Kurak geçen yaz ayları, içme suyu barajları dibe vurdu. Özellikle Türkiye’nin üç büyük şehrinde sos vermeye başladığı bir zamanda Cenab-ı Allah yardımımıza derman olmaya başladı ama bu defa da aşırı yağan yağmur şehirlerde sel, hasar ve ölüm felaketlerine neden olmaya başladı…
Yağmur yağmasıyla, Ses Sanatçısı Mine Koşan “Yağmur’un sesine bak” şarkısını hatırlatıyor. Yağmur hayat demek. Yağmur yaşamak sevinci demektir. Ama metrekareye 100 Kg. Veya üstü yağmur düşerse, felaketleri de beraberinde getiriyor. İnsanlara acılar yaşatıyor. Belediyelerin, “ben yaptım oldu” düzensiz, projesiz yaptıkları yol, kanal, yağmursuyu çalışmaları da bu felaketlere davetiye çıkartıyor…
Geçen yıla rağmen, bu sene kış çok erken geldi. Kar, yağmur Belediyeleri ve insanları hazırlıksız yakaladı. Kasım ayında başlayan yağmur ve kar yağışı sel suları, felaketler getirdi. Sürücüler kış lastiklerini ve zincirlerini araçlarına almadıkları için yollarda kaldı.
Sanki gökyüzünde görülmeyen bir kepçe, bulutların içinden suyu alıp yere döküyor gibi. Yağmur gücünü artırıyor. Ağaçlardaki kuş sesleri kuvvetli yağan yağmur sesine bırakmış. Sel baskınları meydana gelen İstanbul, Şile, Agva Mahallesinde, Adıyaman, Zonguldak da bir yandan ev ve iş yerlerinde ki zararlar, diğer yandan da sel sularına kapılmamak için canlarını kurtarmaya çalışanlar…
Yağmur gücünü biraz azalttı ve çiftçinin “toprak yağmuru” dediği hâli aldı. Toprak yağmuru, yani toprağın üstünden akıp giden değil, yumuşak olduğu için toprağın onu emmesine izin veren yağmur. Çocukken bu yağmurlar yağdığında sokağa çıkar ve coşkuyla koşardık. Annelerimiz de içeriden “Islanıp hasta olacaksın, içeri gir,” diye biz kızarlardı…
Son yıllarda dünya da ısınmayla ilgili sorunlar yaşanmaya başlanmış. Buzul dağları hızla erimeye başlamış ve bazı ülkeler tedbirler alırken, bazı ülkeler de bu önlemlerin alınması için ortak harcanacak paraları bile kısanlar var. Ozan tabakasının delinmesi, sıcakların artmasıyla, iklimlerde değişiklikler başladı. Türkiye Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bir de “iklim” kelimesini ekledi. İnsanlar karada, denizde elimizden gelen her türlü kirliliği yapıyoruz. Uluorta etrafa yayıyoruz…
Bazı Deniz kenarında bulunan şehirler, Şehirlerinin fosseptik çukuru gibi kullanmış ve bütün kirliliklerini kanalizasyonlarla denizlere akıtmışlar. Bunu örnekleri, İzmir, eski yıllarda bütün kirliliklerini Kanalizasyonlara denize akıtıp İzmir körfezini fosseptik çukuru gibi kullanmışlar. Dr. Burhan Özfatura eski dönemde belediye başkanı seçilince arıtma tesisleri kurmuş ve İzmir Körfezini fosseptik çukuru olmaktan kurtarmış…
Son yıllarda Türkiye’nin başı dertten kurtulmuyor. Türkiye Coğrafya olarak, Ortadoğu ile Avrupa arasında “Boğaz Köprüsü” etrafımızda ülkeler arasında ki savaşlar, terör örgütleri hiç eksik olmuyor. Özellikle Amerika, dünya ülkelerindeki düzeni bozmak için elinden geleni yapıyor. Terör örgütlerini üretiyor, destekliyor istediği ülkenin başına musallat ediyor. Türkiye’nin başına 40 yıldır PKK, YPG, musallat ettikleri gibi, Amaç Türkiye’nin gelişmesini önleyip Amerika’ya muhtaç yaşamaya devam etsin…
Biz konumuza dönelim. Yağmur dedik. Türkiye de başlayan orman yangınları, Kahramanmaraş’ta meydana gelen on bir ilimizde binlerce insanımızın ölümüne, ev işyerlerinin enkaza döndüren depremler. Yağan yağmurlarla sel baskınlarında hayatını kaybedenler, sel baskınlarıyla iş yerleri, evleri, arabaları sel sularına kapılıp milyonlarca zarara uğrayanlar. İşte, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bütün bunlarla uğraşmak zorunda. Allah yardımcımız olsun. Daha ne felaketleri göreceğiz…