PİRİNCİN TAŞLARI
TRT de oynayan dizi ve filmleri güven ve büyük bir zevkle izleyen seyirciler, öncelikle doğru habercilik olduğuna inanarak izleniyor. Diziler ve filmler de güvenli bir şekilde izleniyor. Fakat geçtiğimiz gün TRT de oynayan bir film den alıntılar yapan duyarlı izleyiciler TRT’nin bu yayınından üzüntü duydular. Sosyal Medya’da yaptıkları paylaşımlarla ‘Polis’e güvensiz tepkilerini göstermeye ve medyayı arayıp tepkilerini dile getirmeye çalıştılar...
Film içerisinde geçen konuşmalarda, Polis teşkilatına ve Polislere duyulan güvensizliği dile getirilmesi, duyarlı izleyicilerin bir anda tepki göstermesini ve sosyal medyalarda paylaşmaları, gazete ve medya ofislerinin telefonlarını arayıp tepkilerini dile getirdiler. Film içerisinde geçen konuşmaları size aynen yazıyorum;
Herkesin bildiği bu film TRT 1'de oynuyor “Ege'nin hamsisi” tabi ki ben gazeteci olmama dolaysıyla daha çok haber ve tartışma programlarını izliyorum. Çok iyi bir takipçi değilim. Film de bir sahne içerisindeki geçen konuşmalar, sözler bir anda dikkatimi çekiyor. Konu şöyle bir kafeteryada geçiyor. Kafeterya da müşteriler tarafından unutulan veya orada bırakılan küçük bir çocuk. Kafeterya sahibi küçük çocuğun nerede kalacağı konusunda endişeli bir şekilde şu cümleyi kuruyor; “Polisleri arayıp haber vermedim. Şimdi Polis çocuğu alacak, çocuk gidecek karakolda tahta taburenin üzerinde uyumak zorunda kalacak. Acıdım ve çocuğu eve götüreceğim.” Diye bir konuşma geçiyor…
Hala bilinçaltında, polislerin kötü davrandığı karakolda böyle küçük bir çocuğun rahat edemeyeceğini düşünebiliyoruz. Bilinçaltımızda hala 1970 – 1980 model, POL-BİR, – POL-DER, dönemleri, İlkokul, Ortaokul, mezunu Polislerin olduğu veya 15 Temmuz darbe yapmaya kalkışan FETÖCÜ polislerin insanlara iftiralar atılan, kumpaslar kurulan polis düşüncelerini hayallerinde canlandıran vatandaşların bulunmasını düşündükçe çok üzülüyorum.
Oysaki o çocuk veya insanlar 1970 -1980 yıllarında bile karakola gitseydi, Polisler o çocuğa çok iyi davranacaklardı. Karnını doyurup, yatak bulamasalar bile sırtlarındaki parkalarını çıkartarak o çocuğa Karakolda ( Polis Merkezi) yatak yapar uyuturlardı. Anne babasını bulup o çocuğu ailesiyle buluşturuncaya kadar da onu misafir eder veya bir çocuk bakım yuvasına yerleştirirlerdi…
Bu film veya dizileri yazan senaristlerin yazılarına dikkat etmeleri, bu filmi kontrol eden yetkililer bu filmi izlemeden mi yayına koydular? Zor şartlar altında görev yapan Polislerimizi, Askerlerimizi rencide edecek, küçük düşürecek sözlerden, görüntülerden uzak durulması gerekir…
Ben Polis’i çok seviyorum. Burada köşe yazımın yeri az olması dolaysıyla, öğrencilik yıllarımda Polislerin bana yaptıkları iyilikleri yine bu köşemde sizlerle paylaşacağım. Polis olan iki çocuk babası olarak da gerçek Polisimize tek bir kelime ettirmem. Her zaman kalkan olurum. Polisimiz artık hepsi Üniversite mezunu ve Polis Yüksek okulunda bunun en az iki yıl eğitimini alıyor. Artık Polis Merkezleri dâhil, her yer kameralarla gözleniyor. Tüm Polisler iyidir ama içinde elbette çürük elmalar çıkıyor onu da yine Polisler kendi içlerinde ki çürük elmaları yakalayıp adalete teslim ettikten sonra da ihraç ediliyorlar. O şerefli elbisenin ve mesleğin kirlenmesine hiç kimse göz yummamaktadır. Bu durumu anında Emniyet Genel Müdürü Sayın Celal Uzunkaya’ya bildirdim…
Celal Uzunkaya’da zamanında kumpas kurbanı olmuş bir Emniyet Müdürü’dür. Adli soruşturmalardan temize çıkıp beraat ettikten sonra da Cumhurbaşkanı ve İçişleri bakanı tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü görevine getirilmiştir. Polis Teşkilatının karakollarında, sokaklarında görev yapmış ve Polis Teşkilatının içinden gelen bir kişidir. Polisliğin her kademesinde, her görevinde bulunarak geldiği haklı yerde de, Polislerin ve vatandaşların huzur ve güvenini en iyi şekilde sağlamak için tedbirleri alan bir Emniyet Genel Müdürü olarak görüyoruz kendisini. Polis – Vatandaş kucaklaşmasında da gerekli çalışmalarını sürdürüyor. Celal Uzunkaya’nın Emniyet Genel Müdürü olmasından, Polis’te memnun, Vatandaşta memnun...