PİRİNCİN TAŞLARI
Aday listeleri herkesi memnun etmez. Açıklanan adaylara kulp takan çok olur. “Bu aday seçilemez” diyenler, “küstüm” diyenler, “dağ fare doğurdu”, “hayal kırıklığı”, “böyle mi olacaktı” diyenler çokça olur. Bir adaya bakarsın, birde adayı seçene bakarsın!
Seçmen farklı düşünür. Parti ya da genel başkan sahaya sürdüğü adaya güvenir. Bugün siyaset sahnesinde olan isimlerin ekseriyeti 5 yıl, 10 yıl öncesine kadar hiç tanınmıyordu. Kendilerine fırsat verildi, çalıştılar ve kendilerini ispat ettiler. AK Parti’nin aday belirleme tarzı biraz da “denize at, yüzmeyi orada öğrenir” şeklinde gelenekselleşmiştir. Kimileri boğulsa da, çoğunlukla denize atılan aday yüzer ve çıkmayı başarır. Adayı boğulmaktan kurtaran kendi yeteneği, hırsı, başarısıdır; kimi zaman da liderin ve partisinin arkasında dik durması, kefil olmasındandır…
AK Parti kurulduğu 2001 yılından bu yana her seçimde adaylar konusunda risk aldı ve bu riski başarıya çevirdi. Aday belirlemede klasik yöntem ve geleneğin işe yaramayacağı, riske girilemeyecek bir seçime gitmesiydi. İnce eleyip sık dokuduğu adaylarla, 7 Haziran seçimlerinde AK Parti yüzde 41 oy aldı. Tek başına hükümeti kuramadı. 5 ay sonra, 1 Kasım’da yapılan erken seçimde vatandaş çok net bir şekilde “sana bir imkân daha veriyorum, kendini gözden geçir” mesajıyla AK Parti’ye yüzde 49,5 oranıyla destek verdi…
24 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan yüzde 42 sonucu, seçmenin 7 Haziran 2015 pozisyonuna yeniden geldiğini gösteriyor. Üstelik 24 Haziran seçimleri sonrasında, dış güçlerin etkisiyle ekonomide sıkıntılar yaşanıyordu.Karşılaşılan tablonun verdiği mesaj son derece net: Seçmenin tolerans eşiği düşmüş, buna bağlı olarak AK Parti’nin de hata marjı daralmıştır. Bin 398 belediye başkan adayı belirlenirken, 25 bine yakın meclis üyesi tespit edilirken, AK Parti, bugüne kadar gösterdiği hassasiyetin çok çok üzerinde hassas davranıyor. Kamuoyunda “kibirli” algısı yüksekse, yersiz dedikodular çoğalıyorsa, ithamlar, iftiralar, yalanlar, eskiye nazaran daha hızlı yayılıyor ve ilgi görüyorsa, aday belirlerken dikkat gerektiriyor...
AK Parti’nin, “FETÖ üyesidir” diyerek masum insanların yarış dışı bırakılmasının, ya da FETÖ üyelerinin listelere sızmaması için sık eleyip dokuyorlar. Böyle hassas zamanlarda tek başına parti gücü ya da lider kefaleti adayın seçilmesi için yeterli olamaz. Seçmenin adayları ince eleyip sık dokuyacağını, geçmişte görmediği, parti genel başkanların; “ceketimi koysam seçtiririm” sözleri artık çok gerilerde kaldı. Seçmen kendisine hizmet edecek aday konusunda seçici davranıyor…
Seçmende hoşgörü eşiğinin düşmesi, İktidar partisi olan AK Parti için de hata marjının daralması, sadece aday listelerinde değil, bundan sonra uygulanacak politika ve söylemlerde de azami dikkati zorunlu kılıyor. Cumhur İttifakı’nın 31 Mart seçimlerinde de devam edecek olması kuşkusuz hem AK Parti, hem de MHP için faydalıdır. Her iki partinin de buna ihtiyacı vardı. İttifakın sonuçları mutlaka sandıkta olumlu tezahür edecektir…
İttifakta bugüne kadar gördüğümüz, “büyük balığın” küçük balığı yutmak gibi bir niyeti, gayreti yok. Tersi yönde de bir niyet ve gayret yok. Ancak yine de siyasetin tabiatı, “küçük balığın büyük balığı yutması” gibi bir riski barındırıyor. AK Parti’nin, ittifak yaptığı partinin diline, söylemine, politikalarına ve ideolojisine yakınlaşması kendisine zarar, ittifak yaptığı partiye fayda getirir. Her iki partinin de “kendisi” olarak kalması hayati derecede önemlidir. 31 Mart seçimlerine giderken, AK Parti ve MHP’nin kurduğu Cumhur ittifakı bir beka meselesi olduğu ön plana çıkmaktadır…