PİRİNCİN TAŞLARI
İzmir davaları denildiğinde akla gelen, ‘Askeri kumpas’ davaları ve en çok ta akla gelen ‘Rahip Brunson’ davası nihayet son buldu. Yargı kararını verdi. Tanıkların ifadelerinin değişmesiyle Rahip hakkındaki casusluk suçlaması düştü. Suç niteliği değişti ve 35 yılla yargılanan Brunson, “terör örgütüne yardım” suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası aldı. Hapis yattığı süre cezasına sayıldı ve Rahip serbest kaldı. Bu karar bir beraat değil. İlk derece mahkemede yargılama sürecinin tamamlanma kararıdır. Davanın istinaf ve temyiz aşamasın devam edecek olmasıdır…
Terör örgütüne yardım ve yataklıktan ceza alan Rahip Brunson yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edildiği sırada Türk- ABD ilişkilerinde kritik iki gelişme daha vardı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Isparta'da eğitimi biten komandolara konuşurken, Menbiç’te hendek açan YPG terör örgütü için “kendi mezarlarını kazıyorlar” diyordu. Aynı anda Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi de ABD'nin Adana Başkonsolosluğu'nda tercüman olarak görev yapan ve halen “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Hamza Uluçay'ın tahliye talebini ‘red’ ediyordu. ABD yönetimi, kendi vatandaşı olmasa da diplomatik misyonlarında çalıştırdığı Uluçay ve benzeri konumdaki isimlerin de serbest bırakılmasını istiyor. Ama Türkiye’nin istediği, 15 Temmuz Darbe girişimcisi FETÖ ve adamlarını Türkiye’ye vermemekte direniyor…
Bu aşamada Evangelist Hıristiyan kimliği nedeniyle Kasım da yapılacak seçimlerde iç siyaset malzemesine dönüştüreceği Brunson davası, Başkan Trump ve Yardımcısı Pence için daha önemli. Ankara- Washington hattında bir problem çözülmüş gibi gözükse de iki ülke ilişkilerinde epeyce mayınlı saha var. Türkiye açısından hayati derecede hassas konular!
Brunson davası, hukuk ötesinde siyasi anlama bürünen bir davaydı. Washington ile Ankara arasında ciddi bir gerilimin konusu olmuştu. Evangelist seçmenin baskısı altında Başkan Trump'ın tweet'leriyle Türkiye'yi hedef aldığı yaptırım kararlarına neden olmuştu. İzmir mahkemesinin bu kararıyla iki başkent arasındaki siyasi gerilim konularından birisi aşıldı mı?
Kamuoyunda çeşitli spekülasyonlarla yapılacak değerlendirmeler bir yana, tehditlere rağmen, Türkiye'nin yargı sürecini tamamlama ısrarını göstermesi gözden kaçırılmamalıdır.
Neticede bu karar ile Başkan Erdoğan ve Trump arasındaki lider diplomasisini tıkayan bir gerilim kaynağının aradan çıkması ikili ilişkiler açısından oldukça faydalı oldu. Ancak Washington-Ankara arasında gerilim konusu çok sayıda sorun devam ediyor. En başta Hakan Atilla ve Halkbank davası, Menbiç uzlaşmasındaki tıkanıklık, YPG'ye devam eden askeri yardımlar, S-400 ve F-35’in durumu, Kasım da sertleşecek İran yaptırımları liste başında…
Brunson engelinin aşılması Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir müzakere dönemini başlatmalı. İki liderin görüşmesi ile önce güvenin tamir edilmesi lazım. Sonra da ikili ilişkilerde olumlu bir sıçramaya ihtiyaç var. Kaşıkçı skandalının gösterdiği üzere Trump yönetimi Türkiye ile birlikte çalışma seçeneğini erteledikçe bölgemiz yeni krizlere, skandallara gebe olacaktır. Veliahdın kısa dönemli ABD çıkarlarına ‘silah satışları’ fayda sağlaması beklenebilir. Ancak Ortadoğu, Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de gittikçe güçlenen Rus varlığının dengelenebilmesi Washington'ın Ankara'nın stratejik ortağı olduğunu unutmaması gerekir…
Brunson kararından sonra Trump'ın, Suriye özel temsilcisi J. Jeffrey'in önerilerini dinleyerek Türkiye ile işbirliğine yönelmelidir. Washington Suriye politikasını değiştirmedikçe, yani YPG'yi desteklemeyi bırakmadıkça gerilim konularının biri biter, diğeri başlar. ABD ile Türkiye arasındaki sorunlar yapısal bir hale gelir. Brunson kararı sonrası hızlı bir toparlanma girişimi hamle yapma sırası Washington'da. Rahip verildi ama Türkiye’nin kazancı ne olacaktır. Hep birlikte bekleyip göreceğiz...