PİRİNCİN TAŞLARI
Afrin’e “Zeytin Dalı” Harekâtı düzenleyen Türk Askerinden korkup kaçan PKK - YPG eş başkanı Salih Müslüm’in, Çek’ya, Prag’da tutuklanması ve çıkarıldığı mahkemede serbest kalmasının yankıları devam ediyor. AB Ülkelerinin Teröre ve Terör elebaşlarına bakışlarını görüyoruz. Bu yazımda “Balığın Oğlu”nu yazdıktan sonra Müslüm ve AB mahkemelerini teröre bakışını yazacağım...
Daha önceki yazımda söylediğim gibi, Yurt dışı seyahatimde yaşadıklarım, duyduklarım, gördüklerimi zaman zaman ülke gündeminden fırsat buldukça sizlerle paylaşacağımı söylemiştim. Azerbaycan seyahatim ve Ermenilerin, Hocalı Katliamı gündeme geldiğinde Azerbaycan ile başlamak istedim. Azerbaycanlı “BALIĞIN OĞLU” unutamadığım ve çok güldüğüm bir anı olarak hatırımda kaldı. Olayı yaşatan 11 yaşındaki İslam Hasanov’ın adı da o günden sonra aile içerisinde “Balığın Oğlu” diye kaldı…
“Soçi” görüşmelerini izlemek ve gazeteme bildirmek için bulunduğum Rusya’da -35 – 40 derece soğuk ile üst solunum yolu enfeksiyonu, ağır üşütme ve 40 derece ateşle hastalandım. Başımı otelden ve yataktan dışarıya çıkaramadım. Daha sonra geldiğim Gürcistan ve daha sonra Azerbaycan seyahatlerimde, isimlerini yazacağım Kardiyoloji Doktoru Sayın Rima Mehdikızı, kızı Sayın Nigar İmamliyev, eşi Azerbaycan Milli Takım Sporcusu ve ünlü spor Hocası, Antrönür ve Azerbaycan’da çok tanınınmış bir sporcu, Antrenör Sayın Emin İmamliyev, yine Azerbaycan Milli Takım sporcularından Sayın Namık Hasanov, eşi Cemile Hasanov, Azerbaycan milli yemeklerini yaparak beni ağırladılar. Ev sahipliği yaptılar. Azerbaycan’da kaldığım süre içerisinde beni hiç yalnız bırakmadılar. Namık Hasanov ve Dr. Rima Mehdikızı beni Havaalanına kadar gelip yolcu etmelerinden çok etkilendim. Burada; “Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur” Türk Atasözünü bana bir defa daha hatırlattı. Kendilerine defalarca teşekkür ediyorum…
Bir akşam yemeğinde beni ağırlamak için, bütün aileler bir araya geldiğinde hoş sohbet ve Türkiye’den, Antalya ve yemeklerden söz ediyorduk. Bir yandan da yemek hazırlıkları devam ediyordu. Azerbaycan, Rusya’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanmasına rağmen dilleri Türkçe, konuşuyorlar ama kendileri ve çocukları hala Rus dili ağırlıklı okullarda eğitim gördüklerinden, ne kadar Türkçe konuşsa da yine hemen Rusça konuşarak sohbeti sürdürüyorlar…
Nigar İmamliyev, yemekleri hazırlıyor ve diğer yandan sohbet ediyordu. Söz balık’tan açıldı. Bakü, Hazar Denizi kıyısında olduğu için balığın bol olduğu bir şehir. Balık yemek ve balığın karnındaki “Havyar”dan bahsedecekti Nigar Hanım, Türkçe anlatamadı. Bana soruyordu ki, -sizde ne derler? O arada söze atılan 11 yaşındaki İslam Hasanov, Teyzesine; “Nika, senin dediğin; ‘BALIĞIN OĞLU’ ( Havyar) biz çok şaşıyoruz hepimiz. Türkçe Havyar diyemedi ama doğru olanı söylemişti küçük İslam; “Balığın oğlu” demişti. Önce hepimiz hayretler içinde kaldık ve üzerimizdeki kısa süren şaşkınlığı attıktan sonra hepimiz (Hamımız) bastık kahkahayı. Dakikalarca gülmüştük “Balığın Oğlu” kelimesine. Havyar’a en uygun bulunan Türkçe kelime anlamı, 11 yaşındaki İslam Hasanov’dan gelmişti…
Üzerimizdeki şaşkınlığı ve gülme krizimiz geçtikten sonra küçük İslam’ı tebrik ediyorduk. Rus dilinde okuduğu okullarına rağmen, yinede Türkçe öğreniyorlar ve evde Türkçe konuşmaya çalışıyorlardı. Nede olsa soydaşlarımız, Türk kökeninden geliyor ve aileleri beş vakit namaz kılıp Türk kökenli oldukları için Allah’a dua ediyorlardı. Nigar Hanımın söyleyemediği balığın karnındaki Havyarı, Küçük İslam, “Havyar” diyememişti ama en yakın kelimeyi bulup “Balığın oğlu” diyerek bizi aydınlatıyordu. Tabi bu arada, Küçük Nezrin ve kardeşi Cevat İmamileyev’i de unutmayalım. Onlarda Rus Mektebinde okuyorlar ama Türkçeyi çok iyi konuşuyorlar ve zaman zaman ailenin konuştuğu Rusça sözcükleri bana Türkçe tercüme diyorlardı. Her yaz aileleriyle birlikte Antalya tatillerinde büyüklerine Türkçe tercümanlık yapıyorlardı...
“Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını” bir defa daha öğrendim. Konuk severlik ve ev sahipliklerinden dolayı, İmamliyev, Hasanov, Mehdikızı, Ailelerine teşekkür ediyorum…