Gün geçmiyor ki bu şehir eşkıyalarının yaptıkları haberlerini televizyonlar da izliyoruz Gazetelerde okuyoruz. İç işleri Bakanlığı birazda bu şehir eşkıyalarına göz açtırmayacak operasyonlar da daha çok önem verirse, yakalananlar da sevk edildikleri Adliyelerden çıkarıldıkları hâkim karşısında “Denetimli Serbestlik” adı altında ellerini kollarına sallayarak dışarıya çıkmazsa bu zorbalıkların önüne geçileceğine inanıyorum…
Haberlerde duyduğumuz, “Akran zorbalığı” diye bir tanımı geçmişte bilmezdik. Yaşadığımız dönem zulümleri dayatıyor hayatlarımıza...
Okullarda akran zorbalıkları, Öğretmenleri dövmek, Hastanelerde sağlıkçıları, Doktorları dövmek, sokakta insanlara saldırmak, Trafikte yol vermeme veya otomobil park etme kavgaları olmadık gün yoktur. Hatta cinayetleri varan kavga sonuçlarını duyuyoruz…
“Çocuklar birbirlerine saldırgan davranıyor. Yüzlerinde, tavırlarında, eylemlerinde sevgi ya da dayanışma ifadesi yerine çoğunlukla öfke var. Öğretmenlerine ve birbirlerine karşı gerilim içindeler.” Unutmayalım, bu çocuklar büyüyecekler, o zaman memleket şehirler dar gelecek ve şimdiki olduğu gibi herkes herkese en ufak bir kıvılcımda saldırmaya başlayacak…
Konuştuğumuz Öğretmenimiz “Ailelerin geçimleri için çalışmak zorunda olduklarından, Çocuklar aile sevgisi, ilgisi, yakınlığından da yoksun” kendi başlarına büyüyor yorumunu yapıyorlar…
Okullarda sanırım ciddi bilimsel çalışmalara ihtiyaç var.
Uzmanlar gözetiminde anlamaya çalışmalıyız, bu öfkenin, şiddet eğiliminin, mutsuzluğun kaynağının araştırtması gerekir…
Okullarda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetlerinin mutlaka yaygınlaştırılması gerekiyor. Televizyon dizileri kontrol altına alınması gereklidir. RTÜK bunları kontrol edip şiddet içeren dizileri yayından kaldırtmalıdır. Dizilerdeki şiddet sahneleri Çocuklarımızı bu eğilime sürüklemektedir. Bilimsel eğitime değil hurafelere yöneldikçe zorbalıkta çoğalıyor...
Bir Köşe yazımda “Her yerde kavga var!” başlığıyla yazmıştım.
O köşe yazımdan sonra aldığım geri dönüşler yozlaşmamızın, çürümüşlüğümüzün, huzursuzluğun önemli boyutlara ulaştığının büyük göstergesi. Bu yozlaşmamız daha artarak devam ediyor…
Sohbet ettiğim Lise öğretmenleri öğrencilerimizden “Duyduklarımız karşısında ağzımız açık kalıyor. Üzülüyoruz ama çaresiz kalıyoruz. Bir şey dediğimizde, ya kendisi ya da ailesi karşımıza dikilip “Sen bizim çocuğumuza terbiye yerine sadece ders ver” diyor veya bizi dövmeye kalkıyorlar. Diye anlatıyorlar…
İnsanlar anlatıyor; “Sen, okul çıkışında oralarda ol, öğrencilerin ağızlarından birbirlerine ettikleri küfürleri duy, dudaklarınız uçuklar” diye anlatıyorlar. Önceki gün bir öğrenci velisi ile sohbet ediyorum. Çocuğunu kamu ortaokulundan almış ve özel okula göndermiş. Eve gelen oğlunun ilk sözü: “Tuvalette sabun ve tuvalet kâğıdı vardı.” Devlet okunda sular bile bazen akmıyordu.” Diye anlatmış. Her ailenin bütçesi çocuklarını özel okullara göndermeye yetmiyor ki. Özellikle benim Oğlum ve eşi Devlet memuru, çocuğunu özel okula gönderiyordu. Okul fiyatlarının aşırı yükselmesi, Karı kocanın aldığı maaşları yetmeyince çocuğu özel okuldan alıp Devlet okuluna vermek zorunda kaldılar. Ve kızlarını okul haricinde spora yönlendirdiler…
İnsan haklarının, kaliteli yaşam standartlarının, medeniyetin çok uzağındayız. Devlet Okulları yeterli bilgi aktarımı yapmış olsa hiçbir Özel okula ihtiyaç olmaz. İnsanların bütün dilekleri Devlet Okullarının da, özel okullar kadar donanımlı ve bilgili olmasıdır. Her Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde, Devlet Okullarında iki de bir de, müfredatın değişmesi, (Yazboz tahtasına) döndü. Öğretmen ve öğrencileri bu durumdan çok etkilendiği gerçeği ortaya çıkıyor…
Velhasıl kelam, Zorbalık her yerde… Sustukça, kabullendikçe, görünüm büyüyor. Gelecekte büyük uçurumlara sürüklendiğimizi gösteriyor. Geleceğe baktıkça durumlar ürkütücü görünüyor…