Geçtiğimiz günlerde Emekli Emniyet Müdürü Av. Reha Kocabıyık, Rahmetle andığımız Annesinin vefatından sonra sosyal medya da şöyle bir şey paylaşıyor: “Bir varmış, Bir yokmuş” Evet bakıyorsunuz doğmuş, büyümüş ve yaşlanarak gününü beklemeye ve yok olmuşsunuz. Aslında gençlere örnek olacak yaşantınız vardır.
Örnek olmaları gerekirken, önce evlatlarınız sizi beğenmemeye başlıyor. Yenidünya düzenine ayak uydursanız bile her zaman yaşanan bir “kuşak” çatışması, büyüklerle, küçükler arasında yaşanır. Çocuklarınız arasında işleri düştüğünde, yapılamayacak işi başarırsanız, sizden iyisi yoktur. Yapamazsanız, sizden beceriksizi yoktur. Bu her zaman böyle olmuştur…
Av. Reha Kocabıyık’ın dediği gibi “Bir varmış, bir yokmuş” Bazen kaybedildikten sonra kıymetler anlaşılıyor ama o zaman çok geç oluyor tabii…
İşte hayat kesitimiz: “40’lar- 50’ler- 60'larda doğduk." Ve “50’ler- 60’lar- 70'lerde büyüdük.” Daha sonra, “60’lar- 70'ler- 80'lerde okuduk.” Sonralarda, “70’ler- 80’ler- 90'larda birlikteydik…”
“70’ler- 80’ler- 90'larda evlendik ve dünyayı keşfettik.” 80’ler- 90'larda iş hayatı ve dünyaya adım attık. 2000'li yıllarda istikrara kavuştuk. “2010'larda daha akıllandık.” Ve emin adımlarla 2020'lere geldik. “Görünüşe göre sekiz farklı on yıllar geçirdik...” Söylemek istediğim, “iki farklı yüzyıl... İki farklı bin yıl...
“Operatörlü telefondan, İnternet ve dünyanın her yerine görüntülü aramalara geçiş yaptık. Slâytlardan, YouTube, plaklardan çevrimiçi müziğe, el yazısıyla yazılan mektuplardan e-postalara ve whatsapp'a yazışmayı öğrendik. Radyoda canlı maçlar, siyah beyaz TV, ardından HD Tv. Video Club'a gittik ve şimdi Netflix izliyoruz.
İlk bilgisayarları, delikli kartları, disketleri gördük ve şimdi dizüstü bilgisayarlarımızda veya iPad'lerimizde gigabaytlar ve megabaytlar var.” Bulaşıcı hastalıklar “Çocuk felci, tüberküloz, menenjit, domuz ve kuş gribi ve şimdi de COVID-19'dan kaçındık…”
Patinaj yaptık, bisikletler, mopedler, benzinli veya dizel arabalar icat ettik ve şimdi hibrit veya %100 elektrikli araçlar kullanıyoruz.
“Evet, güzel bir yaşam ve hayatımız oldu!”
Biz “eski yıllar" olarak tanımlanabiliriz; 1948 - 1950'lerin bu dünyasında doğmuş, analog bir çocukluk ve dijital bir yetişkin hayatı yaşayan insanlar. Bizim neslimiz, hayatın tüm boyutlarında kelimenin tam anlamıyla diğerlerinden daha fazlasını yaşadı ve tanık oldu. Bizler değişime tam anlamıyla uyum sağlamış bir nesilizdir.
Bir arkadaşımdan aldığım değerli ve çok doğru bir mesaj.
Zaman durmuyor, Koşturuyor!
Bakıyorum saat çoktan akşamın altısı; bakıyorum bugünde haftanın başı gelmiş. Baktığımız da ay bitti, baktığında yıl bitti; Baktığınızda 50, 60 ve 70 yıl geçmiş, Ömür bitiyor! Baktığınızda...
Bakıyoruz, Annelerimiz, Babalarımız, sevdiğimiz Dostlarımız, Arkadaşlarımız, kimisi yaşıyor, kimisi artık aramızda yoktur.
Kimilerinin de nerelerde olduğunu bilmiyoruz. Hayat, insanları rüzgârlı bir hava gibi her birini bir yere savurmuş…
Baktığın zaman hayatımızın aşkını, yaşamımızı kaybettik ve artık geri dönmeyecek bir yola girmişiz. Her şeye çok geç olmuş ama farkında değiliz…
Yanınızda birinin olmasın bakmayın, çünkü yakında çocuklarınız artık sizin olmayacak. Yetiştiriyorsunuz ele teslim ediyorsunuz. Ve siz kalıyorsunuz yalnız. Bu kalan zamanla varsa eşinizle kalıyorsunuz baş başa. İşte hayat dediğimiz budur!
Ne demiş Atalarımız; El aldı. Yel aldı. Sonunda bizi yaradan Allah aldı. Sonra gelenler de “Emir Allah’ın” diyecek. Kalın sağlıcakla…