PİRİNCİN TAŞLARI
Ramazan yaşadığımız şu günlerde, yaz aylarının yaklaşması ile birlikte her geçen gün insanlar olarak daha da kirleniyoruz…
Siyasette kirlilik. Ekonomi ve sosyal hayatta kirlilik. Televizyon haberlerine taşınan, ‘bilgi kirliliği’ Almış yürümüş…
Ramazan ayı, oruçlu olmak nefsimizi terbiye etmektir. Bu ayın özelliği nedir? “Zekât, Sadaka, Fitre, İnfak Ayı” olmasıdır...
Kur’anda zekât kimlere verileceğini açıklıyor. “Sadakalar (zekâtlar) Allah’dan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere (zekât toplayan) kurumlara, gönülleri (İslam’a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana verilir. Allah, iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe, 60) Kültürümüzde, ‘dilenme kavramı’ yoktur!
Şu hadisi iyi okuyalım, “Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, o ancak ve ancak ateş parçası ister.
Artık bunun ister azını, isterse çoğunu ister.”Elbette ki, en yakınımızdan başlayarak; ‘insanımızı gözeteceğiz.’ İnancımız, “komşusu açken tok yatan benden değildir!” buyuruyor. İnfak, ‘hayırda yardımlaşmak’ bizim temel felsefemiz olmalıdır…
Cami önlerinde, el açan yaşlı kadın, erkek ve çocuklar. “Allah rızası için bir sadaka…” sözüne bir şey diyemezsiniz! O insanları, ‘azarlama hakkına’ sahip değiliz. Gönülden kopan, ‘bir miktar yardım’ ediyorlar. Günümüzde artık bunlarla kalmadı…
Bizleri asıl ürperten ve de korkutan, ‘çocuk dilenciler’ Şehrin her tarafına yayıldılar. Bazı Anne ve Babalar çocuklarını bilerek dilendiriyor…
Yavuz Bülent Bakiler’in, “Sivas’ta Yoksul Çocuklar” şiiri… Okuduğumda içim burkuldu… Şiirin son bölümü şöyle; “suçlu çocuklar. Mahkeme salonunda bakarım dizi dizi. Bu suç bizim suçumuz, bu günah bizim günahımız. Affedin bizi.” Diyor…
Çocuklarımız, masumdur. Kimsesiz, yoksul çocukları sokaklarla baş başa bırakmayalım! Sokaklar, tehlikedir. Özellikle geceler, karanlık çöktü mü? Soğuk sokaklar ve her kötülük orada başlar…
Sokaklar yalnız, sokaklar ıssız, sokaklar kötülüklerin anasıdır. Nasıl bırakırsınız çocukları sokaklara, nasıl o masum ellere avuç açtırıp; ‘dilenmeyi’ alıştırırsınız?
Dilenen çocukları, kırmızı ışıklara araba camı silmeye çalışan o mahsum yavruları gördüğümde insanlığımdan utanıyorum. Bazı insanlar dilenmeyi sanat edinmiş. Kendileri çalışmayıp çocuklarını çalıştıranlar. Çocuklarını dilendiren Anne ve babalara ‘lanet’ okuyorum…
Buradan bir çağırıda bulunuyorum; Sayın Vali, Emniyet Müdürü, Kaymakam, Belediye Başkanları, Üniversite Rektörleri, Esnaf ve Ticaret Odaları Başkanları, Dernekler, STK, Vakıflar, Odalar, Spor Kulüpleri, Yardım Kuruluşları, görsel medya ve yazılı basın Temsilcileri, Geliniz, büyük bir ‘Çocuk çalıştayı’ yapalım. Kamu ve Sivil, bütün kurum ve kuruluşlar, yaşadığımız şehirlerde; “çözüm merkezleri” oluşturalım!
Bu çocukların geleceği için çözüm üretmek zorundayız. Sosyal kirlenmeye karşı, ‘topyekûn mücadele etmeliyiz…
Okullarımızın tatile gireceği şu günlerde, çocuk işçilerin. Çocuk dilenciliğinin önüne geçelim. Ülkemize gelen turistlere de rezil olmayalım. Geleceğimiz dediğimiz çocukları koruma altına alıp iyi insan iyi bir eğitim almalarını ve meslek sahipleri olmaları için hep birlikte çaba harcayalım. Eğitimsiz bir millet yok olmaya mahkûmdur…