PİRİNCİN TAŞLARI
Dünya ülkeleri bir imtihan veriyor. Ölümcül bir pandemi ile insanlar arasında bir savaş başladı. Bu savaşın tek kahramanları ise herkesin ayakta alkışladığımız Sağlıkçılarımız. Sağlık Bakanı’ndan, Hastanelerde çalışan tüm personellerimizdir. Sağlıkçı dediğimizde hiç birisini ayıramayız. Santralde telefonlara bakan memur, Doktor, Hemşire, Hasta Bakıcı, Terzisi, Aşçısı, Özel Güvenlik Personeline varıncaya kadar hepsi Sağlık Teşkilatı çalışanlarıdır. Umarım Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarını ödüllendirirken de ayırım yapmazlar…
Koronavirüs pandemi, nedeniyle evlerde sokağa çıkma yasağına uyduğumuz şu günlere denk gelen 23 Nisan ve mübarek Ramazan bir araya geldi. Devlet yetkililerinin çağrısıyla “Evde kal” çağrısına uymak zorunda kaldık. 23 Nisan akşam saat 21.00 de tüm Türkiye tek yürek, tek ses oldu. Balkonlarında ellerinde Türk Bayraklarıyla hep beraber İstiklal Marşımızı okuduk. Bana göre Türkiye de en az 75 Milyon insan aynı anda bir ağızdan İstiklal Marşını okuyan tek ülke Türkiye oldu. Bu bir rekordur. Keşke tescillenseydi…
Dünya Müslümanları hiç böyle bir Ramazan yaşamadı bugüne kadar. Kim bilir belki de insanlar hiç bu kadar çığırından çıkmamıştı. Bugünlerin, sağlığımızın, kıymetini bilelim. Kararan dünyamız yeniden aydınlatmaya çalışalım. 2020 yılının gelmesiyle birlikte önce Türkiye de insanların başına gelmedik kalmadı. Tam da artık daha kötüsü olamaz dediğimiz anda, virüs felaketi kırdı geçirdi...
On bir ayın Sultanı Ramazan Ay'ı, ruhumuzun dinlemeye, huzura ihtiyacı var. Kiliselerde Kuran Tilaveti okunup eller havaya açılıp dualar yapılmaya başlandı. Tüm Müslüman âlemi bu huzuru Ramazan ayında bulacak…
Hiç yaşamadık böylesini. Hiç bu kadar çaresiz kalmamıştık. Ama her şerde bir hayır vardır. Eğer bu felaketler olmasaydı, belki biz hiç durmayacaktık. Hayatımızı altüst eden gerçeklerle hiç yüzleşemeyecektik. İlk defa çok korktuğumuz ölümle karşılaştık. Sokağa çıkma yasağıyla “Açlık korkusu” olmadık şeyleri bizlere yaptırdı. Ama asıl konu, insanları açlık değil de bu alıştıkları tokluğun öldürecek olmasıydı. Yasak denildiğinde gece sokağa çıkanlar fırın önlerinde kavga edip aldıkları ekmekler, iki gün sonra yasak bittiğinde çöp bidonlarını doldurdu…
Dünya Müslümanları, insanoğlu sayesinde pek çok şeyi gördü ama Camisiz Cuma namazı, Teravih namazsız camileri, hiç böylesine mahzun bir Ramazan'a şahit olmamıştı. Kim bilir belki de insanlar hiç bu kadar çığırından çıkmamıştı. Doğa dâhil yaptıklarımızın acısını mı çekiyoruz? Bir gün olacak bu günleri de arar olmayalım!
Dünya ülkelerinde kiliselerde Kuran Tilaveti okunup dua edilmesi, 500 yıl sonra İspanya ve birçok ülkede açıktan hoparlörlerden ezan okunması, Islama ve son kitap Kuran’a olan inançları arttırmaktadır. Bunun altında Virüsü gören Hıristiyan ülkelerinde Virüs’ten kurtulmanın hoş görüsü yatmaktadır. “Ben inanıyorum, ey dünya sen de inan,” demektir…
Bir salgının diğer Ramazan günlerini özleteceğini hiç düşünmezdim. Bu Ramazan ayında, sıcacık pide kuyruklarına giremeyecek, sevdiklerimizle iftar bereketini paylaşamamanın hüznünü bütün İslam âlemi olarak kalplerimizde hissedeceğiz.
Bayramdan önce şu salgını atlatabilsek, rahat rahat bayramlaşsaydık ama yine evde yasaklı yaşayacağız...