından biri de sınırlı kaynaklar ile sınırsız insan ihtiyaçları arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim dalıdır. Bu tanımdan yola çıkarak, yönetim bu kaynakların, toplum içindeki eşit ve adil dağılımını sağlayan denge unsurudur…
Kamusal kaynak sömürüsünün bir yanı, yanlış istihdamlar ve verimsizlik olarak dururken, diğer tarafta ise kamuya ait varlıkların idaresindeki yanlışların çarpıklık kaynaklı zarar veya elde edilemeyen gelirler var. İcar veya tahsis yolu ile kullandırılıyor. Sanayi bölgesi arsaları, Serbest liman arazileri, tarımsal kullanım amaçlı araziler, marinalar, turizm teşviki kapsamında araziler, özel teşvik maksatlı araziler, ‘işini maksada uygun yapanları tenzih ederek,’ yapılan bu anlaşmaların ne kadar saydam yapıldığı ve ne kadar maksadına uygun süreçte devam ettiği, ciddi bir araştırma konusudur…
Sanayi bölgesi arsalarının, içine çivi çakılmadan, hava parasına satıldığını bilmeyen yok. Hayatını, gerçek manasında hayvancılık ve çiftçilik ile geçindirenler, ekecek arazi bulamazken, başkalarına, yüzlerce hatta binlerce dönüm hazine arazisi verildiğini, sonra da bu kişilerin, bu arazileri daha yüksek miktarlarda başkalarına icar ettiğini, parselleyip üzerine ev yaptırılarak satışa çıkarıldığını, biz duyuyoruz da Bakanlar, Devlet mi duymuyor? Devletten, özel izinleri ile teşvik kapsamında, kimi zaman karşılıksız alınan arazilerin hava parasına satıldığını biz duyuyoruz da devlet mi duymuyor?
Bir laf var; ‘Attığın taş, ürküttüğün kuşa değsin.’ Bizde atılan taşlar ise, kuşun yakınından geçmiyor. Ne hesap soran var, ne de hesap veren. Yapanın yanına kar kalıyor. Yukarıda genel bir bakış açısı ile ele aldığım konuların maddi değer toplamı ile ilgili detaylı bir araştırma yapılsa, rakamın ürkütücü olduğunu görecektir…
“Eğer çürümüşlük bir hastalıksa, saydamlık, tedavinin en önemli parçasıdır…”