Birkaç yıl önce, Polis araçlarının üzerinde yanan “Mavi, Kırmızı” lambalarla ve Polislerimizin yaşadıklarını yazmıştım. “Mavi, Kırmızı” lambaların anlamını anlatmıştım., bir emekli emniyet müdürü beni aramıştı. “Sizi tebrik ediyorum. İnan ki ben bu Mavi, Kırmızı lambanın bu denli ciddi anlamını bilmiyorum” demişti…
Evet, bizlerin yaşamı da “doğum ile ölüm arasındaki çizgi” aslında… Neden diyecek olursanız? Polis araçlarının üzerinde yanan “Mavi lamba ‘yaşamı simgeler. Kırmızı lamba ise ‘Ölümü simgeler.” Polisler olaya giderken “Yaşam ile Ölüm arasında gider gelirler.” Ambulanslar da ‘mavi’ yanar. Çünkü hastayı yaşama götürmektedir. İtfaiyelerde “Kırmızı” yanar. Çünkü ölüme gidiyor.
İşte hayat çizgisi dediğimiz de bu değil midir?
Yaşam ile ölüm arasında incecik bir çizgi… Çizginin ne zaman biteceği bilinmese de biz hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Doğal yollarla. Biz doğarken bir tantana bir sevinç… Biz ölürken yine bir tantana hüzün, gözyaşı ve keder… Peki, arada yaşananlar ise hep telaş hep koşuşuturmaca… Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi ya da yarın ölecekmiş gibi yaşamak. Noktalı yerleri herkes farklı dolduruyor…
Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp da, yarın ölecekmiş gibi yaşayan da çok az insan vardır. Ama gerçek de budur ki dünya hiçbirimizin etrafında da dönmüyor… İster kabul edelim istersek etmeyelim. Gözümüzü bir açıyoruz bir de kapatıyoruz hepsi bu kadar…
O kısacık arada yaptıklarımız çok değerli… Bir doktor sayısız hastayı iyileştirir. Büyük mutluluktur… Bir mimar, mühendis kaç projeye imza atar… Bir öğretmen kaç gencin, çocuğun hayatına dokunur yetiştirir. Çizgiyi ne güzel yürürler yürütürler…
Kaç kez kalp atışlarımızın ritmi değişti… Kaç kez güneşin doğuşuna şahit olduk. Sevinçlerimiz, mutluluklarımız göz kırptığımız kadar kısa. Doğum ile ölüm arasındaki bu çizgide özel yürüyenler de vardır. Liderler vardır… Onlar hepsinden farklıdır… Ne zor günlerden geçmişlerdir. Bazı insanlar özel oluyor. Yaşamla ölüm arasında öyle işlere imza atıyorlar ki ölümsüz oluyorlar… Fikirleri ile ideolojileri ile bir toplumun tüm geleceğine ışık tutuyorlar. Yol gösteriyorlar. Bu kısacık çizgide uzun bir yol kat edip başarıyorlar…
Liderlik tanımını yaparken, puslu bir havada, karanlık bir ormanda ağaçlara çarpmadan yolunu bulabilen ve gitmek istediği hedefe ulaşabilen aslan tanımı oldukça yaygındır. Hava puslu ve karanlıkta olsa engellere takılmadan yolunda ilerler yeni bir yol açar ve o yolu yürür. Engeller ona engel olamaz…
Dahası onunun hedeflerine inanmış insanlar da onun arkasından yürür. Ne muhteşem bir birlikteliktir… Yıllar, yüz yıllarca bu yeni yoldan yürünür. Bir milletin, bir toplumun kaderi yeniden çizilir… Yaşamla ölüm arasında bir insan bir lider ne kadar değerli bir şey başarır. Ne zorluklar çıkar yollarına. İnanırlar, çalışırlar. Uğruna ölünecek inançları, yürünecek yolları vardır…
Yaşamla ölüm arasında neler başarabiliriz neler. Yeter ki insan istesin. Küçük veya büyük, toplumumuz için, insanlık için, bilim için, çocuklar için, gelecek için, bugünkü kuşaklar, yarınki kuşaklar hiç yokmuşçasına da yaşayabilir…
Durmayı bir türlü beceremiyoruz aldıklarımızın daha fazlasını almayı ve o istediklerimize ulaşmaya çalışıyoruz. Yukarıda yazdığım Polis Otosunun tepe lambasında ki “Mavi, Kırmızı” siren gibi, yaşam ile ölüm arasında gidip geliyoruz. Zaman da durmuyor biz de yerimizde durmuyoruz…