Cumhurbaşkanlığının bir kararı üzerine şu günlerde gazeteler ve gazetecilik konuşuluyor. Bu kararla Basının sesi kesilmek mi isteniyor?
“Gazetecinin ürettiği her haber, araştırma ve yorum, bir eserdir. Gazeteci, ürününün gazeteyle kitle ile buluşmasını ister. Buluşma gerçekleşmezse gazeteci ürününü anne rahminde kalmış bebek gibi görür. Olan bitenden Devletin, bakanlıkların, resmi dairelerin haberi olmaz. Vatandaşında haber alma hürriyeti kısıtlanmış olur. Kitle ile paylaşılmamış yazı, ne kadar yazılmış olabilir ki? Doğruları gölgeleyen fısıltı gazeteleri yalan yanlış sosyal medyada haber yaymaya başlar…
Gazete sahibi olmak ve “Gazetecilik zor zanaat!” “Bu ülkede en kolay iş, köşeyi dönmeyi yüzsüzce becerebilen, dolandırıcı, bankaların içlerini boşaltan ve yüzlerindeki deri insan derisi değilse korkmayın. Yalandan kim öldü ki? Adam bir ayağının üzerinde kırk değil, milyon kırk yalan söyler. Sosyal medyada gerçek olamayan fotoğraf ve haberler kullanılarak insanları isyana teşvik eder. Devlet gerçekleri anlatmak için yine Basın ve medyayı kullanır. Resmi dairelerde gazete alımlarını, basına yardımlar engellenirse o zaman fısıltı gazeteleri hayata geçer…
Mevcut koşullar altında en zor iş onurlu gazeteciliktir. Yıllarca zorluklar içerisinde yaptığım gazetecilik, doğruları yazmak, vatandaşların sorunlarını haber yapıp, belediyelerin, bakanlıkların, resmi dairelerin gözü kulağı oldum. Çalışmalarım beni gazetecilikten koparmadı. Geriye dönüp baktığım da bu meslekte 50 yılı geride bırakmışım…
Gazetecilik etiğiyle uzak yakın ilişkisi olmayan anlayışları basında doğru diye yutturmaya çalışanları nasıl unutayım? Sahtekâr gazeteci ve reklam parası toplamak için sadece seçim zamanları meydana çıkan çantacı gazeteleri engellemek için çok çabalar sarf ettik. İşi gazeteci ve sadece gazete sahibi olan kişileri, engellemek değil destek vermek gerekir…
“Ülkemizde en önemli sorun mücadele gazeteciliğinin ilk günden bugüne bitmemesi, bağımsız gazeteciliğin olmamasıdır” her zaman söylediğim çok iyi anımsıyorum. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yalan söylemek kolay, doğruyu söylemek, doğruyu yazmak ise cesaret istiyor. Ve en önemlisi sinmiş olanlar kendinin söylemediği doğruları gazetecinin söylemesini, yazmasını ister, rezilliklerin üzerine gitme görevini, Donkişotluğu gazetecilere verir…
Gazetecinin ne koşullar altında görev yaptığı, gazetecinin gerçek anlamda ne kadar özgür olup olmadığı vatandaşın pek fazla ilgi alanı içinde değildir. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, hemen gazete sahipleriyle görüşüp alınan bu yanlış kararın tekrar gözden geçirilmesi için Cumhurbaşkanına bir çağırıda bulundu.
Gazetelerin ve gazetecilik ilkelerinin koruması altında yerine getirme noktasından gazeteler var olacak ki gazeteciler olsun. Gazetelerin, Gazetecilerin sesi kısılmak isteniyorsa, o zaman Üniversitelerde ki “İletişim Fakültelerini” kapatın gazeteci yetişmesin…
Hâlbuki toplumda gerçek anlamda çokseslilik ancak gazetecilerin gerçek anlamda özgür olarak görev yapmasıyla zenginlik kazanabilir. Vatandaş haber alma hakkını kullanır. Devlet ve resmi dairelerinde gözleri ve kulakları olurlar…
Gazetecilik kurallarına göre en iyi haberlerle gazeteyi okurlara sunmayı kendine ilke edinen gazeteler, zorluklar içerisinde mücadele eden yerel gazeteler, tek sesli koro değildir. Çağdaştır ve farklı yorumlara açıktır. Bu kadar zorluklara rağmen en güzel yanı farklı tepkilere karşın gazete yönetiminin şu ana kadar dik durması ve doğruluktan ayrılmadan haberlerini okurlarla buluşturan gazeteler ve gazetecilerdir. Bu yasakların, Cumhurbaşkanlığı tarafından şık olmayan bu kararın tekrar gözden geçirilmesi ve bu yasakların kalkmasını bekliyoruz…
Kurban Bayramınız mübarek olsun…