Her yıl 24 Nisan gelmezden aylar öncesinden bir gazeteci – yazar olarak köşemden yazar Hükümeti, Dış işleri Bakanlığını ve dış misyonerlerimizi hep uyarırım ama her yıl da dış ülkelerde bir türlü beceremediğimiz ‘Lobicilik’ hareketlerinde başarılı olamayız. Her Beş yılda bir de seçimler meydana çıkar ve siyasiler seçilme derdinde, vatandaş geçim derdinde, dış misyonerlerimiz rahatlık derdinde, beceremediğimiz dış lobiciliğimiz de Allah hak getire…
Geçen gün internetten inceleme yapıyorum. Gözüme takılan,
Türkiye Dergisi’nin “GACETA OFICIAL” anons manşeti ile 2019 yılı Şubat ayı içinde yayınlanan sayısında, “utanç verici bir talihsizlik sonucu” dost ve kardeş olarak nitelenen:, Maduro Venezuelasının sözde Parlâmentosu’nca; “1915 soykırım yalanı tanıması” karar ve onay belgesi, yer alan karşı cevapları inceledim...
14 Temmuz 2005 tarihinde, bu günkü Başkan Nikolas Maduro Moros’un Başkanı olduğu Venezuela Cumhuriyeti Milli Meclisi tarafından alınan karar; “Üstelik aynı müfteri menfur devlet tarafından 1992 Hocalı - Karabağ soykırımları daha yenice işlenmiş iken” Tam bir gaflet, dalâlet ve cehalet sonucudur. Medeni bir hukuk devleti olmakla asla bağdaşmayacak biçimde utanç verici yalana onay vermek; En az, fiilen soykırım yapmak kadar ağır, bir suçtur…
Kaldı ki, bu mesnetsiz iddia, iftira, kin-kir ve intikam amaçlı yalanlar, yıllar önce tarih bilginleri, akademisyen ve hukuk otoriteleri tarafından ispatlanmış ve Şerefli Türk Milletinin kesinlikle soykırım yapmadığı, ancak Taşnak ve Hınçak çetelerinin defalarca soykırımına maruz kaldığı kanıtlanmıştır. Mezkûr kanıt, ispat ve görgü şahitleri ile “meşru ve yasal zorunlu göç” olayının taraf ve muhataplarına ait ifadelere ilişkin çok güçlü belgeler, bilgiler, ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu soykırım yalanını açığa çıkarmak üzere işi tarihçilere bırakalım ve arşivlerimizi açalım” diyordu…
1915 Olaylarını Almanya ile Birlikte “Soykırım” olarak tanıyan 29 ülke’den bir kısmının faili olduğu soykırımlar ile en son 1992’de yaşanan Hocalı, Akabinde Srebrenika, Myanmar soykırımlarının Türkiye Cumhuriyeti, TBMM tarafından en kısa zamanda mutlaka tanınması gerekir…
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, sorumlu kişi ve kurumları ile bilhassa Dışişleri Bakanlığı tarafından önemle ele alınması, 3T projesi olarak tanımlanan ve nihayetinde Türk Milletinden “Tanınma, Toprak ve Tazminat” gibi uluslar arası sahtekârlık, gasp, irtikap ve nitelikli dolandırıcılık girişiminin önlenmesi konusunda gereğinin yapılması ve dış ülkelerde lobiciliğin ilerlemesi ve lobicilikte başarılı olmanın yollarının aranması gereklidir…
Bugün dost dediğimiz, Venezuela’ya ve Başkan Maduro’nun yaptıklarına bakalım. 2005'te Venezüella Meclis Başkanlığı görevini yürüten Nicolas Maduro’nun sözde Ermeni soykırımını tanıdığı ve Türkiye'nin Avrupa Birliği’nin üyelik sürecinin askıya alınmasını istediği belgelerle ortaya çıktı…
Ülkesinde yaşanan karışıklıklar nedeniyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘dik dur kardeşim yanındayız’ sözleriyle destek verdiği Venezüella Başkanı Maduro’ya, birçok bakan ve milletvekili de ‘yanınayız’ mesajı göndermişti. Her fırsatta Türkiye’yi ve Türk insanını çok sevdiğini dile getiren Maduro’nun, 14 Temmuz 2005'te meclis başkanlığı yaptığı dönemde, sözde Ermeni soykırımını tanıdığı ve Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin askıya alınması istediği belgeleriyle ortaya çıktı…
Maduro’nun imzaladığı karar maddeleri; “Ermeni Halkına, Ermenilerin devletine ve güçlü Venezüellalı Ermeni toplumuna desteklediklerini ifade etmek.” ve “ AB’den Türkiye’nin üyeliğini, Türkiye, Ermeni Soykırımı’nı tanıyıncaya kadar ertelemesini talep etmek.” Maduro’nun bu davranışına, dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç, mektup yazarak, sert bir dille üzüntülerini bildirmişti...
Dost dediklerimizin yaptıkları kötülükler, yenilir yutulur gibi değil. Türkiye her zaman kötü gün dostudur ama zamanı geldiğinde bu belgeler yüzlerine çarpılmalıdır. Zaman kaybetmeden, 24 Nisan gelmeden tedbir almaya çalışılmalıdır…