PİRİNCİN TAŞLARI
Fransa’nın genç ama acemi Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye ile ilgili değerlendirmeleri dikkate alındığında, Macron’un ‘sarı yelekler’ hakkındaki görüşleri karşılaştırıldığında büyük bir çelişki olduğu görülmektedir. Mayıs 2018’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret eden bir manşeti kapak yapan Fransız Le Point dergisi bir taraftan 24 Haziran seçimleri öncesinde seçmen iradesine müdahale edebilecek propagandanın içine girmiş, diğer taraftan basın özgürlüğünün sınırlarını ihlal edecek içerikle piyasaya çıkmıştı. Macron, Twitter hesabı açıklamasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, hedef alan derginin arkasında durmuştu…
Macron, Türkiye’yi basın özgürlüğü bağlamında eleştirmişti
Yazılarımda, Batı’da basın özgürlüğünün çifte standardını gözler önüne serecek yazılar yazmıştım. Ocak Ay’ında benimde Paris’te olduğum bir sırada, “Macron, Ocak 2018’de, tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti öncesinde yaptığı açıklamalarda, Türkiye’yi basın özgürlüğü bağlamında eleştirerek, “Türkiye’nin Avrupa değerlerine uyması gerektiğine” dair klişe ifadeler kullanıyordu. Türkiye’de basın özgürlüğü yoktur diyordu…
Sarı Yelekliler sosyal medyayı aktif olarak kullanmaya başladı. Macron, sadece sosyal medya hakkında değil, diğer kitle iletişim araçları içinde görüşlerinde de, değişikliğin görülüyor. Sadece Fransa için değil, Avrupa Ülkelerini de sarmaya başlayacak…
“Televizyon programları demokrasi için zehirdir”
Fransa Cumhurbaşkanının, Twitter açıklamasını okuduğum. Politik düzlemde bir tanımla televizyonu değerlendirme gereği htiğini belirten “Macron, Sarı Yeleklilerin başlattığı sokak eylemlerine yaptığı açıklamasının birinde, “Sosyal ağlar ve televizyon programları demokrasi için zehirdir” ifadeleri kullanıyor. Macron’un 9 Aralık’taki açıklamasının Twitter’dan yapılmış olması kendi içinde bir çelişkiye işaret etse de, sorun hem Fransa açısından hem de aslında Avrupa açısından daha genel boyutlara sahip. Hem Almanya hem de Fransa sosyal medya paylaşımları konusunda giderek sıkı tedbirler almaya, yüksek cezalar uygulamaya başladı…
Provokasyonlar övülüyor
“Önce gazete ve televizyonun, sonra da sosyal medyanın Batı’da demokratik siyasal, toplumsal atmosferin inşa edilmesi bağlamında işlevi, büyük ölçüde “öteki” üzerine bina edilmiş kaba bir çifte standartlılığın ağır izlerini taşımaktadır. “Gerek Fransız devletinin, gerekse Almanların bu bağlamda bir sorunla karşı karşıya kalmasından sonra kamuoyunca daha anlaşılır hale gelen bu çifte standarda göre, hem televizyon hem de sosyal medya, batı dışındaki toplumlarda bir sokak hareketinin veya provokasyonun içinde yer aldığında övülmekte, “demokrasinin sesi” olarak takdim edilmekte ve “özgürleştirici” olarak tanımlanmaktadır.” Şeklinde değerlendirmeye çalışılıyor...
Batı’nın çifte standardı
Benim yaptığım ziyaretleri sırasında, Paris ve Avrupa Ülkelerinde gördüklerim, “Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖCÜ asker elbiseli teröristler tarafından yapılan askeri darbe girişiminden hemen sonra, BBC muhabiri “Türkiye’de darbe lehine konuşabilecek ve hükümeti eleştirebilecek hiçbir gazeteci yok” diyerek yayın yapmıştı ve bunu da basın özgürlüğünün kısıtlanması olduğunu, Batı’ya pazarlamaya çalışmıştı. Gezi Parkı eylemleri ve 15 Temmuz darbe girişimi süresinde aynı bağlamda yapılan yüzlerce yayınla, Macron’un 9 Aralık’ta yaptığı “Sosyal ağlar ve televizyon programları demokrasi için bir zehirdir” açıklaması, bahsettiğimiz çifte standart değil midir?
Batı mı, Türkiye mi çifte Standard yaptığının değerlendirmesini siz okurlarımın düşüncülerine bırakıyorum. Sarı yeleklileri, yerlerde süründürüp coplarla vuran polisler, bunları görüntüleyen gazete ve televizyonlara bile ambargolar konuldu. Terör ile uğraşmayan hiçbir basın mensubuna ambargo konulmayan ve istediğini yazan basın yine Türkiye’de serbestçe gazeteciliğini yapmaktadır. Avrupa çifte Standard yapa dursun. Besledikleri yılanlar şimdi kendilerini sokmaya başladı…